Sıkıntıdaki şirketleri ‘Varlık Geliştirme’ modeliyle yaşatalım
ULUSLARARASI danışmanlık şirketi EY’nin Türkiye Ülke Başkanı Metin Canoğulları, bankalarla sıkıntıdaki şirketlerin kredi yapılandırmalarını zorlaştıran noktayı şöyle gözlemledi:
- Borca batık hale gelmiş şirketlerin kredilerinin tamamını geriye ödemesi mümkün olmadığından yapılandırmalarda genellikle “saç tıraşı” gündeme geliyor.
Bankaların, kredinin tamamını tahsil edemeyeceğini gördüğü için alacaklarının bir bölümünden vazgeçmek zorunda kaldığını düşündü:
- Bankalar, kredinin hem ana parasını, hem de faiz oranını artı veya eksi yönde değiştirerek uzun vadeye yayıyor.
Bu aşamadaki bir başka adım üzerinde durdu:
- Üstelik çarkların tekrar dönmesi için sıkıntıdaki şirkete bir de can suyu kredisi vermek zorunda kalıyor. Dolayısıyla zaten tahsil edemediği için bu krediden zarar eden bankanın üzerine ilave yük geliyor.
Bu durumda bazı banka yöneticilerinin yaşadığı ikilem aklına geldi:
- 10-15 yıl görevde kalabilen banka yöneticisi bir şirketin kredisini kısa vadede zarar etmeyi göze alarak yapılandırabilir. Eğer 3-5 yılda görevi bitecekse, kendi döneminde zarar yazmayı göze alamayabilir ve yapılandırmaya sıcak bakmayabilir.
Yaşanan tıkanmayı görünce bazı Avrupa ülkelerinde uygulanan modeli inceledi:
- Varlık Geliştirme Şirketi...
Önce “Varlık Geliştirme Şirketini Türkiye’deki “Varlık Yönetim Şirketi” modelinden ayıran noktaya baktı:
- “Varlık Yönetim Şirketleri” genellikle bankaların takipteki bireysel kredilerini satın alıyor ve avukat ordusuyla bireylerin üzerine gidip tahsilatı gerçekleştiriyor.
“Varlık Geliştirme Şirketi”nin ana işini irdeledi:
- “Varlık Geliştirme Şirketi”, sıkıntıya girmiş ama yaşama şansı olan şirketleri “iyileştirmek”le görevli olacak.
Avrupa ülkelerindeki modelde “Varlık Geliştirme Şirketinin ortaklık yapısı üzerinde durdu:
♦ Sistemdeki tüm bankalar (kamu bankaları da dahil) büyüklüklerine orantılı bir şekilde ortak olacak.
♦ Uluslararası finansal fonlar (IFC, EBRD, İslam Kalkınma Bankası) ortaklar arasında yer alacak.
“Private Equity” (özel sermaye fonları) ortak olabilecek.
Kamu (Hazine) da bu şirkete ortak olacak.
Kamunun “Varlık Geliştirme Şirketine ortak olmasının gerekçesinin altını çizdi:
- Sıkıntıdaki şirketleri yaşatmaya bankaların fonları yetmeyebilir. Kamunun desteği veya teminatı ile ilave kaynaklar (bono ihracı gibi) yaratılabilir.
Ardından sistemin işleyişini örnekler üzerinden yorumladı:
- 3 milyar liralık kredi borcu bulunan, ancak yaşama şansı olan şirketten alacaklı bankalar, alacaklarını 1.5 milyar liradan kendilerinin de ortak olduğu “Varlık Geliştirme Şirketine satacak. Şirketin sahibine de, “İyi yönetemedin, sana güle güle” diyecek.
Modelin sonraki adımlarını izledi:
- “Varlık Geliştirme Şirketi”, borçları nedeniyle devraldığı şirkete bağımsız, işi bilen profesyonel yöneticiler atayacak. Bu yöneticilerin işlemleri sürekli denetlenecek. Şirket yeniden başarılı şekilde çalışmaya başlayınca da değeri artacak.
Sıkıntıdaki şirketin durumunun “Varlık Geliştirme” modeliyle düzelmesi sonrasını düşündü:
- 1.5 milyar liraya devralınan şirketin değeri 5 milyar liraya çıktığında satılır. Bundan başta o şirket yüzünden daha önce zarar yazan bankalar kazanır. Ekonomiye tekrar kazandırılan bu şirketin yarattığı katma değer ve istihdam ülkeye de kazandırır.
Model Metin Canoğulları’nın aklına yattı. Geçen hafta Hakan Güldağ ve ŞerefOğuz’la birlikte buluştuğumuzda bize de anlatıp, şu mesajı verdi:
- Bu model bankaların üzerindeki yükü azaltır. Model üzerinde durmakta, çalışmakta yarar var.
“Varlık Geliştirme Şirketi” modeli Avrupa ülkelerinde işe yaradıysa, Türkiye’de de devreye girer mi?
‘Fikir Atölyesi’nde fikrini paylaşanlara 640 bin lira ödedik
ARZUM A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, geçen akşam Ekonomi Gazetecileri Derneğinin (EGD) "Ekonomide Kal" sohbetleri çerçevesinde Kanalekonomi’nin YouTube kanalında Güvenilir Ürün Platformu Genel Sekreteri Elif Attepe’nin konuğu oldu.
Sohbetin izleyebildiğim bölümünde Kolbaşı'nın şu sözü dikkatimi çekti:
- Bizde bir “Fikir Atölyesi” var. Tüm çalışma arkadaşlarımız yaratıcı fikirlerini atölyemizde paylaşıyor. Atölyemizde ortaya konulan fikirlerden geliştirip ticarileştirdiğimiz ürün olduğunda, o üründen elde ettiğimiz gelirden yüzde 1.5 payı fikrin sahibine ödüyoruz.
Yayını Instagram’dan izlerken hemen sorumu yazdım:
- Bugüne kadar "Fikir Atölyesi"nde fikrini sizinle paylaşıp, ürün geliştirmenizi sağlayarak sizden en yüksek geliri elde edebilen kaç lira alabilmiştir?
Bir süre bekledim, araya başka konular girdiği için yayın sırasında sorumun yanıtını alamadım. Murat Kolbaşı, EGD Başkanı Celal Toprak üzerinden mesaj gönderdi:
-Son verilere bakıp Vahap Abi ile paylaşacağım.
Kolbaşı, Cuma akşamı aradı:
- “Fikir Atölyesi'ni 2012'de kurduk. Asıl devreye girişi 2013'te gerçekleşti. 7 yılda “Fikir Atölyesi'nde ürünlerimize sağlanan katkı için brüt 640 bin lira ödeme yapmışız.
Ürün patenti alırken fikir sahibinin haklarına özen gösterdiklerini belirtti:
- Başvuruda patentin sahibi Arzum görünüyor. Ancak, fikir sahibini de o başvuruda kayıtlara geçiriyoruz.
5 yıl boyunca fikir sahibine ödemesini yapıyoruz.
Şu noktanın altını çizdi:
- Diyelim ki Arzum'da birlikte çalıştığımız bir arkadaşımız fikrinden yararlanıp ticarileştirdiğimiz ürünün hayata geçişinden 3 yıl sonra bizden ayrıldı. Kalan 2 yıllık ödemesini mutlaka sürdürüyoruz.
Arzum, "Fikir Atölyesi"nde ortaya konulan fikirlere yılda 128 bin lira ödemiş görünüyor.
Bu model, maaşlı çalışmanın yanısıra, "fikir"le ek gelir, belki de asıl geliri sağlayabilmenin kapısını açık tutuyor...