“Sinerjik etki” kavranırsa “verimlilikler” artar

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ

Geçen hafa beyin biliminin önde gelen bir temsilcisinin “kavram” konusundaki saptamalarını paylaşmış, günlük yaşamda çok kullanılan “ölçeklendirme”, “bütünleşmiş çeşitlilik” ve “sürdürebilirlik” kavramlarına ilişkin kısa değinmeler yapılmıştı. Bu yazıda da, konsolidasyon, sinerji ekonomisi, süreç akışları, optimum bileşen kavramlarına ilişkin anımsatıcı değinmeler yapacağız.

Acemoğlu ve Robinson, Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri adlı çalışmalarında “konsolidasyon” kavramını açıklarken, sistemlerin işleyişini sağlayan kurumların temel karakteristiklerinden birinin de “sürdürülebilirlik” olduğunu belirtirler. Kurumlar kendi iç dinamiklerinde geliştirici dinamikler ile yavaşlatıcı dinamiklerin çatışmasının da, güçlü olanlar üstünlük kazanıp kendi ekosistemlerini oluşturduğunda sürdürülebilirliği güven altına alarak “konsolidasyon” gerçekleştir. Konsolidasyon, geçerli ağ yapılarında organizmaların zayıf yanlarının tasfiyesi, güçlü yanlarının geliştirilmesi yoluyla sistemin kendi ayakları üzerinde yürümesidir. Üretim, ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler bütün sistemlerde konsolidasyon süreçlerini hızlandırır. Günümüzde yapıların çözülmesi ve yeniden örülmesi süreçlerinin hızlanması, konsolide olma süreçlerini de alabildiğine hızlandırmıştır. Her konsolidasyon, kendi “kuvvet yasaları” bağlamında “kendi sinerjilerini” de yaratır. Yaratılan değerlerin toplumun hangi kesimlerinin yararına, hangilerinin zararına olduğu ise başka bir tartışmanın konusudur. Konsolidasyon süreçlerini gözlemeden, itici güçlerini kavramadan doğru bir geleceği kurgulamanın ve değer zincirinde etkin bir konumlanma yapmanın olanakları son derece sınırlıdır.

“Sinerji ekonomisi” önem kazanıyor

Manuel Castells, “İletişimin Gücü” çalışmasında “Sinerji ekonomisi” dediğimiz zaman, ortak bir iletişim dili ile işbirliği yaparak ölçek ekonomisinin getirilerini, platform yapılanmalarının etkileşimlerini, ürünler arasındaki bağlantıların yarattığı niteliksel ve niceliksel değer kazanımlarını anlamamız gerektiğini vurgular. Ürünlerin platformlarda buluşması için harcadıklarımızdan daha büyük değerlere ulaştığımızda sinerjik etki yaratmış oluruz. Sinerji, yaratıcılık ve yenilik süreçlerinin bütünleşmesiyle yarattıkları kolaylaştırıcı etkiler sonucu gerçekleşir.

Sinerji yaratmak için “yenilik ortamları” gerekir; büyük merkezler, ağların merkez düğümleri, ortak dil kullanan örgütlenmelerin, etkileşimle birbirine değerler katabilecek kritik eşikleri aşan kümelenmelerin ve yetişkin insanların bulunası hayati önemdedir. “Sinerji koşulları” yaratılan toplumsal etkileşim ağı, oluşturulan değerler kültürü, örgütlenmeler ve kurumlar tarafından yaratılır. Sinerji koşullan olgunlaşınca, stratejik ortaklıklar etrafında örgütlenmeler yaygınlaşır, örgütsel dönüşümler hızlanır, ağlarda baskın düğümlerde yoğunlaşmalar artar, az sayıdaki büyük yapılardan oluşan piyasa yapıcısı kuruluşlar etkin hale gelir. Söz konusu süreçte yerel ölçekli ve ulusal ölçekli örgütlenmeler güç kazanır; küresel ölçekli ilişkiler için gerekli yaratıcı özgüven oluşur.

Sinerji ekonomisi, ölçek ekonomisinin erişebilirliği ile küçük ve orta ölçek yapıların hız ve esnekliklerinden yararlanılır. Üretim süreçlerindeki başarılı işbirlikleri değer yaratmada bütün bileşenlerin verimliliğini artırır; değer katkısını artırdığı için karlılık artar, uzun dönemli gelecek yaratmanın koşulları oluşur. Sinerji yaratacak bütünleşmelerde mülkiyette değil hizmette birleşmeler; geleneksel mülkiyet yapısına bakışı değiştirerek daha yüksek değer katmanın önünü açar. Uber ve Airbnb ile başlayan ve sayıları hızla artan yeni iş örgütlenmeleri gibi...

Endüstri 4.0 aşamasının bağlantılılık potansiyelleri, otomasyon uygulamaları, yapay zeka ve otonom uygulamalar, gerçek zamanlı veri potansiyeli sinerji ekonomisinin potansiyellerini de yükseltir.

“Süreç akışları” önemli

James P Womack ve Daniel T. Jones, yalın üretim konusunu işledikleri çalışmalarında, süreçlerin zekice yönetilmesinin önemine vurgu yaparlar. “Süreç akışları”, sürdürebilirliği sağlama ve uzun dönemli geleceği güven altına almanın yoludur. Bernard Lewis’in işaret ettiği gibi süreçler, olgular zincirinin basit bir akışı değildir; zaman içinde ilerleme, canlı organizmalardaki gelişme olarak algılanır. Organizma kavramı da, organik yapı kavramlarından biridir; birbirinden ayrık, ilintisiz bileşenlerden oluşan bir karışım değildir; birbiriyle bağlantılı ve birbirini etkileyen parçalardan oluşur. Sürdürebilirliği güven altına almak için bütünün gözetilmesi ve kendi içinde doğru ölçeklenmiş olmasını gerektirir. Süreçler iş yaşamının temelidir; iş süreçleri ve işgücü profillerini ölçeklendirememiş ve uyumlandıramamış bir organizasyonun etkin olması zordur.

“Optimum bileşen” dendiğinde, bir ürün ya da hizmeti dönüştürürken, uygun bileşenlerin bir araya getirilmesidir. Victor E. Frankl, İnsanın Anlam Arayışı kitabında, Latincede optimum sözcüğünün anlamının “en iyisi” olduğunu söyler. Optimum bileşen doğru ölçeklendirme yaparak müşteriye uygun kalitedeki ürünü uygun maliyette sunmaktır. Optimum bileşen, olgulaştırılmış verilerden yeni bir nesne yeni bir iş yapma metodu geliştirirken fiziki ve zihinsel girdilerin israfına yol açmayan süreç bütünlüğü yaratmaktır.

Yeni malzemelerin hızla arttığı, yeni üretim tekniklerinin geliştiği, yeni Ar-Ge, tasarım ve inovasyonların hız kazandığı günümüzde, iş dünyası “optimum bileşen” konusunda gerekli yetkinlikler için yatırım yapmak zorundadır.

Kavramların özü

“Ölçeklendirme, bütünleşmiş çeşitlilik, sürdürebilirlik, konsolidasyon, sinerji ekonomisi, süreç akışları ve optimum bileşen” kavramları ve bu kavramları bütünleyen daha birçok kavramın özünde, işimizi iyi analiz etme, sağlam verilere erişme, verileri olgunlaştırarak işe yarar hale getirme, dinamik bir metotla değerlendirme ve değer yaratma zincirinde “doğru konumlanma” yapma var. Bütün yollar Roma’ya çıktığı” gibi, bütün kavramsal gelişmeler de elimizin menzilindeki kaynakları etkin ve verimli değerlendirmeyi farklı pencerelerden bakarak açıklamaya çalışır.

“Kavrama, işlerimizi kurgulama ve değer zencirinde konumlanma” için olay ve olguları doğru sözcüklerle tanımlamadır. Kavram bileşenlerini doğru anlarsak, doğru kavramlar bizi doğru düşüncelere taşısın, doğru düşünceler de doğru davranışlara rehberlik etsin.

İşimizle ilgili kavramların içeriklerini doğru bilmiyorsak, doğru düşünceler üretemez, doğru kararlar alamaz servet ve sermaye birikimi yaparak insanımızın refahını artıramayız.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar