Şimdi vergi değil algı zamanı
Nazmi Karyağdı
23 Nisan 1920’de kurulan Büyük Millet Meclisi’nde gündeme gelen ve karar verilmesi gereken konulardan biri de ordunun, hükümetin, vekâletlerin harcamalarını karşılamak için halktan alınacak paraya ne ad verileceği olmuştu.
Para halktan alınacağı için buna algı mı yoksa halk vereceği için vergi mi denileceği mebuslar arasında tartışılmıştı. Hesap Uzmanları Kurulunun 1 kıdem no.lu Ali Alaybek’in bir eserinde öğrendiğim bu tarihi olay, milletin kendi kaderi ve geleceği için vereceği paraların aslında alınan değil de verilen bir değer olduğu ifade edilerek hukuk düzeninde “vergi” kelimesinin kullanılmasına karar verilir.
Vergi mi algı mı?
Geçtiğimiz hafta TBMM’ye sevk edilen bir kanun teklifinde yer alan vergi artışı içeren düzenlemelerin yanı sıra Cumhurbaşkanı Kararı ile vergi oran ve tutarlarındaki artışlar söz konusu oldu.
Günlük hayatta çok fazla etki yaratacak düzenlemelerden bazılarını şöyle sıralayabilirim: Kurumlar vergisi oranının banka ve finans kurumlarında %25’ten %30’a, diğer kurumlarda ise %20’den %25’e çıkarılması, MTV’nin bu yıl 2. kez alınması, Cumhurbaşkanı’nın ÖTV artırım yetkisinin genişletilmesi, KDV’de %18 olan oranın %20’ye, %8 olan oranın %10’a artırılması, harçların (ehliyet hariç) %50 oranında artırılması, tüketici kredilerinde BSMV’nin %10’dan %15’e çıkarılması, yurtdışından yolcu beraberinde getirilen cep telefonları için ödenen kayıt harcının 6 bin 91 liradan 20 bin liraya çıkarılması, şans oyunlarındaki verginin artırılması…
12 ili etkileyen Kahramanmaraş depremlerinin doğurduğu acil ve yüklü finansman gereksinimi, artan seçim harcamaları, Hazinenin yüklendiği KKM giderleri, EYT giderleri vb. bütçe üzerinde olağanüstü ek yük yarattı. Bütçe disiplinini sağlamak için kaynak yaratılması öncelikli bir konu haline geldi. Bu nedenle de son yapılan düzenlemeler, zorunlu olarak, sadece parasal kaynak yaratmak için getirilmiş durumda diyebiliriz.
Dolayısıyla da yukarıda saydığımız düzenlemelere bakacak olursak bunları vergiden ziyade algı olarak tanımlamak mümkün.
Gelir vergisi tarifesi konusu
Yüksek enflasyon nedeniyle çalışanların ücretlerinde yapılan ücret artışlar sonrasında yılbaşında belirlenen gelir vergisi tarifesinin uygulanması vergi yükünü oldukça ağırlaştıracak, zammın bir kısmının vergiye gitmesine neden olacak.
Bu nedenle de hem çalışanlar hem de işverenler, haklı olarak, tarifedeki dilimlerin yukarı yönlü güncellenerek vergi yükünün azaltılması talep ediliyorlar.
Bir benzetme yapmak gerekirse; yılbaşında belirlenen gelir vergisi tarifesi bir ırmağa gerilen ve içinden en fazla 5 cm eninde balıkların geçebileceği bir ağ olup, enflasyon nedeniyle balıkların şişerek 7,5 veya 10 cm enine ulaşması nedeniyle daha fazla balığın ağa takılması söz konusu oluyor.
Esas itibariyle hem enflasyon nedeniyle yapılan ücret artışları hem de asgari ücret artışı sonrasında, asgari ücretin üzerinde gelir elde edenlerde gelir vergisi tarifesi nedeniyle meydana gelecek gelir kaybının önlenmesi yararlı olacak.
Kısaca belirtmek gerekirse enflasyon oranları dikkate alınarak gelir vergisi tarifesinin güncellenmesi hem sosyal adalete hem de vergi uyumuna olumlu katkı yapacaktır.