“Seçimi kazansam ilk işim envanter çıkarmak olurdu”
Ben 1990 yılında Dünya Gazetesi’nin kapısından ilk girdiğimde üniversite öğrencisiydim. Rahmet ve minnetle andığım Nezih Demirkent’in gazetesinde işi ustalarından öğrenme şansı buldum. 1990’lı yıllarda hem Dünya’da hem de diğer gazetelerin ekonomi servislerinde görüş almamız gerektiğinde dört profesörü arardık: Esfender Korkmaz, Erdoğan Alkin, Gülten Kazgan ve Osman Altuğ. Bu hocalardan Osman Altuğ tabir yerindeyse Türkiye’de kayıt dışı ekonominin isim babasıdır. Gençliğinde Yeşildirek Kulübü’nde futbol oynayan, ticareti Yahudi iş insanlarından öğrenen, Türkiye’deki ilk toplu sözleşmeyi imzalayan isimlerden olduğunu söyleyen Altuğ’un çok renkli bir hikayesi var. Bülent Ecevit’e, Süleyman Demirel’e, Necmettin Erbakan’a başbakanlıkları döneminde danışmanlık yapan Altuğ’u dinlediğinizde anıları ve kendine has yorumlarıyla vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız.
Geçtiğimiz cumartesi günü uzun yıllardan sonra tekrar Osman Altuğ hocayı dinleme fırsatı buldum. 2022 yılında kurulan Boğaziçi Sanayici, İş İnsanları ve Yöneticileri Derneği’nin (BOSİYAD) konuğu olan Altuğ, başbakanlara danışmanlık yaptığı dönemlerden de “Holding Profesörü” olduğunu söylediği dönemlerden de ilginç anekdotlar anlattı. “İş hayatında melek değildim ama kamuda asla akçeli işleri kabul etmedim” diyen Altuğ’un günümüze dair yorumlarına geçmeden önce kısaca BOSİYAD’dan söz etmek isterim. Türkiye’nin en eski tekstil şirketlerinden Balinler’in ikinci kuşak temsilcisi Nail Balin’in başkanlığını yaptığı dernek; iş dünyası ile birlikte toplumun diğer kesimleri için üniversite, eğitim kurumları, meslek kuruluşları, bilim insanları, sanatçılar, teknoloji uzmanları ve girişimciler ile koordinasyonlu bir biçimde hareket ederek zamanın hızlı değişim ve gelişmelerini takip ederek ekonomiyi güçlendirmek adına fikir ve projeler üretmeyi kendine misyon edinmiş. Toplumun gelişimine dönük yaratıcı, yenilikçi, şeffaf, hesap verebilir ve uygulanabilir fikir ve projeler ortaya koyan vizyoner bir sivil toplum kuruluşu olmayı hedefliyor.
Tekrar Osman Altuğ Hoca’yla sohbetimize dönelim… Türkiye’nin en büyük sorunlarından birini ekonomi denetimi olmaması olarak özetliyor. Türkiye’nin üretimi ve istihdamı artırması, milli gelirde adaleti sağlaması gerektiğini vurgulayan Altuğ’dan satır başları şöyle:
“Türkiye’nin ekonomi modeli götürene maşallah, götürmeyene inşallah modelidir”
-Bir ülkenin yollarında tırlar dolaşıyorsa üretim var demektir, o yolları hak etmiştir. Türkiye’de 20 milyondan fazla otomobil var. Otomobili, benzini hatta yolu ithal ediyoruz. O zaman bir yerde yanlış yapıyoruz.
- Dış güçler diyerek bunu İngiltere finans çevrelerine bağlayan cahildir. Bu işin memleketi İsviçre’dir. Dış güç yoktur, menfaat vardır.
- Türkiye’nin ekonomi modeli götürene maşallah, götürmeyene inşallah modelidir. Oysa halkın örgütlü olması lazım ama biz apartman toplantısına bile gitmiyoruz.
- Türkiye’de tek parti vardır ve o da menfaat partisidir. Hep o kazanır. Paranın izini sür, kaynağa ulaş. Bu yeni bir süreç değil, biz paranın yönünü izleyemiyoruz.
- Türkiye’nin envanteri yok. Seçimi ben kazansam ilk işim envanter çıkarmak olurdu. Ayakkabı numarasına kadar alırım. Neyin var diye tespit ettikten sonra neyin olması gerektiğini de tespit edersin.
- Bir ülkede faizler niye düşer? Ana etken piyasada paranın bollaşmasıdır. Paranın bollaşmasını sağlayan kim? Merkez Bankası. Tüketimi artırarak enflasyonu düşürmek matematik olarak mümkün değil. Faiz düşüyor, fiyatlar artıyor, gırgıra bak… Çünkü sen bastığın parayı sanayicinin finansmanında kullanmıyorsun.
- 14 Mayıs’tan sonra ne olur? Paraya bir sıfır daha eklenir. Biz şerbetliyiz. Biz hep şahısları konuşuyoruz. İster okumuş ister okumamış olsun cahiller şahısları konuşur. Yarı cahiller olayları konuşur. Ergin insanlar işi konuşur. Ben de işi konuşmaya çalışıyorum.
- Ömür bitmeden umut hiç bitmez. İnsanın da devletin de ömrü bitmeden umut bitmez. Devlet devam ediyor. Mesela dükkan battı diye muhasebeci iş yerini terk etmez. İşçi de alacaklı da işveren de ondan hesap sorur.
İş insanı nasıl giyinmeli, deprem sonrası iş hayatında stres yönetimi nasıl olmalı diye seminer düzenlendi
BOSİYAD’ın Yönetim Kurulu Başkanı Nail Balin, hedeflerinin STK olarak başladıkları çalışmalarını bir vakıf üniversitesine dönüştürmük olduğunu anlatıyor. “Sayımız çok olsun diye bir amacımız yok. Emek ve vakit harcayarak vatan için yapabildiğimizi yapacağız” diyen Balin, üyelerine yönelik seminerler hakkında da ilginç bilgiler veriyor. Şöyle ki depremden sonra psikolojik ilk yardım ve iş hayatında stres yönetimi konulu bir seminer düzenlemişler. Bir diğer seminerin konusu ise bir iş insanı, yönetici toplantılarda ve iş görüşmelerinde nasıl giyinmeli olmuş.