Sıkın dişinizi, haftaya kalmaz unutur gideriz depremi
İlk imar mevzuatına bakıyoruz. 3 bin 800 yıl önce efsanevi Babil Kralı Hammurabi’nin yasaları arasında yer aldığını görüyoruz… Depremde yıkılan binalardan yola çıkıp Hammurabi’yi hatırlatalım diyoruz.
Hammurabi Kanunları madde 229: “Şum-ma itinnum (ŞITIM) a-na a-wilim bitem (E) İ-puuş—ma şi-pi-ir-şu la u-danni- ma bit (E) i-pu-şu-im-lu (oku qu)-utma be-el bitim (E) uş-ta-mi-it itinnum (ŞITIM) şu-u id-da-ak.”
Kaçınız Sümerce biliyor bilmediğimden tercümesini de aktarayım dedim: “Eğer bir mimar, bir adama ev yapıp, yaptığını sağlam yapmazsa ve yaptığı ev çöküp, ev sahibinin ölümüne sebep olursa, o mimar öldürülecektir.”
Bugün ölüm cezası yok… Tuhaf olan ceza da yok. Deprem gelip, sağlam yapılmamış yapıları çökerttiğinde hesap verecek kişi de yok, kurum da yok. Mimarı, mühendisi, müteahhidi, ruhsatı veren belediyesi, kötü binaya imar affı vereni, gafil mal sahibi, tüm suç ortakları… Herkes masum olabilir mi?
Biliyorum ki İzmir depremi haftaya gündemimizden düşecek. Uzmanlardan zaten bıkmıştık, ekranda sorumluları da göremedik. Hukuksessizliğine, medyakendi gündemine, (ölenlerimiz dışında) her şey normale (!) dönecek, hayatımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Benim aklımda ise Hammurabi yasalarından aldığım ilhamla bir soru hep takılı kalacak; “Felaketlerde hayatta kalma becerimizi, felaketi önlemede kullanamaz mıyız?”
SUÇLU KİM?
Depremde bina yıkılmış. Savcı kumu çağırıp “Seni tutuklatacağım” demiş. Kum, “Ben binada dolgu malzemesiyim. Suçum yok. Suçlu çimento” demiş.
Savcı bu defa çimentoyu çağırmış. Çimento; “Benim görevim kumu tutmaktır. Binayı demir tutar. Suçum yok” deyip gitmiş.
Savcı son olarak demiri ifadeye çağırıp “Tutuklanacaksın” demiş. Demir gayet rahat biçimde; “İ yi de ben olay mahallinde yoktum ki…”