"Seçimden sonrası tufan mı?"
Geçen hafta Melda Yücel Kocaalp YouTube kanalında soruyordu: "10 başlıkta seçim sonrası tufan mı?" Benim de bir zamanlar beraber çalıştığım Melda, deneyimli ve başarılı bir gazetecidir. NTV'den ayrıldıktan sonra kurduğu YouTube kanalında güncel konulara değiniyor, kritik sorulara yanıtlar arıyor. "Seçimden sonrası tufan mı?” da bugünlerde sıklıkla sorulan kritik sorulardan biri.
Seçim sonrasına dair çok sayıda öngörü yapılıyor. Arka arkaya yapılacak kamu zamları, yeni vergilerin konulması, var olan vergilerin oranlarında artışlar, asgari ücret artışı ve Türk lirasında kuvvetli bir değer kaybı dillendirilen beklentilerden bazıları. Bu beklentilerden bazılarının gerçekleşeceğini sanmıyorum. Bunların gerçekleşeceği çeşitli nedenlerle aklıma yatmıyor. Gördüğüm kadarıyla geçmişteki hatalar nedeniyle kontrolden çıkan enflasyonun tekrar kabul edilebilir bir patikaya oturtulmasının ne kadar zor olacağı açık bir şekilde anlaşıldı. Bu nedenle seçim sonrası yeni dönemde odak enflasyonla mücadele olacaktır. Dolayısıyla ekonomi merkezli bir bakış açısı ile enflasyonda artışa yol açacak adım ve düzenlemelerden kaçınılacağını düşünüyorum. Bu çerçevede neler gerçekleşebilir, neler olmayabilir?
- Seçim sonrası Türk Lirası’nda enflasyonun üzerinde “hızlı ve yüksek oranlı” bir değer kaybına izin verileceğini sanmıyorum. TL'nin değer kaybının enflasyona olumsuz etkisinin ne kadar güçlü olduğunu ve bu etkinin kısa sürede gerçekleştiğini 2021 sonrası uygulamalı bir şekilde gördük. Ayrıca gördüğüm kadarıyla, ekonomi yönetiminde ciddi bir devalüasyon ihtiyacını gerektirecek bir durum olduğuna inanan çok fazla yok gibi.
- İhracatçı kendi açısından haklı olarak kurların seviyesinden memnun değil. TL’nin değerli olup olmadığı bakış açısına göre değişiyor. TCMB’nin 2003 bazlı Reel Efektif Kur Endeksi’ne göre TL hala değerinin çok altında. Ama baz yılı 2022 yılı sonu olarak alırsak TL’de bir değerlenmeden söz edilebilir. Mevcut ekonomi yönetimi her fırsatta kurların ihracatı etkileyen etkenlerden sadece birisi olduğunu vurguluyor. Aslında ihracatçıyı kurdan daha fazla etkileyen başlıca olumsuz faktör üretim maliyetlerinin yüksekliği yani enflasyon. Enflasyon meselesi çözülmeden, maliyetlerdeki hızlı artış önlenmeden ihracatçının sorununun sadece kur artışına dayalı bir destekle çözülmesi mümkün değil. Bu çerçevede kur harici bir destek olarak önümüzdeki dönemde belki Eximbank desteklerinin arttırılması tekrar gündeme gelebilir.
- Geçmişte yapılan analizler dolaylı ve dolaysız vergilerdeki artışların enflasyonu etkilediğini göstermiştir. Yani vergi artışları ile enflasyon arasında pozitif yönlü bir ilişki var. Bu nedenle enflasyon odaklı bir dönemde yeni vergilerin getirilmesi de çok olası olmayabilir. Aynı şekilde var olan vergilerin oranlarında yaygın bir artış da gündeme gelmeyebilir. Kamu maliyesindeki bozulma harcama kontrolü ve vergi kaçaklarının önlenmesi, vergi tahsilatının etkinleştirilmesi ile kısmen kontrol altına alınabilir. Mesela Maliye Bakanı'nın sık sık vurguladığı kira geliri elde ettiği halde beyan etmeyenlerin tespit edilmesi ve vergilendirilmesi gibi önlemleri daha sık görebiliriz. Dolayısıyla seçim sonrası vergi denetimleri daha da artarsa şaşırmayın. Vergi tarafında diğer bir adım da var olan istisnaların gözden geçirilerek bütçeyi olumlu etkileyecek bazı ayıklamaların yapılması olabilir. Deprem harcamalarının finansmanına yönelik bir defalık bazı düzenlemeler, enflasyon etkisi de sınırlı olacağı için dikkate alınabilir.
- Aynı paralellik kamu tarafından belirlenen ya da yönlendirilen fiyat ayarlamalarında da söz konusudur. Merkez Bankası’na göre “Enflasyon seviyesi üzerindeki etkilerinin yanı sıra yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları, enflasyonun oynaklığını da artırarak beklentileri olumsuz etkileyebilmekte, bu öngörülemeyen fiyat hareketleri enflasyon belirsizliğini besleyerek fiyatlama davranışlarını bozabilmektedir… Doğrudan etkilerin yanı sıra akaryakıt, elektrik ve doğalgaz gibi enerji ürünlerindeki fiyat veya vergi değişikliklerinin üretim maliyetleri kanalıyla enflasyon üzerinde dolaylı etkileri de bulunmaktadır.” Bu bakış açısı ile seçimden sonraki kamu fiyat ayarlamalarında da dikkatli davranılması gerekiyor. Seçim öncesi yapılmayan ve zorunlu hale gelen bazı zamlar yapılacaktır. Ama enflasyon hedeflerinden kopmamak için bir zam yağmuru yaşanmaması gerekiyor.
- Kredi kartları konusunda bir şeyler yapılacağını artık bilmeyen kalmadı. Sanırım bu konuda kapsamlı bir çalışma var. Taksitlendirmeden faiz artışına kadar farklı adımlar gelebilir.
- Faizlerde yeni bir artış başvurulacak son çare olacaktır. TCMB uzun bir süre aşırı baskılanarak anlamını yitiren faizlerin şu anda olması gereken seviyeye geldiğini düşünüyor. Bundan sonra "gerekmedikçe" faiz arttırmayacak ama piyasadaki likiditeyi çekmeye odaklanacak. Seçim sonrası finansmana ulaşmak daha zorlaşabilir ve daha maliyetli hale gelebilir.
- Ücret artışlarında biraz daha eli sıkı bir tavır görebiliriz. Seçimler öncesi asgari ücretlere yapılan artışlar enflasyon derdine düşmüş ekonomi yönetiminden çok oy derdindeki siyasetçinin isteğiydi. Mesela son asgari ücret artışında ekonomi yönetimi yüzde 30'larda bir artışa göre hesap kitap yapıyordu ama daha yüksek bir artış yapıldı. Enflasyona ek bir yük geldi.
- Buraya kadarki değerlendirmeler ekonomideki yönetimin ve enflasyon odaklı bakışın devam edeceği varsayımına göre yapıldı. Son dönemde yetkililerden gelen açıklamalarda açık ya da zımni bir şekilde geçmişteki heterodoks uygulamalara dair ciddi eleştiriler var. Bu heterodoks politikalar bugünkü ana sorunların müsebbibi olarak gösteriliyor. Dolayısıyla söyleyebiliriz ki; normal koşullar altında gelecek döneme ortodoks politikalar damgasını vuracaktır. Normal olmayan koşullar ise mevcut ekonomi yönetiminin değiştirilmesi olur. Böylesi bir durumda da her an her şey olabilir. Buraya kadar yapılan tüm tespit, değerlendirme ve öngörüler anlamını yitirir.