Savaşları sonlandıracak bir “İş Planı” var!
Dünyada her yıl yaklaşık 250 milyon çocuk silahlı çatışmadan etkileniyor. 75 milyon çocuğun eğitimi felaketler ve çatışmalarla sekteye uğruyor. Dünya genelinde 2019 Kasım ayına kadar 70,8 milyon insan zorunlu olarak evlerini, ülkelerini terk edip göç etmek zorunda kaldı. Ortak anlayışa ve empatiye en fazla destek duyduğumuz zamanlardan birini yaşıyoruz. Ve bazı insanların kendi gerçek hikayelerinden yola çıkıp, bu gidişata dur demesi gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta düzenlenen 10. Boğaziçi Zirvesi’ndeki “Dünyada Zorunlu Göç ve Yeni Dinamikleri” panelinde çok önemli isimleri dinledik. Bu isimler arasından, Dr. Scilla Elworthy ve Marie-Christine Nibagwire’ın hikayeleri, “ortak akıl”la hareket etme ihtiyacının aciliyetini ortaya koyar nitelikte.
Yılda 2 milyar dolarla 10 yılda savaşları bitirebiliriz
Peace Direct, Rising Women Rising World ve FemmeQ’nun kurucusu Dr. Scilla Elworthy, dünya barışı adına yaptığı çalışmalardan dolayı üç kez Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş bir barış elçisi. Elworthy 2003 yılında Niwano Barış Ödülü’ne layık görüldü. The Business Plan for Peace: Building a World Without War (Barış İçin İş Planı: Savaşsız Bir Dünya İnşa Etmek) isimli son kitabında, dünya genelinde savaşları engellemenin mümkün olduğunu anlatıyor.
Barışı kadınların getireceğine inanan, Dr. Scilla Elworthy’nin iş planı şöyle: “50 yıldır, çatışmaların engellenmesi, barışın inşa edilmesi üzerine çalışmalar yapıyorum. Son birkaç yıldır ise, silahlı çatışmaları durdurmanın, şiddeti engellemenin bir maliyetinin olduğunun ve bu maliyetin aslında tahmin edilenin çok daha altında olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla yeterli kaynağı ayırarak, savaşları sona erdirmek mümkün. Bugün yaşadığımız temel sorunların başında iklim değişlikliği, göç, fazkir/ zengin arasındaki uçurum, siber suçlar ve terör geliyor. Bu sorunları, silahlanma ile aşamadığımız ortada. Silahlanmaya her yıl yaklaşık 2 trilyon dolar harcıyoruz. Oysa, 10 yıl boyunca her yıl 2 milyar dolar harcayarak çatışmaları engellemek mümkün. Dünya genelinde açlığı sonlandırmak için 30 milyar dolara; dünyadaki her bir çocuğun temiz suya erişimini sağlamak için ise 11 milyar dolara ihtiyacımız var. Savaşlara, kıtlığa ve iklim değişikliğine yönelik sorunlara devletler tarafından çözüm üretildiği zaman, göç etmek zorunda kalanların da sayısı azalacak.”
Dr. Scilla Elworthy’e göre barışı getirecek doğru politikalardan bazıları şöyle:
● Silah endüstrileri fosil yakıt endüstrisi gibi değerlendirilmeli. Yatırım fonlarının bir önce, silah üreticilerini portföylerini değiştirmeleri yönünde uyarması lazım.
● Odak noktası savaş sonrası çözümler üretmek değil; savaşı önlemek olmalı. Bu doğrultuda her bir NATO ülkesinin çatışmaları engellemek amacıyla kullanılacak bir bütçe oluşturması gerekiyor.
● Barış anlaşmalarında daha fazla kadın olmalı. Savaş ve çatışmalar, erkekler tarafından yaratılıyor ve erkekler tarafından sürdürülüyor. Barışın inşa edilmesi ve korunması sürecinde kadınların daha fazla varlık göstermesi gerekiyor. BM verilerine göre; 2009 yılında barış müzakerelerine katılan kadınların oranı sadece yüzde 2.5 olmuş ve bu barış anlaşmaları sadece 5 yıl sürmüş. Barış müzakerelerine katılan kadınların oranı yüzde 10 olduğunda ise, barış anlaşmalarının 15 yıldan fazla sürdüğü izleniyor. Bunun nedeni çok açık; barış masasında oturan ‘savaş lordları’ her zaman daha fazla güç, kaynak ve para arayışında oluyorlar. Masaya kadınlar geldiğinde ise, gündem yetim kalan çocuklar, dul kadınlar, yaralılar, yurdundan edilenler oluyor. Dolayısıyla, şiddet kısır döngüyü kadınlar kıracak; insanlar intikam yerine, yeniden barışı inşa etmeyi tercih edecek.”
● Çatışmayı engellemenin ve çözüme ulaştırmanın en iyi yolunu yerel toplum biliyor. Dolayısıyla, barışın inşa edilmesinde, yerel çözümlerin ön plana çıkması gerekiyor.
● Silah ticareti her yıl 100 milyar dolarlık bir hacme ulaşıyor. Birleşmiş Milletlerin daimi üyelerinin beşi, dünyanın en büyük altı silah üreticisi konumunda. Silah endüstrisi savaşların en büyük nedeni. Bu alanda önemli düzenlemelere ve şeffaflığa ihtiyacımız var.
● İnsan ilişkilerinde şiddetin temelinde yatan en önemli unsurlardan biri “aşağılanma”; oysa bunun yerine karşılıklı saygıyı koymak gerekiyor. Nelson Mandela, hapisten çıktığında şiddetin yerine, sağduyu, esneklik ve bilgeliği koydu. Bu bakış açısı Güney Afrika’da iç savaşın çıkmasını engelledi.
İyileşmek ve geleceğe yürümek herkesin hakkı
Marie-Christien Nibagwire, 1994'te gerçekleşen Ruvanda Soykırımı’ndan kaçtı. Kızı ile birlikte 4 yıl ülkesiz yaşadıktan sonra, 1998 yılında İngiltere vatandaşlığını aldı. Kendi gibi soykırım ve savaş mağdurlarına yardım edebilmek için “Saferefugerwanda” organizasyonunu kurdu. 2016 yılında Woman on the Move Award’e aday oldu. 2018 yılında İngiltere Parlementosu’ndan “The African Achievers Award’ü aldı. Temmuz 2019 yılında ise Üniversal Barış Federasyonu tarafından Barış Elçisi ilan edildi. Nibagwire; “Zorunlu göçten iklim krizine yaşanan tüm olaylardan çocuklar çok etkileniyor ve dünyayı değiştirmek istiyorsak o çocuklara çok ihtiyacımız var. Bu nedenle onlara yardım etmemiz çok önemli. Herkesin kendisinden daha zor durumda olduğu birileri var ve herkes kendinden daha kötü durumda olana yardım ettiğinde eşitsizlik azalacak. İnsanlara sevgiyle dokunmuş olanlar, kendi kazançları için bencil ve hırsla davranan insanlardan çok daha fazla hatırlanacak ve bu dünyada unutulmayan izler bırakacak. Saferefugerwanda, mültecilere yardım ederken aynı zamanda zorunlu göçün sona ermesi için çalışıyor. Afrika’daki mülteciler için gelir projeleri hayata geçiriyoruz, gelecekte savaş ve soykırımı engellemenin yollarını öğretiyoruz. İlkokul yaşlarındaki çocuklara, sevgi, eşitlik, hoşgörü, diğerine saygı duyma gibi değerleri kazandırmayı hedefliyoruz. Ben ailemi, sevdiğim insanları, arkadaşlarımı kaybettim, bir ülkeden diğerine sürüklenen bir mülteci oldum. Sonunda İngiltere’ye geldim ve artık bir ülkenin vatandaşıyım. Şimdi, kendi sahip olduklarımı ihtiyacı olanlarla paylaşmam gerekiyor. Hikayemi, yaşadığım deneyimi, edindiğim bilgileri paylaşmak, onlara yardım edecek. İyileşmek herkesin hakkı. İyileşmek ve geleceğe doğru yürüyebilmek herkesin hakkı… Ben bunu öğrendim…” diyor.
Maya Vakfı: Her çocuk insanca yaşamalı, gelecek umudu taşımalı
10. Boğaziçi Zirvesi’ndeki “Dünyada Zorunlu Göç ve Yeni Dinamikleri” paneline ev sahipliği yapan Maya Vakfı; özgür, güvenli ve üretken bir çocukluk yaşamış sağlıklı bireylerden oluşan bir toplum hayaliyle Eylül 2015’te kuruldu. Vakıf, her çocuğun insanca yaşamayı, gelecek umudu taşımayı, kendisine ve dünyaya inanmayı hak ettiği inancıyla, 5-18 yaşındaki çocuk ve gençlerin psikolojik, zihinsel, fiziksel ve akademik gelişimine katkıda bulunuyor. Maya Vakfı Genel Müdürü Jülide Ergin, vakfın çalışmalarına yönelik şu bilgileri veriyor: “Dezavantajlı çocukların sahip oldukları potansiyeli ortaya koymalarına, kendilerini özgürce ifade etmelerine, yaratıcı düşünce geliştirip üretken olmalarına destek oluyoruz. Çalışmalarımıza, aileler ve eğitmenler dahil, çocuklara dokunan herkesi dahil ediyoruz. Travmalar tedavi edilmezse, nesilden nesile aktarılıyor. Programlarımızın odağına dezavantajlı ve travmaya maruz kalan çocukları yerleştiriyoruz ve çocukların etkileşim içinde olduğu kişi ve kurumların da bu konudaki duyarlılığını artırmayı hedefliyoruz. Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Programı kapsamında, savaş, göç, kayıp, şiddet gibi nedenlerle travmaya maruz kalan çocuklara, yaratıcı sanat terapisi ve sosyo-kültürel aktiviteler aracılığıyla rehabilitasyon desteği veriyoruz. Travmaya Duyarlı Okullar Programı, Kapasite Geliştirme Programı ve Gönüllü Programı kapsamında yürüttüğümüz çalışmalarla çocuklarımız için daha iyi bir gelecek yaratmayı amaçlıyoruz. Travmaya Duyarlı Okul Programı ile 5 bin çocuğa ulaştık, bin 55 öğretmene ve danışmana eğitim verdik. İstanbul’da Balat bölgesinde 7 okulla başlayan projeyi, bu sene Şubat ayında Şanlıurfa’ya da taşıdık ve ulaştığımız okul sayısı 20’ye yükseldi. Güneydoğu’da; Kilis, Gaziantep, Hayat ve Mersin’de de çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Hedefimiz, profesyonellerin uzmanlığını gönüllülerin enerjisiyle birleştirmek ve çocuklarımıza çok daha iyi bir gelecek sunmak.”