Selman ve 40-50 milyar dolar
Salı sabahı birkaç gazetenin internet sayfasına baktım. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman Ankara’ya geliyormuş. Salı günü resmi görüşmeler varmış. Haberlerin ezici çoğunluğu, Selman’ın gelişini Merkez Bankası’nın (TCMB) döviz rezervleri ile ilişkilendirilmiş. Selman’ın döviz rezervlerimize katkı vermesi bekleniyormuş.
Dış politika uzmanı değilim. Uzaktan izliyorum olan biteni. İşin uzmanları ne der bilmiyorum ama bizim açımızdan sevimli bir durum olmasa gerek. “Ver şunu, al dövizi” durumu ortaya çıkar mı? “Hocam, zaten Kaşıkçı cinayeti ile ilgili yaşananlar neydi?” diye sorabilirsiniz elbette. En iyisi, anlamadığım işler üzerine ahkâm kesmeyi bırakıp döviz rezervi işine döneyim.
Suudi Arabistan’ın GSYH’sinin düzeyi ham petrol fiyatlarına oldukça bağlı. 2021’de 834 milyar dolarmış. Bu yıl, bir trilyon doları geçmesi bekleniyor. Ama 2020’de 700 milyar dolar. Oldukça oynak. Dedikodu mahiyetindeki bazı haberlerde ve sosyal medyada yazılan çizilene bakılırsa 40-50 milyar dolar bir ‘katkı’ verebilirmiş Selman. Yani, GSYH’sinin yüzde 5’i gibi bir tutardan söz ediliyor. Ne kadar gerçekçi? Hangi mekanizmalarla olabilir?
Başka ülkelerle yapılan swap anlaşmalarına atıf yapılıyor. Ne işe yarayacak? Birincisi, ülkelerarası swaplar TCMB’nin net döviz rezervini artırmıyor. İkincisi, döviz kurunu baskılamak için swapı kullanmanıza izin verecek mi yaptığınız anlaşma? Üçüncüsü, diyelim ki kullandınız, net döviz rezerviniz iyice erimeyecek mi (borcunuz duruyor, varlığınız uçtu)?
Daha ‘gerçekçi’ olan bir alternatif şu: TCMB’nin altın mevcudunun bir kısmı, Suudi Arabistan’a dolar karşılığı satılabilir mi? Kalıcı olarak ya da çok uzun vadeli bir geri alma anlaşması ile mesela? Öyle ise 40-50 milyar dolardan değil 20-25 milyar dolardan söz ediyoruz demektir. Gerçi bu da net döviz rezervinizi artırmayacak ama döviz kuruna müdahale etmenizi sağlayacak döviz edinmiş olacaksınız. Swap anlaşması gibi bir ayak bağı da olmayacak. Uluslararası piyasada aynı tutarda altını bir çırpıda satmak yerine daha kolay gerçekleştirilebilir bir seçenek diye düşünelim.
Peki, ne işe yarayacak? Konulara çok basit çerçevede bakmak genellikle yararlıdır. Aralık 2021’de döviz kurunun 17.5 liranın üzerine fırlamasından bugüne kadar olan süreçte şu ya da bu yolla kaç milyar dolar sattı TCMB? Hesaplamadım. Ama hesaplayanlar var ve bu ciddi hesaplamaların sonuçları basında sıklıkla yer aldı. Kırk milyar doların üzerinde bir tutar söz konusu. İşe yaradı mı? Yaklaşık altı ay sonra döviz kuru Aralık ayındaki zirve değerine yaklaştı. “Ama altı ay idare edildi” diyebilirsiniz elbette. Elbette bir de şu nokta var: Satılan dövizlerin bir kısmı (alınan bir karar sonrası) ihracatçıların TCMB’ye devretmek zorunda oldukları döviz. “O döviz TCMB’ye gitmeseydi zaten ihracatçılar ithalat ihtiyaçlarını karşılamak için döviz piyasasında satacaklardı diye de ekleyebilirsiniz”. Azımsanmayacak ölçüde haklılık payı var. Ama vurgulamak istediğim noktanın önemini azaltmıyor bu haklılık payı.
Ancak bu işler doğrusal değil. Yani, altı ayda 40 milyar dolarla idare ettiysek dört ay daha idare etmemiz için 26.6 milyar dolar yeterli olur denilemez (26.6 doğrusal orantıdan çıktı: altı ayda 40 idare ederse, dört ayda kaç idare eder?). Hele CDS 800 baz puanın üzerine çıkmışken. Hadi diyelim dört ay daha idare edildi. Ya sonrası? Acilen düzgün bir ekonomi programına ihtiyaç var.