Seçim sonrası piyasaların cevabını arayacağı sorular
Bu yazı pazar sabahı yazıldı. Yüksek katılımlı bir seçim olması dışında elimizde seçim sonuçlarına yönelik yeni bir bilgi yok. Dolayısıyla okuyacağınız yazı, seçim senaryolarına yönelik olası piyasa tepkileri ile sınırlı.
Piyasalar hangi sonucu ne kadar fiyatlıyor?
Seçim senaryolarına yönelik yazılarımızda olası bir iktidar değişikliğinde üç temel hareket beklediğimizi yazmıştık: (i)Borsada bankalar öncülüğünde sert bir yükseliş; (ii)Türkiye eurobond verim eğrisinin uzun ucunda değer artışı; (iii)Uzun vadeli Türkiye devlet iç borçlanma senetlerinde ağır kayıplar.
Konda’nın anket açıklaması ve Muharrem İnce’nin yarıştan çekilmesi ile hisse senedi ve eurobond piyasasında beklediğimiz yönde sert fiyatlamalar gördük. Son beş günde borsa yüzde 8, bankalar yüzde 25, uzun vadeli Türkiye Eurbondu yüzde 5 değer kazandı. Uzun vadeli Türkiye devlet iç borçlanma senetlerinde kayıp ise yüzde 1 ile sınırlı kaldı.
Devlet iç borçlanma piyasası neden önemli bir hareket yok?
Piyasa olası bir politika değişikliğinde ne olacağını tam bilemiyor. Bizim öngörümüz ekonomi politikaların normalleşmesi ile tahvil faizlerinin yeniden yüzde 20’nün üzerine çıkacağı yönünde. Bankalar, mevcut düşük faizli toksik tahvillerin enflasyona endeksli normal faizli tahvillerle değiştirileceğini ümit ediyor. Böyle bir senaryo faizlerin artacağı görüşümüzle çelişmiyor.
Piyasalarda bundan sonra ne olur?
Seçim sonuçlarına bağlı, oynak bir seyir öngörüyoruz. Sonuçlar anketlerin işaret ettiğinin ters yönünde olursa bankalar ve uzun vadeli eurobond piyasasında sert kayıplar görürüz. Seçim sonuçları anket şirketlerinin işaret ettiği gibi olursa, gene oynak ancak yukarı yönlü bir hareket bekleriz.
Borsada değerlemeler makul mu?
Yaşanan sert yükselişe rağmen, MSCI Türkiye gelişmekte olan ülkelere göre yüzde 45 iskonto ile işlem görüyor. Fiyat kazanç oranımız Avrupa’nın dörtte biri, Amerika’nın beşte biri düzeyinde.
MSCI Türkiye son 10 yılda ortalama senelik yüzde 10 kayıpla en çok değer kaybeden gelişmekte olan ülke endeksleri arasında yer alıyor. Kolombiya, Pakistan, Sri Lanka, Ukrayna, Yunanistan bizden daha çok değer kaybeden borsalar.
Mevcut ekonomi politikalarla devam edilebilir mi?
Seçim sonuçlarından bağımsız olarak Türkiye’nin ekonomi politikalarında U dönüşü bekliyoruz. Enflasyon, ödemeler dengesi, rezervler gibi kilit göstergeler alarm sinyalleri veriyor.
Mevcut yönetim ile devam edilirse gerçeği kabullenme biraz daha uzun sürebilir. Ama kaçınılmaz olarak ekonomi politikaların normalleştirilmesi gerekiyor.
Ortodoks politikalar uygulanması gerçekçi mi?
Bir yıldan daha kısa sürede yapılacak yerel seçimler ve finansal istikrarsızlık riski Türkiye’nin tam anlamıyla ortodoks politikalara geçmesini engelliyor.
Ancak gelişmekte olan ülke tecrübeleri enflasyondaki artışın gerisinde kalan para politikası uygulamalarının başarılı olmadığını gösteriyor.
Seçimler sonrası kur üzerinde baskı devam eder mi?
Kapalı Çarşı ile Merkez Bankası kuru arasında yüzde 8’e ulaşan makas kur üzerinde ciddi baskı oluştuğunu gösteriyor. Haziran ayında yüksek dış borç servisi nedeniyle kur üzerinde baskı devam edecek. Seçim sonuçlarından bağımsız kur üzerinde biriken yüzde 10- yüzde 15’lik baskının alınması gerekiyor.
Politika faizi nereye kadar yükselebilir?
Kademeli normalleşme ile ortodoks arasında bir politika seti uygulanmasını bekliyoruz. Önden yüklemeli faiz artışıyla politika faizinin yüzde 35 civarına yükseldiği bir senaryoda finansal istikrarsızlık riski artırılmadan enflasyon kontrol altına alınabilir.
Ekonomi yüksek faiz artışına dayanır mı?
Borsada işlem gören şirket verileriyle yaptığımız bir çalışma faizlerin yüzde 30’a çıktığı ve kurun yüzde 25 civarında yükseldiği bir senaryoda, şirketlerin borcunun faizini ödeyebildiği ancak ana parayı ödemek için yeterli nakit akışı sağlayamadığını gösteriyor. Arzu edilmeyen ama zorunlu olması durumunda katlanılabilir bir durum.
Bankalar faiz artışına hazırlıklı mı?
Özel bankaların kamu aydınlatma platformuna yaptığı açıklamalardan yaptığımız bir derleme faizlerin 25 puan artırıldığı bir senaryoda bankaların özkaynaklarında yüzde 15- yüzde 20 aralığında bir kayba yol açıyor. Gerçek tahribat daha sınırlı olur. Bankaların mevduat faizleri zaten yükselmiş durumda. Kredi faizleri getirilen sınırlamalarla baskılanıyor. Olası faiz artışının, mevcut sermaye yeterliliği oranlarıyla yönetileceğini düşünüyoruz.