Silikon Vadisi’nin sahte yıldızının sonu
“Sonunda bu işin bir sona gelmesinden dolayı mutluyuz. Oğlum her gece yastığının altında bir bıçakla uyuyordu. Çünkü gece birisi gelip onu öldürecek diye korkuyordu.” The wall Street Journal’ın haberine göre bunu mahkemede söyleyen, Tyler Shultz’un babası Alex Shultz idi. Alex Shultz bunları anlatırken mahkeme salonunda sanık sandalyesinde oturan Elizabeth Holmes da gözyaşları döküyordu. Bu, büyük bir hayal ile başlayan bir yolculuğun son durağı idi. Okuyanlar hatırlayacaktır. Bu yılın başlarında “Hırs ve Ötesi” diye bir yazı dizisinde Theranos olayını ayrıntıları ile anlatmıştım. Okumayanlar için konuyu aşağıda özetleyeyim.
Theranos öyküsü
Bu öykü, Elizabeth Holmes 19 yaşında iken başlamıştı. O zaman Silikon Vadisi’nin girişimcilerinin en verimli fidanlığı olan Stanford Üniversitesi’nde öğrenci idi. Çocukluğundan beri hayali olan milyarderliğe onu taşıyacak bir düş proje oluşmuştu kafasında. Bu düş projede geliştirilecek aygıt sağlık sektöründe bir devrim niteliğinde olacaktı. Birçok insanın korkulu rüyası olan enjektörle tüpler dolusu kan vermek artık tarihe karışacaktı. Bu şaheser aygıt bir damla kan ile 200 testi anında yapacaktı. Kanda şeker ölçen aygıtlar gibi cepte taşınacak küçüklükte olmasa da evlere girecek boyutta olacaktı. İşte bu düş proje kafasında, öğrenimini yarıda bırakıp Stanford’tan ayrılarak 2003 yılında Theranos Şirketini kurdu. Elizabeth Holmes’un gençliği, güzelliği, enerjisi, zekâsı vardı. Bir eksiği para idi; onu da müthiş pazarlama becerisi ile buldu. Elizabeth’e inanıp bu şirkete yatırım yapan ve kaybedenlerin büyük kısmı öyle sıradan insanlar da değildi. Aralarında çok ünlüler de vardı.
Örneğin bu kişilerden bazıları ve yatırdıkları paralar: Medya patronu Rupert Murdoch (125 milyon dolar); Henry Kissinger (6 milyon dolar); Oracle kurucusu Larry Ellison; Walmart mağazalarının sahibi Walton Ailesi (150 million dolar); DeVos Ailesi ( 100 milyon dolar; Betty DeVos, Trump kabinesinde Eğitim Bakanı),William Foege ( Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri Eski Direktörü).
Suç nerede?
Şüphesiz her girişim başarı ile taçlanmaz. Evet, Theranos projesi de böyle oldu. Ama olay neden karakolda bitti? Neden Elizabeth Holmes 135 ay hapis cezasına çarptırıldı? Çünkü Elizabeth Holmes birçok bilinçli yatırımcıyı, yüzlerce zeki çalışanını, yıldız kadrolu yönetim kurulunu ve yeni bir yıldız yaratma sevdalısı medyayı on yıl boyunca kandırdı. Hem de hiç bir teknik yetkinliği olmadan. Bu işte parasını kaybetmiş, The Wall Street Journal gazetesinin de sahibi ünlü Rupert Murdoch verilen cezayı duyunca şöyle demiş “ Tabi ki bu bir dolandırıcılıktı. Ama daha çok soru sormadığım için bir tek kendimi suçluyorum. Bir sürü yaşlı adam görünüşte çok yetenekli bir genç kadın tarafından kandırıldı. Tam bir utanç vesilesi”. Theranos davasında savcılar gösterdi ki, Bayan Holmes daha kendini ispat etmemiş bir teknolojiyi gerçek yaşamda kullanılmaya hazırmış gibi göstererek yatırımcıları yanlış yönlendirdi. Güvenirliği şüpheli test sonuçları ile hastaların sağlığını riske soktu.
Nasıl sakladı?
Peki, Holmes on yılı aşkın bir süre bunu nasıl başardı? Bir taraftan kişiliği ile insanları etkilemişti. Öyle sıradan insanları da değil. Örneğin, bir mühendis, bir matematikçi ve bir Stanford profesörü olan ve Bill Clinton kabinesinde savunma bakanlığı yapmış William Perry’yi. Bakın William Perry 2014 yılında New Yorker dergisine şöyle konuşmuş: “Bazen Elizabeth Holmes, bir başka Steve Jobs (Apple bilgisayarların kurucusu) olarak anılıyor. Bence yetersiz bir karşılaştırma. Elizabeth’in, Steve Jobs’ta olmayan bir sosyal bilinci var. Evet, Steve Jobs bir dahi idi. Ama Elizabeth’in bir büyük kalbi var.”. Bir tarafta Elizabeth’in cazibesi çalışmış; öte taraftan ortada olmayan aygıtı sorgulayanlar da “Ticari Sır” gerekçesi ile susturulmuş. Biraz daha fazla sorgulayanlar da peşlerine avukatlar ve özel detektifler takılarak korkutulmuş. Örneğin, yastığının altına bıçak koyarak uyuyan genç adam Tyler Shultz, bu fazla sorgulayanlardan birisi idi. Şirkette çalışmaya başlar başlamaz kısa zamanda olayı görüp sorular sormaya başlamıştı. The Wall Street Journal gazetesine konuşarak bu dolandırıcılığın ortaya çıkmasına yardım etmişti. Ve bu nedenle de Elizabeth Holmes’ın hışmına uğramıştı. Hem de kendisi, o dönemde Theranos’un Yönetim Kurulu Üyesi olan George Shultz’un torunu olduğu halde.
Bir yorum
Dört ay süren mahkemede Elizabeth Holmes savunmasını Rumi’nin bir sözü ile bitirmiş “Dün dünyayı değiştirmek için uğraştım. Bugün akıllıyım; kendimi değiştirmek istiyorum”. Ama cezadan kaçamadı. Herhalde Elizabeth Holmes işe ben herkesi dolandıracağım diye çıkmamıştı. Belki teknik alt-yapısı yeterli olmadığından kafasındaki projenin imkânsızlığını göremedi. Sonra da Silikon Vadisi’nin havasına kapıldı. Belki de söylediği yalanlara kendisi de inanmaya başladı ve yalan sarmalı devam etti. Silikon Vadisi’ni yakından tanıyanlar, “İşin fıtratında abartı vardır” derler. Hatta “Yapıncaya kadar gerçekmiş gibi göster” (Fake it-till you make it) buranın düsturudur diye bir inanış vardır… Ama bu dava ve cezalar ile Silikon Vadisi’ne bir mesaj verildi deniyor. Para ve yaratıcı zekâ her zaman aynı elde olmuyor. Yaratıcı zekaların düşlerini gerçekleştirebilmeleri ve düşlerinin meyvelerini topluma kazandırabilmeleri için paraya ihtiyaçları vardır. Bunu da sağlayacak olan, bu projelere yatırım yapanlardır. Elbette bu tür teknik projelere yapılacak yatırımlar, her zaman bir risk taşır. Ancak yalan dolan ile yatırımcıların parasını çarçur etmek ve sonra da “Ne yapalım olmadı işte” diye işten sıyrılmak Silikon Vadisi’nin sihrini bozar. Sanırım böyle bir cezadan sonra girişimciler ayaklarını denk alırlar. Bu öyküden çıkacak bir başka ders de şudur: Bir yerlerde “Ticari sır” diye gerçeklerin önüne perde çekiliyorsa çoğu kez perde arkasında bir yamukluk var demektir.