Seni kim dinlesin: CIA, KGB, Çin yoksa Zuckerberg mi?
Sosyal medya hayatımızda öylesine ağırlık kazandı ki bu dünyanın dev şirketlerinin atacağı her adım, bizi yakından ilgilendirir hale geldi. Son WhatsApp’ın gizlilik sözleşmesi ile başlatılan tartışma, milyonlarca kullanıcıyı başka mecralara yönetmeye yetti.
Kimi Rusların Telegram’ına, kimi ABD’nin Signal’ine kimi de Çin’in WeChat’ına gidince WhatsApp geri adım attı, kullanıcı içeriklerini Facebook’a aktarma önerisini geri çekti. Ancak sorun ortadan kalkmadı. Hangi uygulamayı kullanırsan kullan, o uygulamanın sahibi, seni dinler, verini depolar, satar...
Her ne kadar “uçtan uca şifreli” dense de içten içe pazarlıklı olduğu anlaşılan WhatsApp’ın şekeroğlanı Mark Zuckerberg, “ya sözleşmeyi kabul et ya da mekânı terk et” diyebilecek kadar güçlendi. Nitekim 2 yıl önce ABD başkanlığına aday olabileceğini dahi beyan etmişti.
Peki, WhatsApp’ı terk edip, Telegram, Signal, WeChat, Viber veya yerli malı Turkcell’in BİP’ine mi geçmeli? Elbette tercih, yerli verinin ülkede kalmasıdır ancak bu veriyi kiminle paylaştıklarından asla emin olamıyoruz. Mekânın sahibi illa ki konuştuklarımıza kulak kabartabilecektir.
Benim 3 önerim şudur; 1- Bedava peynir sadece fare kapanında bulunur. 2- Ürün bedavaysa asıl ürün sizsiniz. 3-Free WiFi’nin ödemesini mahremiyetinizle yaptığınızı unutmayın. Birinin gözünün içine bakarak söyleyemeyeceğiniz şeyi, sosyal medyada paylaşmayınız.
WHATSAPP SÖZLEŞMESİ NE İFADE EDİYOR?
WhatsApp sahibi Zuckerberg diyor ki; “ben senin telefon numaran, fotoların, yazışmaların, dosyaların, mesajların, sesli postaların, IP adresin, etkileşim cihazların, konumun dâhil tüm verilerini toplarım, aktarırım, satarım, ticarileştiririm.”
Biz buna “hayır” desek bile Mark ve diğerleri, bildiklerini okuyacaktır. Bildikleri mi? Annemizin hatta bizim dahi bilmediğimiz bize ait her şey…