Şimşekli seçim ekonomisi; “enflasyon koruması”
Makule dönüş söylemi, öylesine büyük beklenti yarattı ki herkesin dilinde artık. Fakat ortada eylemine dair emare yok. Hatta eski heterodoks dili, bıkmadan usanmadan yineleniyor; “enflasyona ezdirmeyeceğiz, büyüyeceğiz, zıplayacağız, uçacağız.” Sanki seçim ekonomisinin o tanıdık dili bu…
Söyleme bakalım; “bir taraftan enflasyonu düşürmeye dönük politikaları hayata geçirirken, diğer taraftan enflasyonun etkilerini geniş toplumsal kesimlerde en aza düşürmeye dönük politikalarımızı da hayata geçireceğiz.” İyi de Türkiye zaten seçim ekonomisi yüzünden bu hallere düşmedi mi?
ENFLASYON CANAVARI DOKUNULMAZ MI?
Sürekli “enflasyona ezdirmeyeceğiz” der ve “enflasyon telafisi” beyanatları verirsek, ücret zamları acaba satın alma gücünü nasıl koruyacak? Telafi, artan enflasyon kadar ücret zammı demektir ve sadece “geçici koruma” sağlar. Fiyatlar koşarken ücretlinin arkasından yaya yetişmesi demektir.
Oysa “enflasyona ezdirmeyeceğiz” yerine; “enflasyonu ezeceğiz” demek gerekiyor. Zira enflasyonu ezmeden, onun elsiz ayaksız kurbanlarını koruyamazsınız. Enflasyona gücümüz yetmiyor da neticeleriyle boğuşuyoruz. Biliriz ki sebepleri sorgulamayan, sonuçlarıyla boğuşmak zorundadır.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Enflasyona gücümüz yeter mi?
Elbette… Defalarca başardık. En son 2018’deki kur atağının ardından “seferberlik” başlattık, onu makul düzeye indirebildik. Şimdi de başarabiliriz. Fakat biliyoruz ki ufukta sandık var ve seçim ekonomisi 2.0 sürecindeyiz. Böyle olunca enflasyonla gerçek mücadele; 31 Mart 2024 yerel seçim sonrasında…
Seçim ekonomisinin yeni adı; enflasyon telafisi mi?
Şimşek; “rasyonele dönüş” demişti. Bu da parasal genişleme ve sürekli para basma döneminin sonu olarak algılandı. Fakat akabinde dillendirilen; “enflasyona ezdirmeyeceğiz, fiyat artışlarını telafi edeceğiz” söylemi, aslında seçim ekonomisinin Şimşek dönemindeki ifadesi gibi geliyor bana.
NOT
EKONOMİNİN OKSİMORONLARI
Oksimoron, birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılması ve bu şekilde oluşturulmuş ifade. Bazen anlamı kuvvetlendirmek ya da eleştirmek için veya edebî sanat yapmak amacıyla kullanılır. Karanlığın ışıkları, barış savaşçısı, yüzme bilmeyen balık, sessiz haykırış, köşeli daire gibi…
Söz konusu ekonomi olunca uygulanan politikaların tezatlarından yola çıkarak pek çok oksimoron örneği vermek mümkündür. Enflasyon düşsün ama asgari ücret artsın... Faiz daha da düşecek ama faiz artırıyoruz… Kamu harcasın ama bütçe açık vermesin… Büyüyelim ama cari açık tırmanmasın…
Sorun şudur ki hayat; oksimoron üzerinden yürümüyor. Teorin heterodoks olsa da piyasanın Ortodoks yapısı, ister istemez seni gerçeğin çölüne taşıyıveriyor. Aslında oksimoron (ki daha sonra adı Türkiye Ekonomi Modeli olarak değiştirildi) en belirgin örnekti ta ki Şimşek gelip “rasyonele dönüyoruz” diyene kadar.
Peki, neden oksimoron? “Cari fazla vermek için faizi düşüreceğiz; böylece istihdam, büyüme, yatırım, ihracat artacak.” Netice; cari açık rekoru kırdık, enflasyonu şaha kaldırdık. Ordunun dereleri aksa yukarı aksa dedik, akmadı gitti. Olan ekonomik model Ar-Ge’mizin faturasını şişirmek oldu.