Seçim sonrası ekonomi senaryoları
31 Mart 2024 Yerel Seçimleri sanırım Türkiye gündemini uzun zaman meşgul edecek. Herkes kendince bir çıkarımda bulunacak, sonuçları kendince yorumlayacak. Siyaset uzmanları derinlemesine incelemeler yapacak.
Ben de bu haftaki yazımda kendimce vardığım sonuçları sizlerle paylaşmak istedim.
Bu çapta bir CHP başarısı bekliyor muyduk diye bir seçmen olarak kendime sorduğumda tüm Türkiye’ye yayılmış bir seçim başarısı beklemiyordum açıkçası.
Seçim sonuçları CHP açısından büyük bir başarı olarak değerlendirilebilecekken, AK Parti yönünden ise ilk defa ikinci parti konumuna geçmesi açısından önemli bu sonuçlar.
Meclis’te birinci parti olan AK Parti artık yerel meclislerin birçoğunda artık ikinci parti. Yani Türkiye’de iktidar ancak yerel de muhalefet.
Daha da ötesi İstanbul ve Ankara iki defa üst üste kaybedildi, Ankara’da büyük bir fark yendi. Sadece tercih edilen adayların yetersizliği ile açıklanamayacak bir durum bu.
Yaşı bana yakın olanlar benzer durumun 1989 seçimlerinde de yaşandığını hatırlayacaklardır. Rahmetli Özal o dönemki sonuçlar için ‘Kantarın Topuzu Ağır Kaçtı’ diye yorumda bulunmuştu.
Şu çok net ki yine Rahmetli Demirel’in dediği gibi ‘Tencerenin Deviremeyeceği İktidar Yok’.
AK Parti 14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri öncesinde uyguladığı ekonomi politikası ile savaş döneminde bile olmayan bir hızla artan enflasyona sonra çok derin bir yoksulluğa halkı teslim etti. O dönemki seçimlerde hala gündemde olan ‘İllüzyon Ekonomisi’ esnaf şehirleri ekonomik açıdan hareketli ve dinamik tutarken, büyük şehirleri ise kuşatmaya başlamıştı bile.
14 Mayıs 2023 Genel Seçimleri sonucunda AK Parti’nin büyük şehirlerde ciddi oy kaybına uğradığını ancak esnaf şehirlerde (Anadolu’da) seçimleri kazandığını görmüştük.
Aradan geçen 10 ayda uygulamaya başlanan yeni ekonomi programı ile önceki ekonomik programın piyasalara yönelik olumlu etkisi yavaş yavaş geri çekildikçe gelgitin arkasında kumsalda kalan denizyıldızına benzedik hep birlikte.
İktidar ortakları derin yoksullaşmada vatandaşı birleştirdi
Elbette bu bir yerel seçim, elbette yerelde doğru aday belirlemek çok önemli ancak seçimin bir partiden diğerine bu hızla akmasının temel motivasyonu ‘Derin Yoksullaşma’.
Diğer başka sebepler de mutlaka var elbette. Örneğin bir yandan İsrail’e yönelik sert protestolar desteklenirken diğer taraftan İsrail’le ticaretin hükümete yakın iş çevreleri ile artarak sürdürülmesi en çok tepki çeken konulardan biriydi. En büyük iktidar destekçileri bile bir durup düşündüler. Bu da ekonomik bir sürecin siyasete yansıması olarak değerlendirilebilir.
Seçim sonuçlarına neden olan etkenleri başta Futbol ve Futbol Federasyonu olmak üzere daha da artırabiliriz.
Şimdi herkesin kafasında; acaba Ekonomi yönetiminde bir değişiklik olur mu? Acaba Ortodoks politikalardan bir geri dönüş olur mu? Soruları ile dolu.
Eğer senaryolar üzerinden ilerlersek;
Birinci Senaryo; Mevcut ekonomi yönetiminin yerinde kalması, mevcut para politikasına devam edilmesi, sıkılaşmanın artırılması, gelecek dört yılda seçim olmaması, daha yumuşak bir siyaset, belediyelerle iyi geçinme, derecelendirme kuruluşlarından not artışı gelmesi ve yabancı girişi.
Bence bu hem en rasyonel hem de hemen seçim sonrasında alıcısı da olabilecek bir senaryo.
Mevcut Ekonomi yönetiminin ve para politikasının devamı hükümet ekonomi yönetimini çokça sevdiği ve desteklediği için değil bir mecburiyet olduğu için en olası senaryo.
Çünkü iktidar, derin yoksullaşmanın yerelde kendilerini ikinci parti konumuna taşıdığını gördü. Türkiye’nin yeniden bir ‘U’ dönüşünün getireceği tepki erken seçim ve toptan iktidarı kaybetmek olacağını herhalde analiz ediyorlardır. O nedenle gönüllülükten ziyade mecburiyet bu döneme şekil verecek.
İkinci Senaryo ise; Ekonomi yönetiminin değişimi, mevcut politikaların yerini genişleyici ve harcama artırıcı politikalara bırakması, referandum ve erken genel seçim, siyaset yapış şeklinin daha da sertleşmesi, belediyelerle gerginliğin artırılması ve belediyelerin engellenmeye çalışılması, not artışının gelmemesi, yabancı yatırımcının gelmemesi olarak sıralanabilir.
Bu senaryonun satın alınmadığını hatta hükümete yakın kişilerin bile böyle olmamasını arzuladıklarını zaten seçim öncesinden de biliyoruz. Onların eksiği doğru olanı söylemekten imtina etmeleri ve her şeyi sürekli alkışlamaları…
Ancak hükümetin bir karma modelle gitme ihtimali hiç de azımsanmayacak bir olasılık olarak duruyor bence.
Yani bir taraftan mevcut ekonomi yönetimine ve ‘Ortodoks ekonomi politikaları’na destek ancak sıkılaşmadan erken çıkarak büyümeden ödünleşmemeye çalışmak temel bir politika seti olabilir. Bu durumda enflasyonla mücadele yarım kalacağı için yeniden bir yoksullaşma dönemine girebiliriz. Bu riske rağmen büyümede ısrarlı olurlar mı tam emin değilim.
Bunun yanında seçim sonrasında kaybedilen il ve ilçelere yönelik tutumlar eski alışkanlıkların kaybedilmediğini, seçim sonuçlarının hazmedilip hazmedilemediğini göstermesi açısından önemli olacak.
Muhalefet belediyeleri olan kötü ilişkiler ve iş yaptırmama gayretinin halktan döndüğü bir yerde halka rağmen bu konuda da ısrarcı olmaları yine kendi aleyhlerine bir durum olmasına karşılık Türkiye’nin ülke riskini artıracak bir durum. Bu konudan ders alınıp alınmadığını da göreceğimiz bir dönemi yaşayacağız.
Özetle; İktidar ve ortağı açısından oldukça zor kararların alınacağı bir dönemdeyiz. Bu zorluk aslında ekonomi politikalarının uygulanmasında bu işi iyi bilenlere karışmamak, enflasyonla mücadeleyi öncelemek ve gereken uzun süreli sabrı göstermekle aşılabilir.