Sektörlerin can simidi, teknolojik derinleşme
Eski ezberimiz; uzay, bilişim, robot, elektronik, yapay zekâ gibi alanlara yönelmekle katma değerin artacağı üzerineydi. Oysa bunun gerekli olsa da şart olmadığını gördük. Zira her sektör, eğer kendi ihtiyacı odağından teknoloji kullanıyorsa, katma değer artışıyla kendini güncelleme şansı bulabiliyor.
Hatırlıyorum; bundan yıllar önceydi. Mehmet Şimşek Maliye Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı döneminde; “efendim Türkiye tekstilden çıkıp uzay sektörüne girmeli” diyordu. Ancak bugün; son ütücü hanımefendinin yarın uydu montajında çalışabilmesi için en az çeyrek yüzyıl eğitim gerekiyor.
TEKSTİLDE TEKNOLOJİ MUCİZESİ
Oysa tekstilde teknoloji kullananlarımız, katma değer rekorları kırabiliyor. Misal bu hafta ziyaret ettiğim TRİSAD (Türkiye Triko Sanayicileri Derneği) üyeleriyle sohbette, sektörün ortalama ihraç fiyatının 30 $’ı aştığını öğreniyorum. Başkan Mustafa Balkuv; “teknoloji ve uzmanlığın farkı” diyor.
Japon şirketi UNIQLO’nun CEO’suna; “tekstil sektöründesiniz, en büyük rakibiniz kim?” diye soruyorlar. Cevap; ilham verebilir; “Benim rakibim, ne Zara ne de H&M… Benim rakibim Apple. ”Bu nasıl olabilir?” deyince de; “onlar da teknoloji üretiyor, biz de teknoloji üretiyoruz” cevabını veriyor.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Trikodaki teknoloji farkı nereden geliyor?
Başkan Mustafa Balkuv; gerek trikonun sektördeki butik üretime uygunluğu gerekse teknoloji kullanımı sebebiyle değer artışı oluştuğunu söylüyor; “savunma, mücevherden sonra dışa en az bağımlı (%10) gerçek anlamda yerl&milli sektörüz.” Netice; teknoloji, dokunduğuna değer katıyor.
Daha farklı sektörlerde teknoloji derinliği sağlanabilir mi?
Bu sorunun cevabı, TİM eski başkanı İsmail Gülle’den geliyor; “Türkiye, daha yoğun ve akıllıca teknoloji kullanması halinde ihracatta çok farklı noktalara gelebilir. İhracatçılar ülkemizin gerçek kahramanlarıdır ve sanayicilerimizin teknolojik derinlik kazanmasıyla ekonomiyi uçurabilirler.”
NOT
TÜRKİYE YÜZYILI HİÇ BİR YERE GÖTÜRMEYEN SLOGANA DÖNÜŞMESİN
Tahmin, geleceğe dairdir; niyet, plan ve eylem gerektirir. Temenni ise içinizden geçendir. Niyetiniz vardır ama eylem planınınız eksiktir. Bu yüzden nice temenni, iktidarların kuru söylemler galerisinde asılı tablodan öteye anlam taşımamıştır.
Şu anda iktidarın çok fazla dillendirdiği “Türkiye Yüzyılı” söylemi var ve yerli yersiz o kadar sık, gereksiz kullanılıyor ki şimdiden içi boşaltılmış durumda. Tıpkı Endüstri 4.0’ın ya da sürdürülebilir kalkınma ifadesinin başına gelen gibi…
TRİSAD mensuplarıyla “Türkiye Yüzyılı’nda Günümüz ve Geleceğe Ekonomik Bakış” sohbetinde, gereği yapıldığında bunun gerçekleşebileceği noktasında mutabık kaldı. Bizler Muhteşem Yüzyıl’ı inşa edebilme başarısına sahibiz. Dün yapmıştık, yine yapabiliriz.
İhtiyacımız olan; zihin yapımızı dönüştürme gayretidir. Misal 2023’te dünyada ilk 10 ekonomi arasında girme ideali, buna örnekti. Peki, ne oldu? Sadece slogan düzeyinde tuttuk ve bu yüzden 2 trilyon $ milli gelir, 500 milyar $ ihracat gibi hedefler, buruk nostalji olarak kaldı.
Şimdi kendimiz “Türkiye Yüzyılı” sloganıyla gaza getirmeye çalışıyoruz. Ancak söylem var eylem yok.