Şehirler fosil için 'son kullanma tarihi' veriyor
Şehirler küresel nüfusun yüzde 55›ine ev sahipliği yaparken, küresel GSYİH’nin yüzde 80’inden fazlasını oluşturuyor. Enerji tüketimi hızlı bir şekilde artan kentler, küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık dörtte üçünden sorumlu.
Bu rakamlar, şehirlerin iklim krizi ile mücadelede ne derece önemli bir etki alanına sahip olduğunu somut bir şekilde ortaya koyuyor. Dolayısıyla enerji sisteminin karbonsuzlaşması ve yenilenebilir enerji yatırımlarının artması için yerel yönetimlere önemli bir rol düşüyor.
REN21 bilim insanları, hükümetler, STK’lar ve özel sektör aktörlerinin oluşturduğu küresel ölçekte çalışmalar yapan bir yenilenebilir enerji topluluğu. Amacı, karar vericilerin yenilenebilir enerjiye dayalı enerji dönüşümünü hızlı bir şekilde gerçekleştirmesini sağlamak.
REN21 her yıl yayınladığı Kentlerde Yenilenebilir Enerjinin 2021 Küresel Durum Raporu ile kent ölçeğinde yenilenebilir enerjiye dayalı dönüşümün değerlendirmesini sunuyor. Raporun kısa bir özetini geçtiğimiz günlerde “Fosil yakıt yasakları 2020’de beş kat arttı” başlığı ile vermiştik.
Fosil yakıt kullanımını kısmen veya tamamen yasaklayan kentlerin sayısının 2020 yılında beş kat arttığını ortaya koyan raporu detaylı bir şekilde yansıtmak önemli; çünkü tüm dünyada kentler emisyonlara ve hava kirliliğine karşı mücadelede oyunu değiştirebilecek bir role sahip. Nasıl? diye soracak olursak…
Öncelikle, dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor ve kentler küresel ölçekte enerjinin dörtte üçünü tüketiyor. Rapor, bir milyar insanın, yenilenebilir enerji hedefi ya da politikası bulunan kentlerde yaşadığını ortaya koyuyor.
REN21’in İcra Direktörü Rana Adib, “Yenilenebilir enerjiye dayalı geleceğin planlanmasında, geliştirilmesinde ve inşasında en iyi seçeneğimiz olan kentlerin önemi katlanarak artıyor. Ancak kentler çoğu zaman dönüşüm potansiyellerini yeterince kullanamıyorlar. Hükümetlerin finansman, kapasite ve mevzuata dair yetkilerini yerel ölçekteki karar vericilerin sorumluluğuna devretmesi gerekiyor” diyor.
BM Çevre Programı Kentler Programı’nı yürüten Martina Otto ise “Şehirlerde henüz hayata geçmemiş büyük bir potansiyel bulunuyor. Dünya çapında ulusal ve bölgesel hükümetlerin, kentlere etkin finansal koşullar yaratmanın ötesinde destek sağladıkları durumda, bu potansiyeli hayata geçirebiliriz. Kent yönetimlerini güçlendirmek için idari sınırların varlığını aşmak aynı zamanda en etkili müttefiklerimizin gücünü ortaya çıkarmak anlamına geliyor” yorumlarını yapıyor.
Fosil yakıt için “son tarih” belirlenmeli
Kentlerin iklim stratejilerinin başarısı için fosil yakıt kullanımını, ısıtma ve soğutm sektörlerinde olduğu kadar ulaşım sektöründe de hızla yenilenebilir enerji ile ikame etmek önem taşıyor. Bu sektörler, küresel ölçekte emisyonların en büyük sorumluları arasında yer alıyor ve çözüm üretmek için bu sektörlerde yaşanması gerekecek dönüşümün yerel seviyede ele alınması gerekiyor.
Rapor, birçok koşulda, kent yönetiminin kendi idari faaliyetlerinde yenilenebilir elektrik kullanımının, yerel yöneticilerin attığı ilk adımlardan biri olduğunu ortaya koyuyor. Adib “Hamburg, San Francisco ve Şangay gibi kentlerde, iklim değişikliğiyle mücadelenin hızlanması ile tüm sektörlerde yenilenebilir enerji kullanımının artması arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor. Kent yönetimleri binalara yönelik kuralları sıkılaştırıyor ve yenilenebilir enerji yükümlülüklerini zorunlu hale getiriyor. Kentlerin aldığı kararların en önemlisi ise, doğal gaz, petrol ve kömür kullanımını sonlandırma tarihi belirlemeleri” diyor.
1 milyar insan yenilenebilir enerji politikası olan şehirlerde yaşıyor
Bu arada 2020 yılına kadar 43 kentte ısınma ve/veya ulaşım sektörlerinde fosil yakıt kullanımını sonlandıran politikalar yürürlüğe konmuş durumda. Bu rakam, 2019’daki rakamın beş katına denk geliyor. Küresel ölçekte kentsel nüfusun yaklaşık dörtte birini oluşturan bir milyar insan, yenilenebilir enerji hedefi ya da politikası bulunan kentlerde yaşıyor. Bu şehirler; yeni binalarda yenilenebilir enerji sistemlerini hayata geçiriyor; yerel düzeyde yenilenebilir enerji üretimini destekliyor ve paydaşlar arasında iş birliklerinin gelişmesine imkan veriyor. Adib, “Bu örnekler ne kadar ilham verici olsa da, iklim değişikliğini zamanında durdurmaktan hâlâ oldukça uzağız” diyor. Rapor, enerji konusunda kendi geleceğine kendi elleriyle yön verenlere, emisyon azaltımının yanı sıra yerel ölçekte birçok faydayı işaret ediyor: Yerel istihdamın yaratılması, refah ve hayat kalitesinin artması ve kent sakinlerinin daha sağlıklı olması bu faydalar arasında yer alıyor.
834 şehir yenilenebilir enerji hedeflerini hayata geçirdi
2020 yılında 260 şehir yenilenebilir enerji hedefi belirledi veya yeni bir yenilenebilir enerji politikasını hayata geçirdi. 2020 sonunda 72 ülkede 834 şehir yenilenebilir enerji hedeflerini hayata geçirdi. Bu şehirlerin 357’si Avrupa’da; 350’si Kuzey Amerika’da; 51’i Asya’da. Bugün dünya genelinde 600’ün üzerinde şehir yüzde 100 yenilenebilir enerji hedefine sahip. 10 bin 500 üzerinde şehir sera gazı emisyonlarını azaltacak hedefleri uygulamaya geçirdi. 800 şehir net sıfır emisyon taahhüdünde bulundu. Bu oran 2019 yılında verilen taahhütlerin 8 katı. 2020 sonunda 800 yerel yönetim ulaşımda ve yeni binalarda yenilenebilir enerji kullanımını destekleyen düzenlemeleri, vergi ve finansal teşvikleri hayata geçirdi. 67 şehir yüzde 100 elektrikli araç kullanımı hedefi belirledi.
2020’de 10 ülkede 53 şehir binaların ısıtma ve soğutmasında doğal gaz, petrol veya kömür kullanımını yasaklayan veya kısıtlayan düzenlemeler sundu veya hayata geçirdi. 163 şehir fosil yakıt kullanımını sonlandırdı. Bin 852 şehir iklim acil eylem planı açıkladı. Bu rakam 2019’de bin 400 idi.
İstanbul'un hedefi 2030'a kadar karbon emisyonunu %33 azaltmak
Raporda, elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payının en yüksek olduğu şehirlerin listesi yer alıyor. Bu listede yer alan şehirlerden biri de İstanbul. İstanbul’un elektrik üretiminin yüzde 32’si, rüzgar, güneş, jeotermal, hidroelektrik ve biokütle olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ediliyor. Raporda İstanbul’un hedefinin 2030’a kadar karbon emisyonunu 2015 yılı seviyesine oranda yüzde 33 azaltmak olduğuna da yer veriliyor. İstanbul aynı zamanda, iklim üzerine çalışmalar yürüten lider kentleri bir araya getirmeyi hedefleyen C40 Büyük Kentler İklim Liderlik Grubu (C40 Cities) üyesi konumunda. Grup, son 10 yılda 90 üzerindeki kenti bir araya getirdi. İstanbul’un 2050 hedefi ise “karbon-nötr” ve dirençli bir şehir haline gelmek.