Sistemsel dönüşümün sürükleyici gücü gençler olacak
Akıllı Hayat 2030 stratejisi doğrultusunda daha iyi bir gelecek için çalışmaya devam eden Zorlu Holding, “Akıllı Hayat Akademisi” kapsamında değer yaratan bir iş birliğini hayata geçirdi. Ana partnerliğini üstlendiği; kurucu ortağı imece’nin açık inovasyon laboratuvarı imeceLAB’in yürütücülüğünde, Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim Merkezi (BÜ- YEM)’nin ve Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) Türkiye’nin akademik partnerliğinde, S360’ın ise bilgi ve içerik partnerliğinde hayata geçirilecek “Sürdürülebilir Bir Gelecek Eğitimi” Programı, 5 Şubat 2022 tarihinde başladı.
İş dünyası neden eğitimde sürdürülebilirlik kavramına odaklanıyor? Sürdürülebilirlik eğitimi nasıl bir fark yaratmayı hedefliyor? Zorlu Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilirlik Genel Müdür Yardımcısı Şahika Özcan Ortaç’ın yorumları şöyle:
Ciddi bir yetenek açığı sorunu var
“Zorlu Holding olarak Akıllı Hayat 2030 stratejimizle sürdürülebilirliği bir iş yapış ve yaşam biçimi haline getiriyoruz. Çalışmalarımızı hayata geçirirken Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı kendimize rehber olarak alıyoruz. Sürdürülebilir kalkınma için belirlenen 17 amaç arasında yer alan “Nitelikli Eğitim” odaklandığımız en önemli alanlardan birini oluşturuyor. Çünkü 2030’a kadar sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir yaşamın inşası için gereken bilgi, beceri ve yetkinliklerin kazanılması en öncelikli konular arasında yer alıyor. Temel insan haklarının, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve kültürel çeşitliliğin sağlanabilmesi için buna ihtiyaç var. Diğer taraftan şirketler cephesinden baktığımızda da ciddi bir nitelikli yetenek açığı olduğunu görüyoruz. Şirketler ve kurumlar hızla dönüşürken, ihtiyaç duyulan yetenekler de hızla değişiyor. Yapılan farklı araştırmalar; günümüzde oluşan “yetenek açığı” nedeniyle, şirketlerin insan kaynağını geliştirmekte zorlandıklarını ortaya koyuyor.”
Yarını gençler inşa edecek
“Bugün iklim krizi, derin eşitsizlikler, sağlık, eğitim, kaynakların yetersizliği ve göç başta olmak üzere birçok küresel mesele ile karşı karşıyayız. Bahsettiğimiz meseleler o kadar büyük ve derin ki çözümü için iş dünyası, sivil toplum, akademi topyekün bir işbirliği ile sistemsel dönüşümü gerçekleştirmek gerekiyor. En temelde sürükleyici gücünün ise gençler olduğuna inanıyoruz. Çünkü yarını inşa edecek olanlar onlar. Eğer gençlerde sürdürülebilirlik bilincini artırır ve bunu sağlam temellere oturtabilirsek; hem bu konuda hızlanabilir ve küresel amaçlara ulaşma yolunda mesafe kaydedebiliriz hem de toplumsal etkiyi kademeli olarak artırabiliriz. Her konuda olduğu gibi sürdürülebilirlik konusunda da bu işi yayacak öncülere, liderlere ihtiyaç var. Bu eğitimlerde küresel eğilimlerden sistem düşüncesine, sürdürülebilirlik liderliğinden girişimcilik ekosistemine kadar sürdürülebilirlik vizyonunun gelişmesini sağlayacak birçok faktörü kapsayacak şekilde bir eğitim programıyla sürdürülebilirlik konusunda belirli bir okuryazarlık seviyesine ulaşılmasını sağladık.”
“Sürdürülebilir Bir Gelecek Eğitimi”
“Zorlu Holding, sosyal inovasyon platformu imece’nin kurucu ortaklarından biri. imece yürüttüğü programlar ve oluşturduğu içerikler ile bireylerin ve kurumların sosyal ve çevresel fayda yaratabilmeleri ve geliştirebilmeleri için çalışıyor. imece’nin açık inovasyon laboratuvarı imeceLAB ise gençlerin toplumsal meselelere yönelik yenilikçi yöntemler geliştirmelerine alan sağlıyor. 2021 yılının Mart ayında gerçekleştirdiğimiz imece summit’i takip eden bir grup gencin yayınladığı manifestoda da gençlerin sürdürülebilirlik konusunda iş dünyasından beklentilerini çok açık bir şekilde gördük. Gençler, geleneksel iş mantığıyla hareket eden şirketler yerine dönüşüme inanan ve içselleştiren şirketlerin olmasını talep ediyor. Sürdürülebilir bir yaşamı gençlerin inşa edeceğini düşündüğümüzde, herkesten öncelikli olarak onların bu eğitime ihtiyacı olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin farklı şehirlerinden 975 üniversite öğrencisinin başvurduğu “Sürdürülebilir Bir Gelecek Eğitimi” programı ile gençlerin sorunların çözümünde söz sahibi olmalarına zemin açmayı amaçladık. Türkiye’nin her yerinden sürdürülebilirlik odaklı meseleleri kendine dert edinen ve bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyen 150 üniversite öğrencisiyle birlikte gerçekleştirdiğimiz program kapsamında; sürdürülebilirlik liderliğinden sistem düşüncesine, tasarım odaklı düşünceden etki ölçümüne, iklim krizinden çeşitlilik ve kapsayıcılığa uzanan geniş bir kapsamda eğitim ve deney alanları sunduk.”
Değişim öncüleri yetişebilir
ZEYNEP ÇELİK / İMECELAB YÖNETİCİSİ
Hayat boyu öğrenmeye yani örgün öğretim dışındaki öğrenim pratiklerine dair yükselen talebin, dünyanın içinde bulunduğu değişimin hızına adaptasyon isteği ile ilişkili olduğuna inanıyoruz. Bu adaptasyon becerisi, yeni öğrenme alanlarının var olmasıyla geliştiriliyor. ‘Sürdürülebilir Bir Gelecek Eğitimi’ de bu alanlardan birisi oldu. Üniversite öğrencisi gençlerin öğrenme ihtiyaçları karşısında sürdürülebilirliği; toplumsal cinsiyet eşitliğinden sistem düşüncesine, iklimden suya, yaşam döngüsünden sürdürülebilirlik liderliğine, etki ölçümünden tasarım odaklı düşünceye, belirsizlikte yön bulmaktan hikaye anlatıcılığına kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan bir müfredat ile ele aldık. Sürdürülebilirlik kavramının öğrenilmesinden öte, bunu bir yaşam biçimi haline getirebilecek, içselleştirilmesini sağlayacak, etkileşimin olduğu alternatif müfredatlara ihtiyaç var. Gençlere 21. yüzyıl yetkinlikleri sağlayacak ve iş dünyasında da yetenekli insan gücü potansiyelini artırılacak müfredatlar sunulabilir. Sürdürülebilirliğin eğitim müfredatlarında konumlanması sonucu, başta iklim okuryazarlığı olmak üzere gelecekte değeri daha da önem kazanacak alanlarda çeşitli yetkinlikleri olan; belirsizlikler içeren kriz durumlarında yönünü bulabilen; bu doğrultuda güçlü sezgilere sahip ve beceriler geliştiren profiller ortaya çıkabilir. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın öngördüğü daha adil sistemlerin hayata geçirilmesini kolaylaştıran değişim öncüleri yetişebilir. Gençler, başta iklim ve su krizi olmak üzere, geleceği olumsuz şekilde etkileyecek konularda tüm kurumların daha somut adımlar atmalarını bekliyorlar. İş hayatlarında anlam ve fayda odaklı alanlara odaklanmak ve eşitlikçi ortamlar sunan şirketlerde çalışmak istiyorlar. ‘Ben bu işi neden yapıyorum?’ sorusunu kendilerine sorduklarında, çalışma hayatlarındaki motivasyonlarının özüne ve köküne indiklerinde oradan bir bir amaç, bir sosyal fayda çıkartmak istiyorlar.”