Şehir hastanesinde saat ayarı sinyali uydudan geliyor

Vahap MUNYAR
Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

Mücevher İhracatçıları Birliği’nin düzenlediği “Jewellery Antalya” fuarında stantları gezerken Konyalı’nın standına girdim.

Konyalı’nın Genel Müdürü İrfan Nalçacı, “Nacar”ın Türk markası oluşunun öyküsünü anlattıktan sonra 2001 krizi günlerine döndü:
- Ben İTÜ elektrik, kardeşim İhsan Nalçacı İTÜ mezunu. 2001 krizi bizim için yönlendirici oldu. Geleneksel saat işini çeşitlendirme yolunu seçtik.

1972’te girdikleri sarkaçlı saat, duvar saati, duvar saati makinesi üretimi aklına geldi:
- 1966’da satın alınan Almanya’daki Palmtag fabrikası Türkiye’ye taşınmıştı. Bayrampaşa’daki üretimimiz 1994’e kadar sürdü.

Üretimi durdurma nedenini de açtı:
- 1994’te gümrükler bir gecede sıfıra indi. Piyasayı ucuz ve kalitesiz Uzakdoğu malları sardı. 900 bin adetlik saat makinesi satışımız 40 binlere indi. Biz de üretimi durdurduk.

Çin’de 6 farklı fabrikada saat üretimi yaptırdıklarını belirtti:
- Çin’de ürettirdiğimiz saatleri ülkemizde toptan pazarlıyoruz. Yüzde 60’ı kuyumcularda, yüzde 40’ı saatçilerde satılıyor.

Kol saatinin “sünnet sembolü” olmayı sürdürdüğünü kaydetti:
- Sünnet, düğün ve yurt dışındaki vatandaşlarımızın tatil dönemlerinde satışlarda canlanma yaşanıyor.

Çalar saat piyasasına işaret etti:
- Eskiden Ramazan ayı hazırlıkları çerçevesinde 20 bin saat satardık. Bugün o rakamın yüzde 1’i bile satılmıyor. Çünkü, cep telefonları çalar saat görevi de görüyor.

Saat ithalatında da gerileme yaşandığını vurguladı:
- Özellikle ucuz saatlerde gerileme var. Geçen yılki ithalat yüzde 20 düşüşle 200 milyon dolara indi. Yalnız, özel tasarım, önemli marka saatlere ilgi devam ediyor.

Konyalı’nın faaliyet alanlarındaki çeşitlenmeyi paylaştı:
- Saat, meydan saatleri, park otomasyon sistemleri, plaka okuma-tanıma sistemleri, kahve makinesi ve otomatı…

Bu noktada şehir hastanelerine değindi:
- Şehir hastanelerindeki saat sistemlerini de biz kuruyoruz. Bir şehir hastanesinde 500-700 adet saat oluyor. Hepsi tek merkezden kontrol ediliyor.

Şehir hastanelerindeki saatlerin hepsinin uyumlu çalıştığının altını çizdi:
- Uydudan alınan sinyalle uzaktan ayarlama sistemleri de var.

Tarihçesi 1951 yılına uzanan Konyalı, Nacar, şimendifer saati, meydan saati derken ailenin ikinci kuşağıyla yeni yol haritası çizmiş görünüyor.

İkinci kuşak, saat ayarı sinyalini uydudan alıyor…

Deprem olunca Sabah namazına gidenler artıyor

İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, Sivrice merkezli 6.8’lik depremin ardından 37’si Elazığ, 4’ü Malatya’da olmak üzere 41 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından İstanbul’daki derneklere taziye ziyareti gerçekleştirdi.

Yerlikaya, önce Elazığ Dernekler Federasyonu’na (ELFED) gitti. Valinin beraberindeki İstanbul Müftüsü Prof. Mehmet Emin Maşalı, depremde vefat edenlerin ruhu, yaralıların şifası için dua etti.

Yerlikaya, daha sonra Yönetim Kurulu Başkanlığını Tülin Ersöz’ün yürüttüğü Malatya Eğitim Vakfı’nı (MEV) da ziyaret etti. Vali’nin MEV ziyaretine İstanbul Müftüsü Prof. Maşalı ile Şişli Kaymakamı Ali Fuat Türkel katıldı.

Ziyarette MEV Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Üyelerinden Metin Emiroğlu, Prof. Mesut Parlak, Muammer Şahin, Emin Bitlis, Naci Ekşi, İbrahim Nalbant, Mustafa Tecdelioğlu, Nevzat Zabçı, Kadriye Yüksel, Abdullah Bingöl, Vural Kızrak ve Sadık Dönmezer hazır bulundu.

Vali Yerlikaya, İstanbul Müftüsü’nün Kur’an-ı Kerim tilaveti ve duası sonrası Müftülüğün izlenimine dayanan bir veriyi paylaştı:
- Depremler sonrası ilk 3-4 gün sabah namazında camilere gidenlerin sayısı 3-4 kat artıyor. Sonra normale dönüyor.

Yerlikaya, deprem sonrası arama-kurtarma, yardım çalışmaları ve dayanışmada ülke olarak iyi sınav verdiğimizi belirtti. Arama-kurtarma başarısı ve yardım örgütlenmesinde dünyada öne çıktığımızı vurguladı.

Arama-kurtarmadaki başarı grafiğini, kentlerimizi, yaşadığımız, çalıştığımız binaları “deprem kuşağı”na uygun hale getirmekte de çizsek daha iyi olmaz mı?

O zaman depremde can kayıpları çok daha azalır değil mi?

Elektrik için hayvan gübresinin tonunu 27 liraya alıyoruz

SÜTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, DÜNYA Gazetesi’ni ziyareti sırasındaki sohbetimizde Bingöl’deki yatırımı anlatırken kuracakları biyoenerji tesisine dikkat çekti:
- Artık bulunduğumuz bölgelerde köylünün beslediği hayvanların gübresini de elektrik üretimi için parayla alıyoruz. Köylü hayvan gübresinden de para kazanıyor.

Gübreye ödedikleri bedeli merak ettim, paylaştı:
- Gübrenin kuru halinin tonuna şu anda diğer tesislerimizde 27 lira ödüyoruz.

Bingöl çiftçisine yol gösterici bir katkıdan da söz etti:
- Bingöl’de tesislerimize yakın bölgelerde çiftçi tarlasından iki yılda bir ürün alıyordu. Yani, buğdayı bir yıl ekip, ertesi yıl tarlayı nadasa bırakıyordu. Şimdi yol gösterdiğimiz çiftçiler yılda iki ürüne geçti. Buğday hasatı sonrası mısır yetiştiriyorlar.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar