Seçim sonrası en büyük zorluk; uluslararası itibar
Ordusu, gelişmiş silah sistemleri, bir ülkeyi uluslararası alanda güçlü kılar. Ancak bunlardan daha önemlisi, "yumuşak güç", yani ülkenin ekonomik durumu, uluslararası itibar ve dış politikada öngörülebilirliğidir.
Son 20 yıldır AK Parti hükümeti Türk Silahlı Kuvvetleri'ni güçlendirmek adına çeşitli adımlar attı. Türkiye, insansız hava araçları gibi, önemli silah sistemlerini de geliştirmeyi başardı. Ancak bunlar yapılırken, "yumuşak güç" hep ihmal edildi.
Türkiye'nin içinde bulunduğu derin ekonomik kriz malum. AK Parti hükümetlerinin, hem Batı ile ilişkilerde, hem de Ortadoğu coğrafyasında izlediği bol zigzaglı ilişkiler ağı, dış politikadaki öngörülebilirliği de bitirmiş durumda.
Uluslararası itibar konusunda ise, alarm zilleri giderek daha yüksek perdeden çalmakta.
ULUSLARARASI ALANDAKİ TÜRKİYE PROFİLİ
Türkiye'nin uluslararası alandaki itibarını gözlemlemenin birkaç yolu var; Mesela, ülkenin aday olduğu bir uluslararası koltuğu/görevi alıp alamaması bunun işaretlerinden biri. Türkiye, Batı Avrupa bölgesinden aday olduğu 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği için 2008'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda yapılan oylamada, rekor oy almayı başarmış, iki yıllığına bu görevi üstlenmişti.
AK Parti hükümeti, daha sonra bir kez daha aynı görev için aday oldu. 2014'te yapılan oylamada ise en az oyu alan ülke oldu, seçilmeyi başaramadı. 6 yıl arayla, aynı platformda yapılan iki oylama, Türkiye'nin uluslararası itibar açısından nereden nereye geldiğinin bir örneği.
İtibar konusundaki bir başka gösterge, ülkenin milli davalarının diğer ülkeler, özellikle de müttefikler tarafından ne kadar dikkate alındığıdır. Bu alanda da son yıllarda AK Parti hükümetinin geldiği noktadan "başarılı" olarak söz etmek pek mümkün değil.
Bunun örneği, bizzat bugünün tarihi ile yakından ilgili; Bugün 24 Nisan. Ermeniler onyıllardır dünya çapında 24 Nisan'ı 1915 olaylarına ilişkin iddialarına uluslararası meşruiyet kazandırmak için sembol tarih olarak seçmiş durumdalar. Son dönemde Türkiye'nin uluslararası alandaki imajı olumsuza döndükçe, Ermeni iddialarının kabul görme oranı da buna orantılı olarak arttı. Yıllardır, Ermeni lobisinin büyük baskısına rağmen ABD Başkanları 1915 olayları için "soykırım" kelimesini kullanmıyordu. Ancak son ABD Başkanı Biden 2021 yılında, yayınladığı mesajında bu kelimeyi kullandı.
Bir başka örnek İngiltere'den geldi; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim kampanyası çerçevesinde yaptığı "İngiltere denizaltı yaptırmak için bizimle işbirliğine gitmek istiyor" açıklaması, bizzat İngiltere Donanma Sözcüsü tarafından yalanlandı. Sözcü, Defense News'e yaptığı açıklamada, ""İngiltere'de hiç kimsenin bu görüşmelerden haberi yok" dedi.
ULUSLARARASI BASINDAKİ TÜRKİYE İMAJI
Ülke itibarını ölçmenin bir başka yolu ise, uluslararası basında o ülkeye yönelik haberlerin içeriği ve dilini incelemek olabilir.
Mesela geçen hafta Amerikan basınında AK Parti hükümetinin "yatırım karşılığı vatandaşlık" politikasının geldiği noktayı ortaya koyan bir haber yayınlandı. Vice News sitesinde yer alan haberde, uluslararası çapta aranan uyuşturucu kaçakçılarının -üstelik örnek isimler de verilerek-, Türkiye'nin sağladığı bu vatandaşlık hakkından yararlandığı, hapse girmekten kurtuldukları ortaya konuldu.
Gazeteci Barçın Yinanç da T-24 sitesinde kaleme aldığı makalesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın koyduğu "1 milyon yabancı öğrenci" hedefi nedeniyle, Türkiye'nin Batı'ya iltica etmek isteyen Afrikalı genç insanlar için "geçiş yolu" olarak kullanılmasına ilişkin bilgiler verdi.
ABD'de devam eden Halkbank davasına ilişkin haberler, Türkiye Devleti'nin uluslararası tahkim tarafından Irak'a tazminat ödemeye mahkum edilmesi, Türk vatandaşları ya da şirketlerine diğer ülkeler tarafından koyulan yaptırım açıklamaları da Türkiye'nin itibarına zarar veren unsurlar.
Tüm bunlar şunu gösteriyor;
14 Mayıs seçimlerinden sonra iktidara gelecek olan yeni hükümetin, üzerinde en çok çalışması gereken konulardan biri de, bu itibar meselesi olacak.