Sihirli bir dönüşüm hikayesi

Gila BENMAYOR
Gila BENMAYOR Nasıl Bir Sanat?

Minakop pullarından kolye, yılan gömleğinden şapka… Tasarımcı/sanatçı Dr. Gönül Paksoy’un son sergisi “Doğada Atık Yoktur” doğa tutkunlarının aklını başından alacak.

Yıllardır çalışmalarını hayranlıkla izlediğim, iki-üç kez atölyesindeki efsane yemek davetlerine katıldığım tasarımcı/sanatçı Dr. Gönül Paksoy’un son sergisi “Doğada Atık Yoktur” doğa tutkunu iseniz aklınızı başınızdan alabilir.

Günlük hayatta, mesela mutfakta ya da bir çiçekçide veya kırda gezerken sıklıkla rastladığınız şeylerin sihirli bir değnekle neye dönüşebileceğini keşfedeceğiniz sergi 21 Ocak tarihine kadar açık.

Yağmurlu bir günde Gönül Paksoy ile Nişantaşı Akkavak Sokaktaki dükkanında buluştuk. Üstüm başım sırılsıklam, dolayısıyla canım hayli sıkkın dükkana girdikten birkaç saniye sonra, cümlelerini seçerek yumuşacık bir tonla konuşan Gönül Paksoy’un ve dükkanın yaydığı huzur dalgaları anında tüm olumsuzlukları aldı götürdü.

Önce Prof. Dr. Nurhan Atasoy ile birlikte yayınladığı “Oya- Anadolu Kadınının Eşsiz Sanatı” kitabını birlikte inceliyoruz. Aslında iki kitap bir arada satılıyor. Paksoy, kendi zengin koleksiyonundan yola çıkarak oyayı kültürel, etnografik, toplumsal yönleriyle inceliyor. Nasıl, nerede kullanıldığına ışık tutuyor. Prof. Nurhan Atasoy ise oyanın tarihçesini mercek altına alıyor. Bu toprakların, özellikle kırsal kesimlerin vazgeçilmez süsü olan oya Suriye, Mısır’da yok ama Balkanlarda var.

Adana, Ceyhan doğumlu Gönül Paksoy’un oya toplama hikayesi ilginç. Kültür Bakanlığının yıllar önce yayımladığı “Oya” kitabı içerik ve görsel olarak o kadar yetersiz ki Gönül Paksoy kendi oya koleksiyonunu oluşturmaya başlıyor.

 

Sanatla bilim arasında…

“Oya-Anadolu Kadının Eşsiz Sanatı” Dr. Gönül Paksoy’un kaleme aldığı yirmiye yakın kitaptan sonuncusu. Bazıları ödüllü, içerik, fotoğraf, tasarım olarak sanat kitabı değerindeki kitapları şöyle: Anadolu’da Pişen Toprak, Atıksız Mutfak, Bez Heykeller-Havuç Adam, Bez Heykeller: Uçan Kuş Adam, Biçim, Renk, Koku, Doku, Biçim, Renk Koku, Doku (II), Çiçek Yemek, Eçişler, Eçişler (II), Gönül Paksoy Davetleri, Koleksiyondan Kreasyona, Koleksiyondan Kreasyona: Boncuk Koleksiyon, Koleksiyondan Kreasyona: Boncuk Kreasyon, Türk Yemekleri, Yemek için Tasarımlar (I), Yemek için Tasarımlar (II), Yenilenebilir Boncuklar, Yenilenebilir Heykeller, Zamansız Sadelik.

 

Kitaplarından anlaşılabileceği gibi tasarımcı olarak bilinen Gönül Paksoy gastronomi konusunda da hayli iddialı. Yan yana gelmeleri hayal bile edilmeyecek ürünlerle ortaya çıkan muazzam lezzetleri atölyesindeki davetlerde tatmış biri olarak söylüyorum bunu.

Atık dahil doğadaki her şeye “bunu nasıl değerlendirebilirim” gözüyle bakan, toplayan, biriktiren Gönül Paksoy’u dilerseniz yakından tanıyalım: Ortaokul, lise eğitimini Adana’da tamamladıktan sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Kimya Mühendisi olarak mezun olarak ailesine verdiği sözü tutarak memleketine dönüyor. Çukurova Üniversitesi Temel Bilimler Fakültesi’nde yüksek lisansını, aynı üniversitenin Fen Bilimleri Enstitüsü’nde doktorasını yapıyor. Doktora konusu çocukluktan beri doğaya tutkusunun kanıtı: “Bazı Bitkilerin Doğal Boyar Madde Kaynağı Olarak Kullanılması”.

 

“Halılara çok ilgim vardı. Halı ve kilimlerde boyamadan kaynaklı sorunları kafama takılıyordu. Biliyor musunuz, mesela Adana’da halıları soldurmak için güneşe koyuyorlar. Bunun için damlar kiralanıyor. Denize atıyorlar, ateşe atıyorlar filan. Aslında sağlıklı bir boya yapılırsa bunlara gerek yok. Doktoramı yaparken şunu fark ettim: Fen bilimlerini özellikle matematiği seviyorum. Ama sanat da benim ayrılmaz bir parçam. Yani bilimle sanat arasında bir yerde olmak istiyorum. Bu yüzden doğal boyaları araştırmak istedim” diye anlatıyor.

 

Filiz veren takılar

Gönül Paksoy çocukluğundan beri resim yapıyor. Suluboya, yağlı boya resimleriyle yarışmalarda ödül almış. Annesinin “keşke profesör olup bıraksaydın” demesine rağmen Çukurova Üniversitesi’nde 15 yıllık akademik kariyerine son vererek İstanbul’un yolunu tutması sanata tutkusundan. Tasarımcı olarak açtığı “Gönül Paksoy” dükkanı 35. yılını geride bırakırken, yurt içi, yurt dışı sergiler, kitaplar, ödüller birbirini kovalıyor.

Bu arada Dr. Gönül Paksoy Mimar Sinan Güzel Sanatlar Akademisi’nde uzun yıllardan beri adını kendisin koyduğu, YÖK tarafından onaylanmış “Tekstilde Sürdürülebilir Tasarımlar” dersini veriyor.

Doğal boyalarla boyadığı ham ipek ve ham keten kumaşlarla ürettiği tasarımların her biri tek... Elbiseler, etekler, kısa, uzun yeleklerin her biri Adana’daki atölyesinde elde dikiliyor.

Öteden beri takı da tasarlayan Paksoy’un “Doğada Atık Yoktur” sergisinde yer alan takılar ve şapkalar aklınıza gelmeyecek malzemelerden üretilmiş: Çeşitli bitkilerin irili ufaklı tohumları, balık pulları, sarımsak çiçeği, arpacık soğanları, soğan kabukları, kurutulmuş karidesler, kurutulmuş muz ağacı çiçeği, portakal kabukları, yapraklar, avokado çekirdekleri, yılan gömleği, sucuk bağırsağı, tavus kuşlarının tüyleri…

Özel vitrinlerde sergilenen takılar arasında filiz vermiş takıları da görüyorsunuz. Arpacık soğanından yapılmış kolyenin arasından çıkmış küçük yeşillikler tasarımı farklı bir boyuta taşıyor.

 

Adana’dan gelen atıklar

Gönül Paksoy uzun yıllardan beri tasarımla dönüştürebileceği şeyleri biriktiriyor. Yurt içi, yurt dışı yolculuklarından tohumlar taşıyor. Karpuzun, narın, portakalın, her türlü meyvenin kabuklarını özel yöntemleriyle kurutuyor. Aldıkları şekle göre tasarımlarını hayata geçiriyor. Kuru bir enginar o kadar hoş bir şapka olmuş ki…

Takılarda, şapkalarda kullanılan bazı atıklar ise Ordu’dan, Gaziantep’ten ama öncelikle Adana’dan geliyor. Şahane bir şapkaya dönüşen yılan gömleği Adana’daki aile çiftliğinden gelmiş.

Yılan gömleği aslında tıpta kullanılan bir şey ama Gönül Paksoy’un elinde tasarım bir şapkaya dönüşmüş. “Çiftlikte buldukları her atığı kutuları koyup göndermelerini rica etmiştim. Ayda bir iki kere böyle kutular geliyor” diye anlatıyor Gönül Paksoy.

Alımlı bir kadının büyük bir keyifle boynuna takacağı morumsu bir kolye ise minakop balığının pullarından. “Balık Pazarı’ndaki balıkçım benim garip isteklerime alışkın. Minakop balığının pullarını benim için biriktirmiş. Balık kokusu çıksın diye suda bıraktım, yıkadım, renklendirdim” diye anlatan Paksoy tabii ki bu işlemleri için kimyasal yöntemlerden yararlanıyor elbet.

Üzeri maharetle boyanıp şeffaf bir kolyeye dönüşen sucuk bağırsağını kokusundan arıtmak için de kimyasal yöntemlere başvuruyor. Balık pullarını bizzat teker teker ipe dizen, kurumuş çiğdem çiçeğinin ince kabuklarını teker teker soyan, muz çiçeğinin yapraklarını iğneler batırarak kurutan Gönül Paksoy tasarımlarını hayata geçirirken kumaşları patron üzerinden kesmiyor. “Matematik bilgisi burada devreye giriyor” diyor.

Peki serginin mesajı nedir? “Atıkların aslında değersiz olmadığını göstermek istiyorum. Farkındalık yaratmak amacındayım” diyor Paksoy.

Sergide gördükleri küpeleri, kolyeleri satın almak isteyenlere kötü bir haberim var: Maalesef şimdilik hiçbiri satılık değil.

 

 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derinin ‘sanat’ hali 27 Aralık 2024