Seçim sonrası beklenen oldu

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ

Bir anı 

“Taşlarında seke seke,

 Döndürdü bizi kediye.

 Bu ne biçim belediye,

 Sokak bunun neresinde?”

Yukardaki dörtlük, 60’lı yılların sonlarından. Aşık Dertli’nin (1772-1846) “Telli sazdır bunun adı/Ne ayet dinler ne kadı/Bunu çalan anlar kendi/Şeytan bunun neresinde” dörtlüğü ile başlayan taşlamasından yaptığım bir uyarlama idi. Akşam Gazetesi’nin “Okuyucu Mektupları” köşesinde yayınlanmıştı. Dörtlükte sözü edilen sokak, Bakırköy’de bir sokaktı.Altyapısı yoktu. Her yağmur sonrası bataklığa dönüşürdü. Belediyeye yaptığımız başvurular geçersiz kalınca çareyi basın üstünden şikâyette bulmuştum.           

Bu sokakta oturan komşularımızdan birisi, bizim yakın bir dostumuzdu. Ailenin büyük oğlu askeri okulda okurdu. Her eve gelişinde de pencere kenarında oturur sokağı seyrederdi. Karşılarındaki evlerin birinde de güzel bir genç kız vardı. O da bir pencere kuşu idi. Bu iki genç birbirlerine uzaktan bakar dururlardı. O dönemde öyle cep telefonu vs yoktu. Bu tür iletişim ya mektup ya da bakışma ile olurdu. Bir gün anne ve baba “Gidelim aile ile tanışalım” demişler. Ve haber yollayıp karşı komşuya gitmişler. O ziyaretlerinden bir kaç gün sonra idi. Evin babası Yılmaz Amca ile bizim sokakta taşlar üstünde sekerken karşılaştım. Çünkü bir gün önce yağmur yağmış, sokak yine bataklığa dönmüştü. “Yılmaz Amca ne olacak bu sokağın hali?” diye sordum. Yılmaz Amca “Uğur, aman bu sokağa bir şey söyleme. Geçen akşam bu sokak hayatımızı kurtardı. Bu bizim oğlanın bakıştığı kızlara gittik tanışmağa, tanıştık da. İyi insanlarmış. Ama hiç bir ortak yanımız yok. Bilirsin ben çok konuşkan birisi değilimdir. Kızın babası da benim gibi çıktı. Hanımlarımız da sahneyi bize bırakmışlardı, sesleri çıkmıyordu. Bu nedenle ortamda sık sık sessizlik oluyordu. Ne zaman bir sessizlik olsa “Ne olacak bu sokağın hali?” deyip sokak konusunu açıyorduk. Akşamı bu şekilde geçiştirdik. Sokağın bu hali çok işe yaradı. Aman bir daha bu sokaktan şikayet etme.”           

Beklenenler ve olanlar

Bir seçim geçirdik. Seçim bu, kazananı da olacak, kaybedeni de. Önemli olan millet kazansın dedik. Ama olmadı. Seçim propagandalarında sergilenen güzel şeyler, tıpkı “Potemkin Köyü” görüntüleri gibi kaldı.

“Gabar’dan petrol fışkırıyor” demişlerdi. Arabaların depoları artık ucuza dolacak diye umutlanmıştık. Ama akaryakıt pompalarından zam fışkırdı.

Yollar TOGG ile dolacak, bize de bir tane düşer demiştik; olmadı. Sokaklarda TOGG göremedik bir daha. Seçimde asılan parti bayrakları gibi, seçimden sonra piyasadan kalktılar.

Bunlar olmadığı gibi başka şeyler oldu. “Bir gece ansızın gelebilirim” şarkısında sözü edilenin, yeni zamlar olduğu ortaya çıktı. Yurttaş, “ Motorlu taşıt vergisinin ikinci taksidini de ödedim, çok şükür” demişti. “Yurttaşım böbürlenme, ondan büyük vergi de var” der gibi bu vergiyi bir daha ödeyin diye dayatıldı.

Milli bir bilinç ile “Madem katma değeri yükseltemiyoruz, o zaman vergisini yükseltelim” diye düşünülmüş olmalı; katma değer vergileri (KDV) artırıldı. Örneğin, daha önce yüzde 8'lik KDV uygulanan sabun, şampuan, deterjan, dezenfektanlar, ıslak mendil, tuvalet kağıdı, kağıt havlu, kağıt mendil ve peçetenin vergi oranı yüzde 20'lik dilime girdi. Boşuna dememişler,”Temizlik, imandan gelir” diye. İman ediyorsanız, temiz olacaksınız. Temiz olmanın da bedelini bu KDV ile ödeyeceksiniz.

Hani “Giderlerse gitsinler” denen okumuş yazmış değerlerimiz var ya. İşte onlardan biri yurtdışına taşınmıştı. Anne ve babasına “Artık telefonlarınız eskidi. Size yeni telefon aldım; izne gelirken getireceğim” demişti, çok sevinmişlerdi. Ama sevinçleri kursaklarında kaldı. Çünkü yurtdışından getirilen telefonlar için uygulanan IMEI ( International Mobile Equipment Identity) kayıt harcı 6091 TL’den 20.000 TL’ye çıkarıldı. Yani iki emekli maaşından daha fazlasına.

Gerçi “Emeklimizi enflasyona ezdirmeyeceğiz” sözü verilmişti. Ama nerden bileceksiniz ki, enflasyon, “TÜİK Enflasyonu” imiş. TÜİK denince akla gelen tek gerçek vardır ki, o da “TÜİK’teki enflasyon, pazara uymaz”

Bu TÜİK denen kuruluşa (Kurum" demeye dilim varmıyor) da şaşıyorum. Sanırım halka açıkladığı enflasyon rakamı ile devlete söyledikleri farklı. Niye böyle bir kanıya kapıldım? Son açıklanan yıllık tüketici enflasyonu %38,21 idi. Buna karşılık “Yargı, Noter, Vergi Yargısı, Tapu ve Kadastro, Konsolosluk, Pasaport, İkamet Tezkeresi, Çalışma İzni, Çalışma İzni Muafiyeti, Vize, Dışişleri Bakanlığı Tasdik, Gemi ve liman, İmtiyazname, Ruhsatname, Diploma ve Trafik harçlarını kapsayan 492 Sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı tariflerde yer alan maktu harçlara yüzde 50 oranında artış yapıldı.”

Seçim sonrası böyle bir manzara bekleniyordu. Bir yanda “Emevi Camii’nde namaz kılma” söylemleri arasında girilen Suriye bataklığı vardı. Ordaki askeri harekatların, daha sonra da ülkemize doluşan Suriyeli sığınmacılara hovardaca sunulan imkânların yükünü başkası ödemeyecekti, tabi ki biz ödeyecektik. Diğer yandan gerçekten “Dış güçler” kategorisine giren Covid ve deprem felaketinin devlet bütçesine getirdiği ekstra yükler oldu. Bir yandan da sağlıksız “aktif / pasif” üye oranı dolayısıyla tam bir açık üretme makinesi halini alan Sosyal Güvenlik Sistemi EYT ile daha büyük açıklara yelken açtı. Bunlar yetmiyormuş gibi, dinin ekonomiye de karıştırılması, faizlerin aşağı çekilmesi işin tuzu biberi oldu. Bütün bu yanlış politikaların, talihsizliklerin ve cahilliğin bedelini hep birlikte ödeyecektik; ödüyoruz ve daha da ödeyeceğiz. Kaçış yok, hayırlı olsun.

Sonuç

Yukarda anlattığım anı ile seçim sonrası olanların ne ilişkisi var diye merak edenler olacaktır; şimdi bu merakı giderelim. Seçim sonrası bütün bu gelişmeler sürerken bakıyorsunuz televizyonların devamlı sazendeleri ve yazılı basındaki yanaşmalar bunlardan hiç söz etmiyor. Ee, sessiz de kalacak değiller. Varsa yoksa CHP’deki değişim ve Kılıçdaroğlu. Sözün kısası: İktidar yandaşlarının CHP’den ve Kılıçdaroğlu’ndan hiç şikayet etmemeleri gerekir; hayatlarını kurtarıyor. Düşünün: CHP olmasa ne konuşacaklardı? Ödemekte olduğumuz ve daha çok ödeyeceğimiz bedelleri mi?

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İstihdam (4) 03 Eylül 2024
İstihdam (3) 27 Ağustos 2024
İstihdam (2) 20 Ağustos 2024
İstihdam (1) 13 Ağustos 2024
Bir banka ve yalnızlık 09 Temmuz 2024
Bir hatır meselesi 02 Temmuz 2024