Seçime doğru: Yeni bir kent tasarımı
Ülkece hep zor gündemlerden geçiyoruz. Şöyle bir oh deyip rahatladığımız dönemlerimiz pek yok. Doğrusu, sanırım artık bu gezegenin hiçbir yerinde krizler çağında buna pek imkan da yok. İçinde bulunduğumuz dönemde ise ana odaklarımızdan biri ise elbette yerel seçimler!
Belediyelerden yerel yönetimlerden ne istemeliyiz sorusunu pek sormadan çoğumuz zaten kime oy vereceğimizi biliyoruz. Hedeflerini vaatlerini dinlediğimizde sorduğumuz da pek söylenemez. Hangi partiye oy vereceğimiz malum. Peki bir belediye ne yapar? İlk akla gelen cevaplar ulaşım hizmetleri sağlar, cenazede destek olur, e muhakkak çöpleri toplar, hemen aklımıza da gelmeyen bazı hizmetler getirir, her yere belediye başkanının isminin her şeyin önüne geçtiği afişler asar, en önemlisi de seçim dönemi kocaman iletişim kampanyaları yapıp sokak sokak gezer. Peki, sahiden 21. yüzyılda yeni ekonomide bir belediye ne yapar? Bir yerel yönetim ne yapmalı? Neyin peşinden koşmalı?
Yüzyılda artık yerel yönetimin temel hedefi: adil, onarıcı, ayrımcılıktan uzak, müşterek kamusal alanlarıyla herkesin var olabileceği beraber yaşamı tasarlamak; yani adil bir kent ve kent ekonomisinin peşinde koşmak! Bugün ülkeler yeni ekonomik modellere geçmeli savını savunurken en zor olanı tahayyül etmeli, en temelinde şehirlerin yeni bir ekonomik zihniyete ve kent tasarımına geçişini konuşmalıyız. Bir kent nasıl adil bir ekonomik modelin içine girebilir sorusunu her yeni günde yeni açılım ve eylem planlarıyla tepede tutmak; bu soruya her gün yeni cevaplar aramak zorundayız. Bugün artık bir kentte gördüklerimiz, bir kentin işleyişi ekonomin işleyişi demek! Ve biz yeni bir ekonomiyi hayal etmezsek, kentler tamamen çevresel yıkımların arttıran, sınıfsallığı derinleştiren, yaşamı betona, insanı ranta ve sermayeye teslim etmiş alanlara dönüşecek. Bir kenti tasarlamak belki de dünyanın en zor görevlerinden biri. Yoksulluktan iklim krizine, kentsel hareketlilikten erişilebilirliğe, kalkınmadan müşterek alanlara, kültürel çeşitlilikten atığa pek çok dikeyde uzmanlığı bütüncül bir şekilde konuşturmayı gerektiriyor. Esnafı korurken küreselleşmek, doğayı korurken yapılaşmak, müşterekleri arttırırken ayrımcılığın önüne geçmek, her farklılığın kendini var edebileceği bir yaşam alanı kurmak. Kabul edelim ki bu zor bir oyun. İşte tam da bu noktada belediye seçimlerine giderken meseleyi yerelde de partimizi desteklemekten öte bir bakış açısıyla yapmak, taleplerimizi buna göre oluşturmak durumundayız. Adayların nitelikleri, gelecek vizyonları, kapsayıcılık duruşları, yaratacakları ekonominin ve tasarlayacakları kentin planlamaları ve hedefleri. Yerel yönetimler artık yeni dönemde adil yaşam alanlarını tasarlamakla görevliyken vaatleri de eylemleri de buna göre olmalı. Elbette vatandaşlar olarak bizlerin talepleri de. Yeni bir ekonomi doğarken adaylar yaptıkları ve yapacaklarını bütüncül bir kent hayaliyle adalet üzerine kurgulanmış senaryolarla anlatmalı!
Bu hafta Cumhuriyet Halk Partisi daveti ile katıldığım Yeşil İstanbul Proje Lansmanında sevgili Ekrem İmamoğlu’nu uzun uzun dinledik. Bugüne kadar yapılanlar, yeşil bir İstanbul için hayal edilenler, verilen sözler ve kapsayıcılık mesajları ile 16 milyon için hizmet etmeye devam edeceğini, bu şehri betona terk etmeyeceğini, kamusal alanları çoğaltacağını burgulayan İmamoğlu bütüncül bir hayal ve planlama ile karşımızdaydı. Gündemde elbette politik konular da vardı - ki konu çevre olunca politik olmamak imkansız - ancak genel duruş partiler üstü bir şekilde İstanbul’u birlikte iyileştirmek üzerine kuruluydu. Projelerin artısı eksisi bugüne kadar yapılanlar ve yapılamayanlar elbette tartışılacak ve konuşulacak çok şey var ancak sevgili İmamoğlu’nun bu hamlesi oldukça önemliydi. Bir kenti tüm paydaşlarıyla, ekonomisiyle nereye yöneltmek istediğini, daha sürdürülebilir bir İstanbul hikayesini bizlerle açıklıkla paylaşması, kurduğu hayallere bizleri de ortak etmesi oldukça kritik ve güçlü bir adım. Başaran kişinin kendisi veya partisi değil tüm dinamikleriyle İstanbul olduğunu vurguladı. Yerel yönetim seçimler öncesi bütüncül bir kent tasarımı hikayesine giden yolu duymak bana oldukça umut verici geldi; ihtiyacımız olan çok daha bütüncül ve geniş anlatımlı hayallerin her il ve ilçede yaygınlaşmalı, her parti benzer çalışmalarını kent tasarımıyla anlatmalı!
Bugün 2030’a doğru giderken ve dünyanın kritik eşiğindeyken yerel seçimler sadece bir partiyi desteklemek değil, birlikte yaşayacağımız alanların bugünü ve yarınını tayin etmek demek. Bugün her bir aday adil bir kent kurgusunu bizlerle paylaşmalı; aksi takdirde yakın gelecekte oy isteyebilecekleri kentler kalmayacak! Ülke seçime doğru giderken, belki bizler de bu köşede belirli aralıklarla adil bir kent tasarımını farklı dikeylerde ele alırız, sevgili okur, ne dersiniz? Sizin adil bir kent hayalinizde neler var? Belki bana bir mail atarsınız, belki seçime doğru giderken bu köşe bizim sesimiz olur? Hadi yeni bir ekonomiyi yeni bir kenti beraber söylem ve eylemlerimizle tasarlayalım!”