Siyaset alt üst, herkes pozisyon peşinde
Önce Ankara’nın genel havası için birkaç saptama yapalım…
2023 ve 2024 seçimlerinin ardından Ankara’da güç dengeleri iyice değişmeye başlamış durumda.
Hem mevcut partiler içindeki tartışmalar, ayrışmalar giderek netlik kazanıyor, hem de herkes sanki hiç bir şey yokmuş gibi davranıp yeni dönemde pozisyonunu netleştirmek için gözlem yapıyor.
Biraz daha açayım…
Erdoğan döneminin sonuna gelindiğini düşünen çeşitli çevreler ve kişiler, yeni dönem için çeşitli oyun planları hazırlıyor.
Temelde dayandıkları argüman 2023’ten 2024 seçimlerine, oradan da bugünlere uzanan süreçte iktidar partisinin oy oranının yüzde 30’un altına inmiş olması, buna karşın MHP’nin oy oranını koruması; İYİ Parti’nin açık bir şekilde erimesi; CHP’deki kalıcı olduğu tartışmalı yükseliş; DEM Parti’nin giderek bir yol ayrımına yaklaşması; Yeniden Refah’ın filizlenen yapısı… Bunları üst üste koyunca yeni dönem; yeni partiler; yeni liderler ister istemez gündeme geliyor.
İşte tam da bu noktada yeni bir merkez nerede, nasıl, kiminle kurulacak soruları ve bu soruların farklı yanıtları seslendirilmeye başladı. Bazı belediye başkanları, hali hazırda milletvekili olanlar, siyasete kurumsal olarak ara vermiş ama ilgisini yitirmemiş kimi isimler seslendiriliyor ama en başta da söylediğim gibi kimse anlaşılacak nedenlerle ortaya atılan ilk kişi olmak istemiyor.
Bazı kurumların, kuruluşların seçimlerini/atamalarını bu gözle izlemek kimi ipuçlarının açığa çıkmasına da yardımcı oluyor.
Misal Türkiye Belediyeler Birliği seçimleri.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı seçimleri için adaylarının kim olacağı konusundaki bir soru üzerine "Ekrem İmamoğlu'na teklif ettik. Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu arasında çekişme falan yok. Türkiye Belediyeler Birliği Başkan adayımız Ekrem İmamoğlu'dur" ifadelerini kullanıyor.
Seçim 5 Haziran günü TBB Genel Merkezi’nde yapılacak. Birlik meclis oturumunda İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başkan seçilmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın da Tarihi Kentler Birliği Başkanı olacağı belirtiliyor. İşe bakın ki İBB Başkanı İmamoğlu’nun başkan seçilmesi beklenen TBB’nin merkezi Ankara’da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın başkan olması beklenen Tarihi Kentler Birliği’nin merkezi ise İstanbul’da. Adeta biri Ankara ile diğeri İstanbul ile ilişkilerini daha derinleştirmek için alan açmışlar gibi görünüyor.
Diğer bir konu eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş.
CHP’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Edirne Cezaevi’ne yaptığı ziyaretten sonra, Demirtaş’ı “sivil siyasetin öncüsü” olarak niteleyip, “Türkiye siyasetini de konuştuk. Komşularımızdaki gelişmeleri, dünya siyasetini konuştuk. Az önce de ifade ettim yeni bir siyaset diline ihtiyaç olduğunu dile getirdiler. Sivil siyasetin ne kadar önemli olduğu vurgulandı zaten. Dolayısıyla bu çerçevede bir değerlendirme yaptık” diyor.
Kendisinin de Demirtaş’ı ziyaret edip etmeyeceğini soran gazetecilere, Özgür Özel şu yanıtı veriyor: “Bu haftaki, önümüzdeki haftaki programımda yok. Böyle bir netleşme olduğunda sizlerle paylaşırım.”
Peki, ama programda ne var? Yine Özel’in cümleleri ile hatırlayalım:
”9’uyla başlayan hafta içinde bir gün konuşacağız. Bunu özel kalem müdürümüzle Cumhurbaşkanımızın Özel Kalem Müdürü Sayın Hasan Doğan bu hafta içinde belirleyecekler. Sonra da basından sorumlu arkadaşlarımız sizlerle paylaşır.”
Sanırım tablo bir parça netleşmiştir. Ama bunlar bu günün netlikleri. Yarın, hangi dengeler nasıl değişecek, kim nerede yer alacak son derece tartışmalı. Türkiye ilginç bir ülke. Misal; Gezi Parkı eylemlerinin başlangıcında ağaçları sökecek iş makinalarının karşısına dikilen, bütün bir süreçte etkin rol oynayan Sırrı Süreyya Önder TBMM Başkan Vekili olarak Meclis oturumlarını yönetiyor, Osman Kavala Gezi Davası’ndan cezaevinde bulunuyor. Ya da İmralı’ya mektup getiren, götüren heyetlerde yer alanların bir kısmı cezaevine giriyor, bir kısmı saygın siyasetçiler olarak hayatlarına devam ediyor. Yahut ikisi de milletvekili seçilen siyasetçilerden birinin milletvekilliği düşürülüyor, diğeri Meclis oturumlarına katılmaya devam ediyor.
O yüzden şu anda kim kendisi için nasıl bir siyasi gelecek düşlüyor olursa olsun, açıkça ortaya çıkmak için risk almak yerine uygun zamanı beklemeyi tercih ediyor.
Fakat bu durum alttan alta gelişen yeni siyaset, yeni kurumlar, yeni kişiler ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Diğer yandan eğer bu ihtiyaç yeterince güçlü bir şekilde dile getirilmezse, hangi partinin ne kadar oy potansiyeli olduğundan bağımsız, mevcut halin giderek daha “sıkı” bir şekle evrilmesi kaçınılmaz görünüyor.