Şimşek ve Erkan’ın düzeltmesi beklenen tablo bu!
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’dan beklenenin ne olduğunu görmek için ödemeler dengesine bakmak yeter.
Zaten ödemeler dengesi tablosunun dili olsa, “Bana tez elden döviz takviyesi yapın, artık ayakta duracak mecalim kalmadı” derdi.
Merkez Bankası’nın dün açıkladığı nisan ayı ödemeler dengesi verileri, taze döviz bulmanın ne kadar kaçınılmaz ve gerekli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Cari işlemler açığının finanse edilememesi gibi bir durum söz konusu olmaz, zaten cari açık verilmişse o açık bir şekilde finanse edilmiş demektir.
Nisanda yaklaşık 5, ilk dört ayda 30, son bir yılda ise 58 milyar dolar cari açık oluştu ve tabii ki bu açıklar daha önce finansman sağlandığı için verilebildi.
“Ya cari açığı finanse edemezsek” şeklindeki yaklaşımın yanlışlığına bir kez daha vurgu yaptıktan sonra kaygı duyulanın ne olduğuna dönelim.
“Ya finanse edemezsek” diye yanlış bir şekilde ifade edilen aslında finansman kaynaklarının ne olduğu, buna bağlı olarak finansmanın kalitesidir.
İşte bizim sorunumuz da bu. Cari açığın finansman kalitesi uzunca bir süredir çok kötü.
Ve Mehmet Şimşek ile Gaye Erkan’dan beklenen de bu... Cari açığın finansman kalitesini iyileştirmeleri.
Yatırım gerek yatırım!
Aslolan tabii ki cari açık vermemek ve yurt dışından gelecek dövize bel bağlamamak ama bu Türkiye için bu öyle orta vadede bile mümkün değil. O zaman yapılması gereken sağlıklı finansman kaynakları bulmak.
Öncelikle doğrudan yatırım çekebilmek. Ama bu başlıktaki her döviz girişini de aynı değerde görmemek gerek.
Doğrudan yatırım var; gelip burada kurulu bir tesisi alıyor.
Doğrudan yatırım var; gelip sıfırdan bir tesis kuruyor, üretim yapıyor, istihdam yaratıyor. En makbulü tabii ki bu ama son dönemde bu tür yatırımları ara ki bulasın!
Bir de gayrimenkul satışından gelen döviz var ve biz onu da doğrudan yatırı
m başlığında gösteriyoruz. Örneğin gayrimenkul alımı karşılığı getirilen döviz nisanda 232 milyon, dört ayda 1.6 milyar, son bir yılda 6.2 milyar dolar. Bu yıl dört aydaki toplam doğrudan yatırım girişi 1.9 milyar görünüyor, düşün 1.6 milyar gayrimenkulü, geriye pek bir şey kalmıyor.
Portföy yatırımını unuttuk!
İkinci sırada tercih edilecek yatırım portföy yatırımı... Ancak biz bu yatırımını adeta tümden unuttuk.
Portföy yatırımı girişi olmadığı gibi nisanda 1.2 milyar, dört ayda 1.5 milyar, son bir yılda ise 9.6 milyar dolar çıkmış. Aslında son dönemde çıkış daha fazla olurdu da götürülecek pek bir yatırım kalmadı.
Gelsin borçlanma!
Cari açık var; ancak bunu finanse edecek doğrudan yatırım da yok, portföy yatırımı da... N’apılacak, çare yok borçlanılacak.
Nisan, dört aylık ve yıllık; sırasıyla 1.4 milyar, 13.7 milyar ve 42.6 milyar dolar borç alınmış. Bu kadar borçlanınca koşulları da biz belirleyemiyoruz, borç veren adeta dikte ediyor. Faiz oranı tabii ki çok yüksek.
Borçlanma da yetmeyince Merkez Bankası’nın aslında olmayan, yani kendisine ait olmayan rezervlerini kullanmak durumunda kalıyoruz.
Düzelmesi umulan ne?
Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan ne yapabilir?
Cari açığı azaltabilirler mi, tabii ki hayır. Bunu bugünden yarına, bu yıldan seneye kimse yapamaz zaten. Şimşek ve Erkan’dan beklenen de bu değil, kaldı ki bu onların görevi de değil.
Ödemeler dengesinin finansman kısmı var ya, işte Şimşek ve Erkan’ın burada bir iyileştirme yapmaları bekleniyor, umuluyor.
Bu umut doğrudan yatırımlarla ilgili de değil.
Beklenen portföy yatırımı girişi olması ve borçlanmanın daha iyi koşullarda yapılabilmesi.
Bu iki başlıkta iyileştirme sağlanabilir, Türkiye’ye taze döviz girişi olursa piyasalar soluk alabilecek. Özellikle portföy yatırımı çekebilmenin yolu da belli; kur biraz daha artacak, faiz yükselecek ve borçlanma kağıtlarının fiyatı düşecek ve böylece yabancı “gelirken-alırken” kazanmış olacak.