Siyasi popülizme karşı insanlık

Zeynep GÜRCANLI
Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Gazze'de, İsrail'in attığı bombaların seslerine, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan küresel sistemin çöküşünün ayak sesleri de eşlik ediyor sanki. 1945 sonrasındaki liberal ekonomik sisteme karşı komünist rejimler dengesi, Sovyet bloğunun çökmesi sonrasında demokrasilere karşı baskıcı rejimler denklemine çevrilmeye çalışıldı. Her iki dengede de başat aktör ABD oldu. Ancak Gazze, yaratılan bu denklemlerin çöküşünü de göstermesi açısından ibretlik; insanoğlunun bin yıllardır kazandığı tecrübe sonucunda geliştirdiğine inandığı en iyi yönetim şeklinin, hukuk sistemine dayalı demokrasilerin, İsrail'in Gazze operasyonları karşısında kumdan kale gibi dağıldığını izliyor tüm insanlık.

GEÇMİŞİN GÖLGELERİ VE DEMOKRATİK ÜLKELERDEKİ BASININ ZAVALLI HALİ

Yaşlı kıta Avrupa, Gazze'de kendi söylemleri uyarınca "teröristlerle" değil, aynı zamanda geçmişin gölgeleri ile de savaş halinde; İsrail hala Nazilerin onyıllar önce Yahudilere yaptığı soykırımın arkasına sığınıp yapıyor yapacağını. Başta Almanya olmak üzere, Nazi rejiminin doğup büyüdüğü ve genişlediği tüm Avrupa coğrafyası tam da bu yüzden İsrail'in yanında sorgusuz sualsiz saf tutmakta. Avrupa Birliği'nde Hamas saldırıları nedeniyle Filistin'e insani yardımın durdurulmasına karşı çıkan üç ülkenin, Danimarka, İspanya ve İrlanda'nın ya hiç Nazi geçmişi olmaması, ya da bizzat Nazi'lere karşı direnmiş olmaları tesadüf değil elbette.

Gazze savaşı, demokrasilerin "dördüncü kuvveti" sayılan basını da vurdu; dünya haberlerinde hep "referans" gösterilen ABD ve Avrupa basını, değil sınıfta kalmak, hem kendi coğrafyalarında, hem de yerkürenin geri kalanında alay edilir hale geldiler. İlginçtir; Gazze'de İsrail hükümetinin izlediği politikaları en tarafsız şekilde eleştirebilen basın, bizzat İsrail basını. Çünkü gerçekleri yazdığında sadece İsrail basınına kimse "antisemitist- Yahudi karşıtı" yaftasını yapıştıramıyor.

YAŞANANLAR NE "DİNLER SAVAŞI", NE DE "MEDENİYET ÇATIŞMASI"...

Gazze'de yaşananları, iç ya da dış siyasi çıkara çevirmek isteyerek, "din savaşı" ya da "medeniyet savaşı" gibi yansıtmaya kalkanlara da prim vermemek gerek;

Acılardan siyasi kazanım peşinde koşanların başında, önce Gazze'nin açık hava hapishanesine çevrilmesinden, ardından da sivil/kadın/çocuk demeden bombalanmasından sorumlu İsrail geliyor. ABD Başkanı Biden'ın güya "ateşkesi sağlamak" için İsrail'e gidip, Netenyahu'yla sarmaş-dolaş poz verip döndüğü gezi ayrıca dikkate değer; Nitekim Biden "ayağının tozuyla" Washington'a dönüşünde yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında baklayı ağzından çıkardı. Ukrayna savaşı ile Ortadoğu'da yaşananları bir tuttu; Hamas ile Rusya Lideri Putin arasında ilişki kurdu. Hepsine İran'ı da ekleyip, "ABD halkı hedefte" imajı yarattı. Tüm bunlara dayanarak da ABD Kongresi'nden 100 milyar dolarlık ek ödenek istedi. Biden'ın 100 milyar doların 60 milyarını Ukrayna'ya silah ve mühimmat sağlamak için, 14 milyarını İsrail'e destek için, 14 milyarı da ABD'nin sınır güvenliğini güçlendirmek için istediği basına çızdı. Kalan miktar ise -sıkı durun- Güneydoğu Asya için kullanılacak. Yani Ukrayna ile Rusya'nın, Orta Doğu'daki kaos ile İran'ın kolu kanadı kırıldıktan sonra, sıra Çin'e gelecek. Hamas'ı "Müslümanlar'ın temsilcisi" gibi lanse edip, bunu kendi ülkesinde kişisel/ zümresel kazanıma dönüştürmeye kalkan çok sayıda siyasetçi olduğunu unutmamak gerek elbette. Oysa ne Hamas dünyadaki Müslümanlar'ın temsilcisi, ne İsrail Başbakanı Netenyahu "Yahudi davasının yılmaz savaşçısı", ne de yaşananlar bir "medeniyetler savaşı". Netenyahu yönetimde kalacağı süreyi biraz daha uzatabilmek için herşeyi yapabilecek, adı yolsuzluklara karışmış bir siyasetçi; Hamas ise kendi "davası" için sivillere kadın/çocuk/yaşlı demeden saldırmaktan çekinmeyen bir terör örgütü, Biden ise tek önceliği ABD'nin küresel jandarmalığını devam ettirmek olan bir Amerikan Başkanı. Demokrat Partili Biden'ın bugün Gazze'deki söylemi, daha önce Irak işgali için zemin yaratan Cumhuriyetçi Başkan George W. Bush'un söylemine ne kadar benziyor, farkettiniz mi?

Eğer yaşananlar, yansıtılmaya çalışıldığı gibi bir "Yahudi-Müslüman" savaşı, ya da "demokrasi-baskıcı rejim" rekabeti olsaydı, İsrail Gazze'de dünyanın en eski üçüncü kilisesi kabul edilen Saint Porphyrius Ortodoks Kilisesi'ni vurur muydu? O kiliseye sığınan yaklaşık 150 kişi hayatını kaybetti. Ancak hem Türkiye'de, hem de dünyada doğru düzgün haber bile olamadı. Ya da ABD'deki Yahudiler Kongre binasına gidip, İsrail'in Gazze'yi bombalamasını protesto eder miydi? Yaşananlar, insanların acısından güç devşirmeye çalışan popülistlerin savaşıdır. Kimlik siyaseti yapan popülistlerin yanında durmayın. Dine, etnik kimliğe bakmadan, insanlığın yanında durun. Bu küresel oyun ancak insanlığın yanında durarak bozulur....

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İki kritik tarih 21 Ekim 2024