"Sonunda asgari müşterekte uzlaştık..."
Kerem Alkin Hoca ile hayata farklı pencerelerden bakıyoruz. Aslına bakılırsa çocukken de böyleydik. Birçok konuda fikir ayrılığı yaşardık. Ancak ikimizin ortak bir özelliği var: İnanmadığımız hiç bir şeyi savunmayız.
Yani, benim söylediklerim beni takip eden birçok kişiye "doğru" olarak geliyordur. Ben de söylediklerimi doğru olduğunu düşündüğüm için savunuyorum. Aynı durum Kerem Hoca için de geçerli. Ben onun söylediklerinden ikna olmuyorum, keza o da benim söylediklerimden. Ancak geçenlerde Artunç Kocabalkan'ın moderatörlüğünde bir mucize oldu.
Dr. Kocabalkan'ın Youtube'daki programında iki konu üzerinde anlaşabildik. Bunlardan bir tanesi uluslararası kurumların hem Türkiye hem de dünya ekonomisi ile alakalı olarak aşırı olumsuz görüş yayınlamaları idi. Hatta ben bunu şöyle bir örnekle perçinledim : “Herkes kuyunun dibine düşeceksiniz diyor ama kimse kuyunun derinliğini bilmiyor. Merak edip ölçmedikleri için de bildikleri kadar söylüyorlar.”
O sırada belki de bin yıl önce kaleme alınmış bir söz aklıma geldi:
Müjdeler olsun bizlere
Vardır toyumuz düğünümüz
Neyse ki toyu da düğünü de
Boyumuza göre verdi tanrımız
Özetle hiçbir ülke kendi ölçeğinden daha yüksek büyüyemez ya da daralamaz. Gelişmiş ülkelerin endişesini doğal karşılamakla beraber, Türkiye’nin % 5 daralacağına ilişkin yorumları doğru bulmuyorum.
"Ortalama tuzağına düşmeyelim..."
Kerem Hoca ile ikinci uzlaştığımız konu ise, kamu tarafından ekonomik hedeflerin “iyi senaryo ve kötü senaryonun ortalaması” şeklinde açıklaması. Hatta ortalama rakam beğenilmezse biraz düzeltiliyor. Bu durum ekonomik birimlerin karar almasını zorlaştırıyor. Çünkü bu hedefler tutmuyor. Tutmadıkça hedefler, güven azalıyor. Bu sefer de her sektör kendine göre bir hedef belirlemek zorunda kalıyor.
Dolayısıyla 1 adet “baseline” yani “her şey yolunda giderse” senaryosu, 1 tane de “bir terslik olursa” senaryosu gerekiyor. Bir dostumuz “ortalamasını alalım” diye teklif edince Kerem Hoca ile beraber güldük. Zaten korktuğumuz da bu. Birbirinden farklı parametrelere göre yazılmış senaryoların ortalamasını almak bizi doğru bir yere götürmüyor. İlla yapılması gerekiyorsa, çok ince çalışılması lazım.
Konuya geri dönersek: İyi ve Kötü Senaryoların seslendirilmesi işinin bakanlıklardan çok Cumhurbaşkanlığına bağlı bir birimden yapılması daha mantıklı olur diye düşünüyorum. Bakanlıklar “her şey iyi giderse” senaryosuna göre çalışırken, Cumhurbaşkanlığının elinde bir “neme lazım” senaryosunun da bulunduğunu kamuoyunun bilmesi güveni artırır diye düşünüyorum.