Siyasallaşan diplomasi
Günlük hayatımızı hiç etkilemiyor gibi gözüken, hatta çoğumuz için galakside bir yıldız kadar uzak duran diplomasi ve uluslararası ilişkiler, “ekonomi” başlığından sonra kahve sohbetlerimizin yorum konusu olarak hayatımıza giriş yaptı. Gelin görün ki, ekonomide olduğu gibi bu başlıkta da kontrolsüzlük gözleniyor.
Konu, ülkeleri, dışarıda resmi olarak temsil eden “Monsieur”lerin yerini hamili kart sahipleri ve iş insanlarının alması, diplomasinin küresel olarak siyasallaşması ve keyfileşmesi. Bu gelişme birçok ülkenin dış politikadaki profesyonelliğini ve etkinliğini tehdit eden önemli bir sorun olarak teşhis ediliyor.
Yaşanan küresel iniş çıkışları total olarak devletlerin dış politika uygulamalarında kariyer diplomatları yerine siyasi bağlantıları olan bireylerin tercih edilmesi eğilimine bağlamak mümkün değil. Ancak sayılarının artması, yalnızca keyfi iç siyaset değil, keyfi dış politikanın da kaynağı.
Sivri dilli avukat ve baro başkanı olarak iktidara yönelttiği ağır eleştiriler üzerinden hafızamızda yer eden, Metin Feyzioğlu’nun ansızın büyükelçi statüsünde karşımıza çıkmasını keza büyükelçi atamasıyla gözlerden uzaklaştırılan Egemen Bağış’ı anımsıyoruz. Bu yazının temasını kolay anlaşılır kılmaları da bundan birkaç hafta önce ikinci kariyerlerinde halef selef olmaları.
Siyasetle bağlantılı atamalar
Geçtiğimiz ay International Affairs’de yayınlanan, Birgitta Niklasson ve Katarzyna Jezierska imzası taşıyan "The Politicization of Diplomacy: A Comparative Study of Ambassador Appointments" (Diplomasinin Siyasallaşması: Büyükelçi Atamaları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Çalışma) başlıklı analiz, devletlerin dış hizmetlerini çeşitli derecelerde ve farklı şekillerde siyasallaştırdıklarını tespit ettiğini ilan etti. Siyasi atamalar yerine siyasetle bağlantılı profesyonellerin atanması, bulgular arasında en yaygın siyasallaştırma yöntemi olarak gösteriliyor.
Veriler, yedi ülkeyi (Danimarka, İzlanda, Meksika, İspanya, İsveç, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri) temsil eden 669 büyükelçinin mesleki geçmişlerinden oluşuyor. Büyükelçi atamalarının ne ölçüde meritokratik kriter ve aynı şekilde ne ölçüde siyasi kriterlere göre yapıldığını inceliyor.
Analize üç beklenti rehberlik ediyor, birincisi genel olarak daha politize olan ülkeler daha fazla kariyerden gelmeyen büyükelçi ataması yapıyor; ikincisi siyasi atamaların patronajla yapıldığı örnekler, düşük zorluk dereceli görevlere odaklanıyor; üçüncü olarak siyaseten önemli dış misyonları kontrol etmek için siyasi bağlantılı profesyoneller kullanılıyor.
Sadakatin ödüllendirilmesi
Gözde bir metropolde yüksek statülü bir figür olarak göz alıcı bir yaşam sürmek, güzel bir ödül. Çalışma, siyasi atananların zorluk seviyesi düşük ülkelere, örneğin yüksek gelirli, turistik Batı Avrupa başkentlerine gönderilme ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.
Gerçi, tüm dış görevlerin ödül olarak aynı cazibeye sahip olması mümkün değil. Özellikle de güvenlik, sağlık hizmetleri, eğitim ve iklim gibi yerel koşulların zorlayıcı olduğu bölgelerdeki görevlerin zorluk seviyesi yüksek statüde.
Makalenin en esprili yanı ise siyasi olarak atanan diplomatlar arasında suiistimal ve yetkinlik eksikliği olduğunu tescillemiş olması.
Aslına bakacak olursak, kamu yönetimi üzerine çalışmalar yapan akademisyenler uzun zamandır devlet memurlarının siyasallaşmış bir şekilde işe alınmasının hükümetin kalitesi, istikrarı ve meşruiyeti için bir tehdit oluşturduğunu savunuyor.
Tarihsel bağlam
Her zaman cazibesi yüksek, özellikle dışarıdan bakıldığında pek renkli görülen bu meslek tarihsel olarak 19. yüzyılın sonlarında – 20. yüzyılın başlarında profesyonelleşmeye başlıyor. Devletler daimi diplomatik kadrolar geliştiriyor. Zenginlik ve aile bağlantıları gibi diğer gerekçelerle yapılan adaylıkları sınırlandırılıyor. Dış hizmet için rekabetçi giriş sınavları getiriliyor. Diplomatik meslek ve diplomatlar arasında adına “esprit de corps” denecek bir bağın oluşması teşvik ediliyor.
Diplomatın sorumluluğu nedir?
Kendi devletlerinin çıkarlarını ve vatandaşlarını yurt dışında temsil etmek ve korumak, stratejik anlaşmaları başlatmak ve kolaylaştırmak, antlaşma ve sözleşmeleri müzakere etmek, bilgi alışverişinde bulunmak, ticareti teşvik etmek, dostane uluslararası ilişkileri sürdürmek. Büyükelçilerin diller, ülkeler veya bölgeler konusunda ayrıca ekonomi ve uluslararası hukuk gibi alanlarda işlevsel uzmanlık gibi belirli bir dizi yetkinlik ve beceriye sahip olması beklenir. Diplomat olarak devlet memuru statüsündeki şahsiyetten yüksek derecede esneklik ve sezgisel bir duyarlılık beklenmesi de şaşırtıcı değil… Söylemeye gerek yok; bu tür beceri ve yetkinliklerin geliştirilmesi yıllar alıyor.
Kariyerden gelmeyenler
Araştırmanın herhalde en kritik bulgusu; siyasi raporlama kalitesiyle ölçüldüğünde, siyasi atananların performans puanı ortalama olarak yüzde 10 daha düşük. Çalışma, tahmin edildiği üzere bu kritik görevlere siyaseten hükümet yanlısı olmaktan başka meziyeti bulunmayan kişilerin verdiği zararların büyük olabileceğine dikkat çekiliyor. Bir yan başlık da kariyer diplomatı olmayan büyükelçilerin genel olarak daha politize olan ülkelere daha sık atanması. Devam edecek olursam; siyasi olarak önemli dış misyonların kontrolünü sağlamak için siyasi bağlantıları olan bireylerin tercih edildiği araştırma bulguları arasında yer alıyor.
ABD örneği
Dünyanın Başkanlık seçimleri nedeniyle dikkat kesildiği ABD’de, yeni bir yönetim bu yıl sonuna doğru göreve gelecek. Araştırmanın zamanlaması bu nedenle de önemli. Çünkü dünyanın en büyük siyasi gücü belirgin bir şekilde siyasallaşmış atamalar yapıyor.
Çarpıcı örneklerden biri Biden yönetiminin atadığı Avustralya büyükelçisi, Caroline Kennedy. Kennedy diplomatik deneyime sahip olmasına rağmen, bu pozisyona atanmasındaki etkenin Biden ile olan siyasi yakınlığı olduğu belirtiliyor. Eski Başkan Donald Trump döneminde de dikkat çeken atamalar gündeme geldi, Çek Cumhuriyeti büyükelçisi bunlardan biri olarak dillendirilmekteydi.
Türkiye’de ne oluyor?
Son yıllarda dünya genelinde dış temsilcilik ağını genişleterek, diplomasi alanında önemli adımlar atan ülkelerden biri olarak görülüyoruz. Türkiye, en geniş diplomatik ağını Batı’da tutuyor olsa da genişleme Orta Doğu ve Afrika’ya kayıyor.
Türkiye'nin dış temsilcilik sayısı 2024 itibarıyla 250’nin üzerine çıkınca diplomatik ağı en geniş üçüncü ülke konumuna yükseldi. Sık sık Cumhurbaşkanlığı tarafından gece yarısı imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlanan kararlar arasında giderek artan sayıda siyasi tercihli büyükelçi atamaları dikkat çekiyor.
“Dünya değişiyor” klişe tanımının hakkını veriyoruz…