Siz olsaydınız ne yapardınız?

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

HTS’nin beklenmedik başarıları ve Suriye’de yaşanan hızlı siyasal dönüşüm, yeni iktidar sahipleri ile nasıl bir ilişki kurulacağı konusunda her toplumda tartışmalara yol açmış bulunuyor. Eski Suriye’de hayat daha basitti: Esat’ın ya yandaşı ya da karşıtı idiniz. Esat istisnai gaddarlıkla nitelenebilecek bir diktatördü. Suriye toplumunun etnik ve dini bir dama tahtasını andıran görünümüne karşı duyarsızdı, sadece herkesin kendisine itaat etmesiyle ilgileniyordu. Rejimini ayakta tutmak için uluslararası sistemde pek itibar görmeyen Rusya ve İran’la işbirliği yapıyordu.

Esat şimdi Rusya’ya sığınmış bulunuyor. İktidar Esat’a karşı mücadele eden güçlerden biri olan HTS’nin elinde. Herkes yeni rejimle nasıl bir ilişki kurması gerektiği konusunda şaşkın. Bir dizi sorunlar karşı karşıyalar. İlkin, Şam’a giriş Al-Sharaa’ya nasip olmuşsa da, aslında Esat’a karşı değişik amaçlar ve siyasa tercihler güden muhtelif gruplar mücadele ediyordu. HTS kazandığı zaferi sadece kendisine mal etmediği gibi, Suriye’de yeni bir sistemin kurulması için muhtelif muhalif grupların rızasının da alınması gerektiğinin bilincinde. Ancak tüm grupların nasıl bir Suriye istedikleri konusunda anlaştıkları kesin değil. Bazıları laik olması bir zorunluluk olan herkesi kapsayıcı bir rejime ilgi duyuyorlar. Diğerleri, ülkenin demografik ve etnik coğrafyasının elverişli olması ve nüfusun da bu tercihe yatkın olduğunu ileri sürerek federal bir düzenleme öneriyorlar. Bunlara ek olarak mücadelenin başından itibaren Sünni hakimiyetinde dini bir rejim kurmak isteyenler de var. Aynı amacı gütmekle birlikte, tedricen ilerlemek isteyen, Humeynicilerin İran’da yaptığı gibi, önce Şah’a muhalif tüm güçleri biraraya getiren, sonra dini rejimi inşa etmeğe yönelecek hareketlerin varlığından da endişe ediliyor.

İkinci sorun daha da baskın ve iki alt boyutu bulunuyor. İlk boyut Bay Sharaa’nın Esat’la mücadele etmiş diğer güçler üzerinde ne derecede hakim olduğu ve yeni Suriye rejimini ne kadar şekillendirebileceği. Bu konuda ilk sınav başlamış durumda. Kendisi tüm silahlı grupların silahlarını teslim etmelerini ve kurulacak Suriye ordusuna katılmalarını istiyor.  YPG/PYD’nin bu çağrıyı olumlu yanıtlamayacağı zaten biliniyor fakat esas soru bu çağrıya diğerlerinin ne oranda katılacağı. Bazı gruplar, Bay Sharaa’nın ülkeyi dini yola gitmekten uzaklaştırdığına hükmedebilirler. YPG/PYD’nin tutumu ise ancak yeni Amerikan başkanı göreve başlayıp bu örgütü ne oranda destekleyeceğine bağlı olarak ortaya çıkacaktır.

İkinci alt boyut ise Bay Sharaa’ya duyulan güven. Kendisinin siyasal kariyerine bir İŞİD üyesi olarak başladığı ve bu nedenle bir süre hapis yattığı biliniyor. Aradan geçen sürede görüşlerini yumuşattığı, diğer dinlere ve islamın diğer yorumlarına saygı duymaya başladığı ileri sürülüyor. Nitekim kendisi bu değişimi kıyafeti ve davranışlarında da yansıtma gayretinde. Yabancı liderlerle görüşürken takım elbise giyip kravat taktı;  yabancı kökenli olduğunu söylediği bazı askerlerin Humus’ta Noel ağacını yakmaları karşısında ise kendi askerlerine ağacı yeniden kurmalarını ve korumalarını emretti. Bazı yandaşlarını pek de memnun etmeyecek bu tür eylemler karşısında yabancıların bu davranışların samimi olmadığı, Sharaa’nın aslında cihatçı olduğu ve iktidara tamamen hakim olur olmaz bir din devleti kuracağı kuşkuları devam ediyor.

Bu koşullar altında uluslararası camia, özellikle Batılı ülkeler, yeni Suriye hükümetine nasıl yaklaşmalılar? Cevabın “ihtiyatla” olacağından kuşkum yok. Ancak, olayların hızla geliştiği, bir dizi uluslararası aktörün at oynattığı bir meydanda ihtiyat ne demek? Tabii, bütün ülkeler yeni Suriye lideri ile tanışmak ve hükümetin yeni rejim inşasında etkili olmak için  ülkeye delegasyonlar gönderiyor. Daha önceki dönemlerde birçok Batı ülkesi al-Golani’yi terörist ilan etmişti. Amerikalılar yakalayana 10 milyon dolar bile vaat etmişlerdi. Şimdi bu vaatten vazgeçildiği anlaşılıyor. Suriye’nin yeniden inşa sürecinde etkili olup demokratik bir Suriye’nin kurulmasını isteyen ülkeler birbiriyle adeta yarışıyor. Buna ek olarak Suriye’nin maddeten inşasına da ihtiyaç var. Bunun için gereken kaynaklar dış ülkelerden, özellikle Batı’dan gelebilecek.

Eğer birisi size Suriye’de ne yapmalı diye soracak olsa, dış dünyanın bugün yaptığından farklı birşey yapması yönünde cevap vermenizin pek kolay olmayacağını sanıyorum.  Pekiyi, Türkiye doğrusunu yapıyor mu?  Bu soruyu herhalde ayrıca ele almak gerekiyor.   

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar