Serbest bölgelerdeki ithalatta vergilendirme sorunları yaşanıyor

Sercan BAHADIR
Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem

Serbest bölgeler (SB), dış ticaret uygulamamızda önemli yer tutuyor. İhracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek üzere 19 adet serbest bölge bulunuyor. Serbest Bölgeler Kurucu ve İşleticileri Derneği (SEBKİDER) verilerine göre, SB’den yılda 12,7 milyar doların üzerinde ihracat gerçekleştirildiği ve bölgede yaklaşık 100 bin kişilik istihdam sağlandığı anlaşılıyor. Son dönemde SB’lerin doluluk oranı %80’lerin üzerinde görülüyor. Bu veriler ülkemizde SB’lerin yatırımcılar tarafından da yoğun ilgi gördüğüne işaret ediyor. Ülkemizin bir yatırım üssü olması ve jeopolitik avantajının bulunması sebebiyle ekonomi açısından da bu bölgelerin önemli bir rol oynayacağı söylenebilir.

Geçtiğimiz hafta idare tarafından yapılan bir düzenleme ile SB’den yapılan ithalatlarda AT muafiyet kodunun kullanılması ile başlayan sorun, bölgeden yapılan ithalatlarda vergilendirmenin ne şekilde yapılması gerektiği yönünde bir sorunu ortaya çıkarmış gibi gözüküyor.

Serbest bölgelerde vergileme nasıl oluyor?

Serbest bölgeler, Türkiye Gümrük Bölgesi içinde sayılmakla birlikte gümrük ve kambiyo mevzuatı açısından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında kabul ediliyor. Serbest Bölgeler Kanunu bu durumu şöyle açıklıyor: Serbest dolaşımda olmayan eşyanın serbest bölgeye getirilmesi durumunda ithalat vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin uygulanmaması, serbest dolaşımdaki eşyanın ise serbest bölgeye konulması halinde normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlanabilmesi.

Türkiye’de serbest dolaşımda olan ürün bölgeye gönderildiği veya AB’den ATR Dolaşım Belgesi eşliğinde bir ürünün bölgeye getirildiği zaman, eşyanın statüsü değişmiyor ve serbest dolaşımda olarak kabul ediliyor. Eşyanın bölgedeki bu statüsünün ispatı için ise ön statü belgesi kullanılıyor. 

Diğer yandan, SB’ler gümrük mevzuatı gereği Türkiye Gümrük Bölgesi dışında sayıldığından bu bölgeler ile yapılan ithalat ve ihracat işlemleri dış ticaret rejimine tabi tutuluyor. Serbest bölge işlemleri kapsamında bir gümrük rejimi dahilinde işlemler tekemmül ettiriliyor. Bu bölgeden yapılan ithalat işlemlerinden de yurt dışından bir ithalat yapılıyor gibi ithalat rejimi tatbik ediliyor. Bu noktada, serbest bölgeden yapılan ithalatlar, yurt dışından yapılan ithalatlara göre vergilendirmenin getirdiği seçimlik hak kapsamında ayrışıyor.  Şöyle ki; serbest bölgede üçüncü ülke menşeli girdiler kullanılarak üretilen eşyanın serbest dolaşıma sokulmak istenmesi durumunda girdiler esas alınarak vergi hesaplanabilir veya üretilmiş nihai ürün üzerinden de vergileme hesabı yapılabilir.

Yaşanan sorunlar ve tereddütler tam bu noktada ortaya çıkıyor. Konu bu seçimlik hakkın nasıl uygulanacağı ve bunu sağlar muafiyet kodlarının ne olması gerektiği hususunda düğümleniyor. Bu açıdan bakıldığında da çokça alışık olmadığımız bir tablo ile karşı karşıya kalıyoruz. Farklı SB gümrük idarelerinde farklı uygulamaların yapıldığı, farklı durumları içerir yeknesak bir düzenleme olmadığı göze çarpıyor. Bu durum vergilendirme açısından da uyulması gereken hukukun temel prensibi olan belirlilik ve güvenirlik ilkesi ile tezat oluşturuyor.

Sorun nereden kaynaklanıyor?

Gümrükler Genel Müdürlüğü tarafından Menşe Kontrol Tablosunda yapılan değişikliklere istinaden BİLGE Sisteminde gerekli düzenlemelerin yapılması ve söz konusu değişiklerin 22.05.2024 tarihi itibarıyla devreye alınması ile çıkış ülkesi Türkiye veya Serbest Bölgeler olan ithalatlarda AT muafiyet kodu (yeni adıyla AB1) fiilen kullanılamaz hale geliyor. Sistem kaynaklı bu kısıt SB’den vergilendirmenin de ne şekilde yapılacağı hususunda aslında uzunca bir zamandır var olan sorunları gün yüzüne çıkarıyor.

SB’lerden ithalat esasen iki şekilde gerçekleştiriliyor: SB’de bulunan ve alım-satıma konu edilen eşyanın ithalatı ve SB’de üretilen eşyanın ithalatı. Sorunlar da bu iki kullanıma göre farklılık arz ediyor.

Alım-satıma konu edilen eşyanın ithalatında vergilendirmeye yönelik yaşanan sıkıntılar iki şekilde karşımıza çıkıyor:

  • SB’ye ATR Dolaşım Belgesi eşliğinde veya tercihli bir Menşe İspat Belgesi ile gelen ve işlem yapmaksızın Türkiye’ye ithal edilen ürünlerde BİLGE sisteminde yapılan düzenlemeler çerçevesinde AT muafiyet kodu veya tercihli ticaret anlaşma kodunun kullanılamaması
  • Türkiye’den serbest dolaşımdayken serbest bölgeye ihraç edilen ve tekrar ülkemize ithal edilmek istenilen İGV’ye tabi eşyaya ilişkin olarak, SBSDE kodu ile gümrük vergisi muafiyeti sağlanıyorken İGV muafiyeti sağlanamaması

SB’de üretilen eşya ithalatında vergilendirmeye yönelik yaşanan sıkıntılar ise şunlardır:

  • Nihai ürünün tamamı serbest dolaşımda olan (Bölgede ön statü belgesine haiz) girdilerden üretilen ürünün ithalatına ilişkin vergilendirmesinde uygun muafiyet kodunun bulunmaması (Gümrük Yönetmeliği 431 maddesi sadece vergilendirmede seçimlik hakkı bünyesinde üçüncü ülke menşeli girdi ihtiva eden ürünler için tanınmıştır)
  • Nihai ürünün bünyesinde serbest dolaşımda olmayan üçüncü ülke menşeli girdi bulunan ve yükümlü tarafından girdi üzerinden vergilendirme seçeneğinin tercih edildiği durumlarda;
  • Serbest dolaşımda olmayan girdi beyanının ne şekilde yapılacağına ilişkin gümrük idareleri nezdinde farklı uygulamaların olması (Gümrük beyannamesinde ayrı bir kalem açmak veya beyannameye eklenecek ayrı tahakkuk belgesi vs)
  • Serbest dolaşımda olan girdilere ilişkin (Bölgede ön statü belgesinde haiz) beyanın ne şekilde yapılacağı ve Türk menşeli olan girdiler dahil muafiyet kodu kullanılıp kullanılmayacağı konusundaki belirsizlik

Konu uzun süredir tartışılsa da son yapılan sistemsel değişiklik nedeniyle tekrar gün yüzüne çıkmış gibi görünüyor. Bu konuyla ilgili EY Türkiye yöneticilerinden Aret Kutlu’nun daha önce kaleme aldığı teknik detayların tartışıldığı ve daha fazla hukuki düzenlemenin yer verildiği “Serbest bölgede yapılan ithalatlarda vergilendirme” başlıklı makalesini okumanızı da tavsiye ederim.

Ne yapılmalı?

Öncelikle SB’ler yabancı yatırımcılar açısından büyük önem taşıyor. Teşvik ve destekler ile yabancı yatırımcı sayısını artıran bu bölgeler istihdam açısından da önemli yer tutuyor. Bu gibi desteklenen yerlerin uygulamalarının da daha açık ve net olması gerektiği aşikâr. Bu bölgelerin uygulama esaslarının hâlâ 1985 yılında çıkarılan bir yasa ile belirlenmesini masaya yatırmak gerekiyor. Son dönemdeki tedarik zincirindeki kırılmalar, ülkemizin AB açısından bir tedarik pazarı haline getirilmesi gibi gelişmeleri de dikkate alarak yeni bir yasa çıkarılması ya da bu yasanın güncellenmesi gerekir.

Diğer taraftan, mevcut tereddüt ve sorunları çözecek şekilde SB’den yapılan ithalatlarda vergilendirmeye ilişkin örnek olayları da içeren bir rehber veya bir düzenleyici işlemin yayımlanması ivedi ve zaruri olarak görülüyor. Bu noktada, ön statü sahibi serbest dolaşımda olan Türk menşeli ürünlerin SB’den ithalat işleminde benzer bir muafiyet kodundan yararlanarak gümrük vergilerinden muaf tutulması gerekir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar