Son veriler ve olası faiz indirimi

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Cuma gününden başlayarak arka arkaya 3 önemli veri açıklandı: 3. Çeyrek GSYH verileri, kasım ayı dış ticaret rakamları ve kasım ayı enflasyon verileri. Bu 3 veri seti içerisinde benim önemli bulduğum noktalar kısaca şöyle:

Büyüme beklendiği gibi zayıflamış. Tüketim harcamaları artmış ama sadece yüzde 3,1 kadar. Geçen çeyrek olduğu gibi bu çeyrekte de ithalattaki azalma büyümenin daha fazla düşmesini engellemiş ama tabii ki bu tamamen matematiksel bir durum.

Geçen çeyrekte iyice zayıflayan Gayrisafi Sabit Sermaye oluşumu (yatırımlar) bu çeyrekte eksiye dönmüş. Özellikle makine-teçhizat yatırımlarındaki yüzde 8,9’luk gerileme dikkat çekici. Halbuki, kurların baskı altında olduğu ve YP kredilerin nispeten bollaştığı bir ortamda (ilk 9 ayda YP krediler dolar olarak 35 milyar, yüzdesel olarak da yüzde 27 arttı) şirketlerin yatırım harcamalarını artırmasını beklerdim. Görünen o ki, öyle olmamış ve alınan krediler işletme sermayesi olarak kullanılmakta.

Dış ticaret rakamları iyi değil. İhracat yüzde 3,1 düşerken, ithalat (uzun süreden sonra ilk defa) yüzde 2,4 artmış. Böylece aylık dış ticaret açığımız da yüzde 23 artarak 7.4 milyar dolara ulaşmış. Bu durumda ilk 10 ayda daimi gerileme gösteren enerji ve altın ithalatındaki artışın etkili olduğu gözüküyor. Değerli TL nedeniyle tüketim malları ithalatı da hızla artıyor. Bu ay tüketim malları toplam ithalatın yüzde 17,4’üne ulaşarak tarihi bir rekor kırmış durumda!

Son PPK toplantısının sonrasında piyasalara bir faiz indirim süreci üfürülmesinin ardından Kasım ayı enflasyon verileri iyice önem kazanmıştı. Gelen verileri bardağın boş veya dolu tarafından değerlendirmek mümkün.

Ne yüzde 2,24 olarak gelen aylık rakamın, ne de yüzde 47,1 olarak gelen 12 aylık manşet rakamın iyi olduğu söylenemez. Bu rakamlarlalar birlikte 2024 tüm sene enflasyonunun %45’in üzerinde gerçekleşeceği de kesinleşmiş oldu. Ayrıca gelen rakamın gene İTO rakamının altında kalmış olması ve son 9 ayda 2 seri arasındaki enflasyon farkının 9.3 puan gibi oldukça yüksek bir düzeye çıkması da inandırıcılık açısından iyi bir görüntü vermiyor.

Bardağın dolu tarafında ise Yİ-ÜFE ve çekirdek enflasyon rakamlarındaki yavaşlama var. Yi-ÜFE bu ay sadece yüzde 0,66 artarken 12 aylık artış oranı da yüzde 29,5 oldu. “B” ve “C” göstergeleri ise sırasıyla yüzde 1,54 ve 1,53 ile TÜFE’nin belirgin şekilde altında kaldılar.

Yukarıdaki veriler ışığında aralık ayı PPK kararıyla ilgili ne gibi bir öngörüde bulunulabilir? Ticari kredi faizleri yüzde 60’lar, bireysel kredi faizleri ise yüzde 70’lerde. Her ne kadar beklenti anketlerinde gerek hanehalklarının, gerekse de reel sektörün enflasyon beklentileri yüksek ise de, açıkçası bu yüksek faizlerden borç alma konusunda her 2 kesimin de çok istekli olabileceğini düşünemiyorum. Öte yandan bankalar üzerindeki aylık yüzde 2’lik kredi artış sınırlamasının devam ediyor olması buradaki gerçek arz-talep durumunu görmeye bir engel teşkil etmekte. (Ancak, bu limitlerin serbest bırakılması ise bazı bankaların pay kapma yarışı içerisinde risk kriterlerine dikkat etmeden kredilerde fazla açılmasına sebep olabilir, ve bu durum da gerek dezenflasyonist programı, gerekse de bankacılık kesiminin finansal sağlamlığını tehdit edebilir.)

Bu şartlar altında, politika faizinin aralık toplantısında yüzde 2.50 kadar düşürülmesinin dezenflasyon programını zora sokacağını düşünmüyorum. Programı asıl zora sokacak olan konular Merkez Bankası’ndan çok Maliye ve Hükümet politikasını ilgilendiren konular: Bütçe açığının daraltılması, konut fiyatları ve kiralardaki artışın kontrol altına alınması (yıllık artış yüzde 74,5) ve gıda fiyatlarının reel olarak düşürülmesi (yıllık artış yüzde 48,5) gibi. Bu son 2 konu özellikle daha yoksul kesimleri rahatlatmak açısından da çok önemli. (Gıda ve barınma masraflarının payının daha yüksek olduğu toplumun en fakir yüzde 20’sinin enflasyonu yüzde 51, 3 ile manşet enflasyonun oldukça üstünde).

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar