Seçim öncesi hayal kırıklığı...
Seçim dönemleri, ülkelerde dış politika söylemlerinin de keskinleştiği zamanlar olarak tarihe not düşülür.
Ancak Türkiye'de seçimlere bir aydan az zaman kala, AK parti hükümetinden dış politikaya yönelik pek "şahin" çıkışlar görülmüyor. O kadar ki, Türk dış politikasında her daim "olağan şüpheli" konumundaki Yunanistan'a yönelik bile işbirliği mesajları hakim Ankara tarafından.
Yunanistan'da durum pek farklı değil; Seçimlere az zaman kala, Türkiye'ye karşı "sert politika" taraftarı Yunan medya organlarına rağmen, Atina hükümetinden işbirliği çağrıları geliyor Ankara'ya.
Benzer bir durum, Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleri ile ilişkilerinde de hakim; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yıllarca "katil/darbeci" sıfatlarıyla andığı Mısır'daki Sisi yönetimiyle, şimdilerde sıkı ilişkiler peşine düşmüş görünüyor AK Parti hükümeti. Mısır Dışişleri Bakanı Şükri'nin geçen haftaki Türkiye ziyareti de, bunun örneği konumunda.
DEPREM VE
EKONOMİK KRİZ
Daha önceki seçimlerden önce, içerde kendi seçmenini konsolide etmek için olabildiğince çok ülkeyle "kavgaya tutuşan" AK Parti hükümetinin, bu seçimlerde tutum değişikliğine gitmesinin bir nedeni var elbette; ekonomik kriz.
Buna bir de Türkiye'yi vuran ve mevcut ekonomik krizi daha da derinleştiren deprem felaketini de eklemek gerek. AK Parti hükümetinin seçim öncesinde dışardan bulabildiği her -dolara bile değil- sente ihtiyacı var ekonomiyi canlı tutabilmek için. Bunun çaresini de, bir dönem ideolojik ya da iç politik nedenlerle kavga edilen ülkelerle bir bir barışmakta arıyor AK Parti hükümeti.
AK PARTİ HÜKÜMETİNİN SÖYLEM
DEĞİŞİKLİĞİ YETERLİ OLDU MU?
Peki AK Parti yetkililerinin seçim öncesinde daha da yumuşattığı dış politika söylemi, mevcut hükümetin beklentilerini karşılamaya yetebilecek mi?
Bu sorunun yanıtı kabaca "hayır". Örnekler çok;
Suudi Arabistan'a verilen tavizler, Kaşıkçı davasından bile vazgeçilmesi, bu ülkeden beklenen büyük yatırımları getirmedi. AK Parti hükümetinin Riyad'da alıp alabildiği beş milyon dolarlık swap -bir nevi borç- oldu.
Mısır'la yakınlaşma çerçevesinde Erdoğan'ın beklentisi, seçim öncesinde Sisi ile bir zirve düzenleyip, dosta/düşmana "biz barıştık" mesajı vermekti. Böylece "istikrar adası Türkiye" imajı yaratılıp, dış yatırımların önü açılacaktı. Ancak Mısır buna yanaşmadı. AK Parti hükümetinin tüm ısrarlarına rağmen, Kahire yönetimi ancak Dışişleri Bakanları düzeyinde bir görüşmenin önünü açtı. O görüşmede de, Bakan Çavuşoğlu'nun tüm uğraşlarına rağmen, Mısır Dışişleri Bakanı Şükri'nin ağzından "diplomatik ilişkileri yeniden normalleştiriyoruz" cümlesi alınamadı.
Suriye de benzer bir durum yaşandı; Erdoğan yine seçim öncesinde Beşar Esad'la birlikte fotoğraf vermek istedi. AK Parti hükümeti bunun için Moskova'yı, ardından da Tahran'ı aracı yaptı. Ancak Esad seçimlerden önce Erdoğan'ın eline böyle bir "propaganda malzemesi vermemek" konusundaki kararlılığını bozmadı. Bir de bunu kamuoyuna açıkladı.
AK Parti hükümeti, Washington'un "seçim malzemesi olmayacağız" inadını da kıramadı. Erdoğan'ın daha önceki sert çıkışlarının aksine son anda Finlandiya'nın NATO üyeliğinin önünü açması bile Washington'u seçim öncesi AK Parti hükümetine "jest" yapması için ikna edemedi. Nitekim bunun hayal kırıklığı da Erdoğan'ın ABD'nin Ankara Büyükelçisi Flake'e bizzat laf atmasıyla ortaya döküldü.
Erdoğan'ın "kardeşim" dediği Katar'dan bile, seçim öncesinde AK Parti hükümetini rahatlatacak herhangi bir adım yok. Sadece Rus Lider Putin, tahıl anlaşmasını uzatmak, "Akkuyu harcaması" adı altında biraz para göndermek, doğalgaz borçlarını ötelemek gibi, AK Parti hükümetine biraz soluk aldıran adımlar attı. Ancak Moskova bile işi, seçim öncesinde -AK Parti'nin tüm ısrarlarına rağmen- Erdoğan-Putin fotoğrafı vermeye kadar vardırmadı. Kremlin resmen, Putin'in seçim öncesinde bir Türkiye ziyareti planlamadığını açıkladı.
Bunlar şaşırtıcı değil elbette; Sadece Türk vatandaşları değil, tüm dünya da Türkiye seçimleri öncesindeki anketlerin gidişatını yakından izliyor. Kimse "yanlış ata" oynamak istemiyor.