Sorun ciddi. Çözümü hem kolay hem zor
Sektörün kontrolsüz şekilde planlanmadan büyümesi, turistik çekiciliklerin yok olmasına neden olan ‘aşırı turizm’ nedeniyle turizm, turizmi yok ediyor.
Kayıtlara göre terim olarak ilk kez 2016 yılında kullanılan ‘Aşırı turizm’ son dönemde çeşitli ülkelerdeki eylemlere konu olan bir kavram olarak gündemde. Bu daha çok aşırı ziyaretçi trafiği için kullanılsa da sıkışıklık yalnız sayıyla ilgili değil. Aşırı ziyaretçi trafiği ve turizmin ölçüsüz büyümesinin neden olduğu sorunlar özellikle Barselona ve Venedik’te yerel halkı turistlere ve turizme karşı protesto eylemleri yapmaya yöneltiyor. Günümüzde turizm karşıtı hareketler özellikle Avrupa’yı ziyaret eden turist sayısındaki artışa paralel olarak şekilleniyor.
Öyle ki çok turist almayan Japonya bile Fuji dağına ziyaretçi sayısını kısıtladı. Turizm karşıtlığına dönüşen aşırı ziyaretçi trafiğini protesto eylemleri, konut fiyatlarındaki artış, aşırı alkol tüketimi ile yapılan yıkıcı gece eğlenceleri ve toplumsal normlara aykırı davranış ve kalabalıklardan şikâyetlerin ifadesi olarak yapılıyor.
Bu durum kent destinasyonlarındaki turizm ve turist akışlarının yönetilmesinde karşılaşılan sorunlardan ve bunların turistler ve yerel halk üzerindeki etkilerinden ortaya çıktı. Barselona şehrinin bazı ara sokaklarında duvarlara “tourist go home (evine dön turist)” gibi sloganlar yazılıyor. Bu arada ‘Turist istemiyoruz’ diyen Kanarya adalarına gelen turist sayısı yüzde 15 arttı. Bu da işin bir başka boyutu...
Konu önce İspanya’ya İngiltere’den gelen aşırı alkol tüketip taşkınlık yapan ucuzculara tepki olarak başladı. Aşırı ziyaretleri azaltmak amacıyla Venedik ile başlayıp Japonya’nın Fuji dağı ile devam eden belli bölgelere girişi ücretli yapmak da çözüm olmadı. Öyle ki 'Venedikliler paralı da olsa turist istemiyoruz' diyor. Almanya Seyahat Birliği’nin (DRV) en eski üyelerinden, Avrupa seyahat endüstrisi pazarının en büyük grubu TUI’nin Birlikten ayrılma gerekçelerinden biri de aşırı ziyaretçi trafiği konusunda derneğin görüş bildirip tavır alınmamasıdır. Çok para harcayan üst gelir grubuna mensup zenginlerin oluşturduğu lüks gemi seyahatlerine katılan yolcuları gezdiren kruvaziyer gemilerinin limanlara yanaşmasına da kısıtlamalar getiriliyor.
Konu, giderek büyüyen ciddi bir sorundur. Ama çözüm turizm karşıtlığı değildir. En hızlı büyüyen endüstrilerden biri olarak turizm, dünya ekonomisine yüzde 10’dan fazla katkıda bulunuyor: Yabancı gezgin sayısı 1950’lerde 25 milyon iken bugün 1,4 milyara ulaştı, 2030’da da 2 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Turizm, dünyadaki istihdamın yüzde 10 kadarını sağlıyor. (334 milyon) 2023’de turizm dünyada 27 milyon yeni iş yarattı. Sektörün bu özelliğini dikkate almadan sorun çözülmez.
Sorun büyük ve ciddidir. İnsan haklarından olan seyahatler engellenemeyeceğine göre artan ziyaretçi nereye gidecek? ‘Turist istemiyoruz’un gerekçesi çevreyi temiz tutup, doğayı korumak ise, bunun diğer anlamı ‘Başka yerlere gidin, oraların çevresini kirletip doğasını bozun’ demektir.
Soruna kısa vadeli ve günü kurtarma anlayışı ile yaklaşmak kolay, ama bu çözüm değil. Konu uzun vadeli ve ağıza sakız edilmiş haliyle değil gerçek anlamda sürdürülebilirliğin gereği olan stratejik temelde ele alınmalı. Bu zor ama kalıcı çözümdür.