Seçimler öncesi son dönemeç
Seçimlere iki hafta kala seçmenin tercihine yönelik belirsizlik devam ediyor. Başkanlık yarışında Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında başa baş bir yarış var. Galibin ilk turda belirlenmeyeceği belli oldu.
İkinci turda Kılıçdaroğlu önde gitmeye devam ediyor. Ancak istatistiki olarak hata payı içinde kalan bir fark söz konusu. Yarış halen ortada.
Partilerin aldığı oy oranlarına bakıldığında Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki farkın açılmaya başladığı görülüyor. Cumhur İttifakının Mecliste çoğunluğu alıp alamayacağı kararsız seçmenin davranışına ve küçük partilerin alacağı oya bağlı olarak belirlenecek.
Meclisi Cumhur İttifakının, Başkanlığı Kılıçdaroğlu’nun aldığı, yasama ile yürütmenin karşı karşıya geldiği bir senaryo ihtimali azımsanmamalı.
Seçimler öncesi son dönemeçte piyasalarda riskten kaçış sinyalleri artıyor. Döviz ve hisse piyasalarında bu eğilim daha belirgin. Kapalıçarşı ile Merkez Bankası kuru arasındaki fark tedirgin edici boyutta. Küresel risk iştahı iyileşirken Borsa İstanbul negatif ayrışıyor. Sahadan gelen geri bildirim, haftanın son günü borsadaki satışın seçim fiyatlaması olduğu yönünde.
Eurobond piyasasında kısa orta vadeli tahvillere yerleşik yatırımcının talebi azalıyor. Seçim öncesi nakit pozisyona veya emin liman olarak görülen gelişmiş ülke tahvillerine geçme eğilimi öne çıkıyor.
Ama tüm piyasalara yayılan bir korku söz konusu değil. Yabancı yatırımcının ağırlıklı olduğu eurobond piyasasında verim eğrisinin uzun ucunda son iki gündür kazançlar görülüyor.
Özetle seçimler öncesi son dönemeçte belirsizliğin arttığını ve risk almak istemeyen seçmenin nakit döviz pozisyona yöneldiğini görüyoruz. Bu harekette uluslararası yatırım bankalarının “seçimin galibi kim olursa olsun Türk lirası değer kaybedecek” söylemi de etkili.
Lafı çok uzatmadan, toparlayalım. Eldeki veriler seçim sonuçlarına dayalı iddialı bir yatırım stratejisi belirlemeye izin vermiyor. Riskli pozisyonların makul düzeye çekildiği, döviz cinsi likit varlıkların artırıldığı savunmacı bir portföyü tercih ediyoruz.
Seçim sonucu ne olursa olsun kazananı bir Pirus Zaferi bekliyor. Küresel kredi piyasalarının daraldığı, uluslararası yatırımcının daha seçici olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda popülist politikalar ve uygulanamayacak vaatler, diğer yanda deprem sonrası artan finansman ihtiyacı. Ufukta beliren yerel seçimler.
Seçmenin huzur içinde oy kullandığı bir seçim ve sağduyulu ekonomi politikaların yeniden hakim olacağı bir Türkiye temenni ediyoruz.