Savaş ve tedarik...
Ekonomi küreselleştikçe, tedarik zinciri de genişliyor; Ta ki dünyanın bir köşesinde bir savaş patlayana kadar.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası ortaya çıkan tahıl krizi bunun örneği. Türkiye'nin kolaylaştırıcılığı ile, Birleşmiş Milletler çatısı altında geçici bir çözüm bulundu Ukrayna ve Rusya tahılının dünyaya taşınması konusunda. Ama savaş kızıştıkça, bu çözüm de uygulanamaz olma yolunda. Nitekim Ruslar, Mayıs sonunda bitecek olan tahıl koridoru anlaşmasını uzatmak konusunda ayak diremeye başladılar bile.
Hiç beklenmedik bir tedarik krizi ise Sudan'da patlayan iç savaş ile çıktı; Tahıl kadar yaşamsal değil belki ama, yine de önemli. Gazlı içeceklerin hammadesi olan ve adına "Arap sakızı" denilen maddenin ana üreticisi Sudan. İç savaşla birlikte, Sudan'ın küresel tedariğinin yüzde 70'ini karşıladığı bu maddenin dünyaya arzı da durma noktasına geldi. Gazlı içeceklerde bulunan şekerin dibe çökmesini ve kristalleşmesini engelleyen Arap sakızı maddesi ayrıca baskı mürekkebi üretiminde, kozmetikte, hatta bazı ilaçlarda da kullanılıyor.
Dolayısıyla Sudan'daki iç savaş dünya haberlerinde çokca yer almasa da, pek çok küresel büyüklükte şirkette üretim zincirini fena etkilemiş durumda.
BİDEN, SUUDİ-İSRAİL NORMALLEŞMESİNİN PEŞİNDE
Bir başka tedarik krizi ise, Rusya'ya Batı yaptırımları nedeniyle bu ülkenin ana ihracatcılarından biri olduğu petrol ve doğalgaz alanında yaşanıyor.
Batı yaptırım uyguladıkça, Rusya petrol ve doğalgazı dünyadaki diğer dev ekonomiler, Çin ve Hindistan'a akar oldu son aylarda. Moskova'yı yaptırımlarla sıkıştırmayı planlayan ABD yönetimi ise, Çin konusunda birşey yapamasa da, Hindistan'ı kendi tarafına çekmekte kararlı görünüyor.
Bu amaçla ABD'deki Başkan Biden -deyim yerindeyse- tükürdüğünü yalamaktan bile imtina etmedi; Körfez ülkeleri ile zirve toplantısını bahane edip, bir dönem Kaşıkçı cinayeti nedeniyle "parya devlet" ilan ettiği Suudi Arabistan'a gitmekten çekinmeyen Biden, şimdi de Suudi Arabistan üzerinden Hindistan'a açılma adımları atıyor.
Biden'ın en yakın çalışma arkadaşlarından Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan'ın geçen haftaki Suudi ziyaretinin ana amacı buydu. Sullivan, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman'la görüşmenin yanısıra, ABD-Birleşik Arap Emirlikleri-Hindistan ve Suudi Arabistan dörtlü toplantısına da katıldı. Eğer plan yürürse, Hindistan'ı Çin-Rusya kıskacından çıkarıp, ucuz Arap petrolü ile buluşturmayı amaçlıyor Washington yönetimi.
Sullivan'ın Suudi ziyaretinin ikinci amacı ise, Ortadoğu'da istikrarı sağlayıp, ABD'nin askeri ağırlığını Çin'i çevrelemek üzere Uzak Asya'ya kaydırabilmek. Bunun için de İsrail'in Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirmesini şart görünüyor ABD; Nitekim Beyaz Saray'ın Ortadoğu masasından sorumlu ismi Brett McGurk da, Sullivan'ın Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Salman'la görüşmesinin ayrıntılarını iletmek üzere aynı dönemde İsrail'e gitmesi, bu amaçla bağlantılı.
TÜRKİYE ADIMLARI SEÇİM SONRASINDA
Ortadoğu'da normalleşme ve Hindistan'ı Batı cephesine çekme girişimlerini adeta "oya gibi işleyen" ABD'nin, bölgenin önemli ülkesi Türkiye'nin Moskova ile ilişkilerini görmezden gelmesi pek mümkün değil elbette.
Washington yönetimi belli ki Türkiye'deki seçim sonuçlarını bekliyor. Ardından Ankara'ya yönelik bir "havuç-sopa" politikası başlaması da kaçınılmaz görünüyor.