Siber diplomasi dönemi başladı
Dönüşüm deyince, sadece bazen teknoloji akla geliyor. Oysa dönüşüm bir tür bakış açsı ve zihniyet dönüşümü. Teknoloji buradaki bakış açısını değiştiren en önemli ana faktör ama sadece sosyal medya değil, sadece iletişim değil, sadece cep telefonları değil bunların toplamından yeni bir yaşam biçimi, çalışma biçimi oraya çıkıyor. Bu devletler arası ilişkilerden, insanlar arası ilişkilere kadar tüm bütünü etkiliyor. O yüzden ben teknolojinin şurasını kullanayım, şurasını dönüştüreyim gibi bir şey söz konusu değil… Yeni dünyada var olmak ya da olmamakla ilgili kararlar var sadece… Örneğin, Metaverse’yi ele alalım, sanal dünyada yeni bir yaşam mı? Yoksa yeni dünyanın yaşam formatına dönüşüm mü? Bilgisayarda olanlar sanal gerisi gerçek diye bir yaklaşım yok. Sizin avatarlarınız, bir gün robotlarınız, yaşamın içindeki yeni yüzleriniz olabilir…
Gelecek için farklı bakış açıları
Dönüşümü kim nasıl kontrol edecek burada, bu değişimi kendi için kullanacaklarla, toplum için kullanacaklar ayrılacak. Bu konuları farklı açıdan irdeleyenlerle karşılaştığımda tartışıyorum. Dr. Nabat Garakhanova ile geçtiğimiz günlerde karşılaştım. Türkiye’de yüksek öğrenimini tamamlamış bir Azerbaycanlı… Hayatı diplomasi ile geçmiş, 2006 – 2012 yılları arasında İslam Konferansı Genel Müdürlüğü yapmış. 2015’te Mezo Dijital ile Mezo Grup firmalarının ilkini hayata geçirmiş. Grup içinde, Mezo Akademi, Mezo Techno, Mezo Digital Art alanındaki şirketleri hayata geçirmiş. Dijitale dönüşümün ulusal ve uluslararası boyuttaki etkisine odaklanmış. Özellikle dijital diplomasi, siber diplomasi kavramlarından söz ediyor.
Basit bir dönüşümden fazlası
Ama sohbetimizde tabii dijital dönüşüme bakışı biraz karşılıklı irdeledik. Dijital dönüşümün benim girişte bahsettiğim daha büyük bir alana sahip olmasında da hem fikir olduk. Biraz temele döneceğiz ama basit görünse de önemli, Dr. Nabat Garakhanova’nın buradaki yorumunu paylaşayım: “Dijital dönüşümün kavramsal anlamına bakarsak basit bir değişim dönüşümden fazlasını görüyoruz. Burada da standart dönüşümü ve dijital dönüşümü ayırt etmek gerekiyor. Dijital dönüşümde teknolojilerden yararlanmak söz konusu. Yani bir bakıma şirket kaynaklarının dijital teknolojilerin getirdiği fırsatları kullanarak şirkete, bireye değer katması süreci. Peki şirketlerin bunu yapabilmeleri için neler gerekiyor? İlk olarak iki kavramı öğrenmemiz gerekiyor. Front end yani bizim gördüğümüz, aslında son kullanıcıların gördüğü kısım. Back end ise arka taraftaki yazılım ve teknoloji. Kavramsal olarak da dijital dönüşümü front end ve back end olarak düşünebiliriz. Front end sosyal medya, dijital pazarlama, dijital PR, bloglar, video kanalları, web siteleri, e-ticaret gibi hepimizin her gün kullandığı araçlar aslında. Back end ise -yukarıda da ifade ettiğim üzere- arka taraftaki yazılım ve teknoloji”.
Siber diplomasi dönemi
Gelelim siber diplomasiye bunu şunu söyleyelim nasıl işin karlık tarafı varsa toplumu korumaya çalışan sivil toplum örgütleri ve kuruluşlar da var. Yani siber teröristler ne kadar etkinse bunlara karşı sivil güçlerin de en az o kadar güçlü olması gerekiyor. Dr. Nabat Garakhanova, bu alanı şöyle tanımlıyor: “Dünyada siber tehdit, veri hırsızlığı, siber terörizm gibi tehditleri önlemek ve azaltmak için sivil toplum örgütlerinin de rolü artıyor. Nitekim sivil toplum örgütleri ile yapılan çalışmalarla birlikte, söz konusu ülkelerin az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki rolü düşünüldüğünde, bu tür tehditleri önlemek daha mümkün hale gelecek. Bu çalışmada özellikle insan hakları, siber barış birlikleri, eğitim, çocuk hakları, çevrecilik alanlarında çalışmalar yapan sivil toplum örgütlerinin siber diplomaside daha etkin rol alması gerektiği öneriliyor”.
Twitter diplomasi olur mu?
İşte toplumsal yaşam, günlük akışlarımız bu şekilde yeni döneme doğru evriliyor. Dr. Nabat Garakhanov’dan örneklendirmesini istediğime bunları şöyle aktarıyor: “1990’lara kadar bilinen kavramlar, ulusalcılık, ekonomi, iç ve dış siyasettekinden farklı olarak küreselleşme sürecinde doğal olarak değişime uğradı. Bunun en büyük faktörünü siber uzaydaki (cyberspace) dijitalin sadece bireylerin değil, uluslararası aktörlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve dış politikada etkisinin görülmeye başlaması. Daha önceki zaman zarfında daha ziyade kamu diplomasisi konuşulurken ve dış politikada kamu diplomasi belirleyiciyken, onun yerine e-diplomasi, dijital diplomasi, Twitter diplomasi, online diplomasi gibi kavramlar yer almaya başlamıştır. Bu kavramların dış politikadaki rolü, daha çok “yumuşak güç” dediğimiz kavramlara destekleyici unsur olarak kullanılıyor”.
Hangisi gerçek, hangisi sanal
Dr. Nabat Garakhanov, “yumuşak güç” diyor ama günümüzde en büyük güç zaten bu değil mi? Seçimleri etkileyen, algıları farklı yönlere çeviren en büyük güç bu… Hangi hissimiz, hangi düşüncemiz bizim gerçek hissettiğimiz, yoksa her şey bize hissettirilen ya da düşündürülenlerden mi ibaret? Bunları ülke ve şirket diplomasisindeki siber dönemi daha fazla konuşacağız. Pek çok gerçek dediğimiz şeyi tekrar sorgulayacağız. Bu belki yavaş geliyordu ancak pandemiden sonraki süreçte farklılaştı. Siber uzay, siber güvenlik, siber suçlar, siber terörizm, veri ihlalleri, siber casusluk (cyber espionage), sosyal medya diplomasisi gibi kavramlar gittikçe daha fazla konuşulmaya başlandı.
Dijital saldırılar yoğunlaştı
Gündelik hayatta olduğu gibi, hatta hayatın her alanında olduğu gibi, olumlu taraflar her zaman olumsuz taraflarla birlikte ele alınıyor. Dijitalleşmenin saymakla bitmeyecek faydalarının yanı sıra dijital dolandırıcılık gibi tehlikeler de yer alıyor. Dr. Nabat Garakhanov zaman zaman şirketlerin de açıkladığı elindeki verileri paylaştı. “Siber saldırıların %57’sini dijital dolandırıcılık oluşturuyor. Düşünsenize Türkiye’de dakikada 3 adet saldırı gerçekleşiyor. Kaspersky, Türkiye’de veri kaybına yönelik saldırıların 2022’nin ikinci çeyreğinde %79 artış göstererek 3 milyon 990 bin 546’ya ulaştığını bildiriyor. Dijital dolandırıcılıktan etkilenenlerin ise %42’si Z kuşağı, %37’si Y kuşağından bireyler. Hatta sizler bu satırları okurken bile dijital dolandırıcılık sayıları artmaya devam ediyor”. Evet işin bu boyutlarının yanı sıra fırsat buldukça değindiğim, hatta bazı sorgulamaların olduğu sanat tarafı da var. Onunla da ilgili yine biraz daha kapsamlı bir yazıyı önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşmak istiyorum.
SON SÖZ: Hayatı dijital veya manuel diye ayıramayız. Yaşadığımız hayat teknoloji tabanında yeniden şekilleniyor ve bu hayatın her alanını etkiliyor. Yeni çalışma ve yaşam biçimlerine hazırlıklı olmalıyız.