Sanayici, sermayesini arsaya binaya harcamasa uçar mıyız?
Türkiye, 2022’yi 254 milyar dolarlık ihracat ve yaklaşık 350 milyar dolarlık ithalatla tamamladı. 81 vilayetimizin 24’ü 1 milyar doların üzerinde ihracat yapabiliyor. Buna rağmen, ortaya çıkan ‘devasa dış ticaret açığının tamamına yakını’ 2021’e göre ikiye katlanmış olan ‘enerji faturasının’ eseri. Doğalgaz ithalatında Karadeniz’de bulduğumuz ‘yerli kaynak’ devreye girince yıldan yıla ithalatta önemli düşüş göreceğiz. Nükleer santral tümüyle devreye girdiğinde de elektrik tüketimimizin yüzde 12’si yerlileşmiş olacak. Petrolde ise hâlâ rahat bir nefes aldıracak büyük rezerv bulunmuş değil. Otomobillerin hızla elektriklenmesi, güneş, rüzgâr, jeotermal kaynaklarla ülkemizin elektrik üretiminin artması, orta ve uzun vadede dış ticaret açığımızın azalması için umut veriyor. Sanayicilerin yenilenebilir enerji kaynaklarından tükettikleri kadar elektrik üretme çabası da çok önemli. Ancak bu yıl ve takip edecek en az 5 yıl ‘makul miktarda dış ticaret açığı veren’ ülke olabilmek için enerji bulma çabalarımız kadar ‘sanayi üretimimizi ve ihracatımızı’ hızlı artırmamız da şart. Büyüyen (büyümesi gereken) ekonomimiz ‘enerji tüketimimizi ve faturamızı’ doğal olarak şişirmeye devam edecek. Kalkınmaktan, halkın refahını artırmaktan, maksimum istihdama ulaşmaktan vaz geçemeyeceğimize göre ülkemizin sanayi kapasitesini artırmak zorundayız. Bunun için de çok iyi şartlarda on milyarlarca dolarlık finansman lazım.
Başkanlar yıllardır söylüyor bir duyan yok
Sanayi odaları başkanları uzun süredir şu formülü dile getiriyor: “Ülkemizde bir fabrika yatırımının ortalama yüzde 30’u, İstanbul gibi büyük şehirlerde yüzde 50’si arsa maliyetidir. Fabrika binasına da bir o kadar harcamak gerekiyor. Biz sanayici olarak makine yatırımına hazırız ama arsa ve fabrika binası için uygun ve yeterli kaynak bulmak neredeyse imkânsız. Devlet yatırım yapmak isteyen sanayiciye 49 yıllığına kiralama yöntemiyle ‘hazır fabrika binası’ tahsis etsin. Mülkiyet devlette kalsın. Bunun için uygun ve sürdürülebilir bir model oluşturulursa Türkiye’nin sanayi üretim kapasitesi 5 yılda en az 3 katına çıkabilir. O zaman ihracat için 500 milyar dolarlık hedef bile çok küçük kalır. Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına en kısa sürede girebilir ve kişi başına düşen milli gelirde ‘orta gelir tuzağından’ çıkıp 30 bin dolara doğru yol alırız.”
Bu sözleri dinleyen ya da okuyan vatandaşlarımız, “Ne yani devlet zaten zengin olan sanayiciye bir de arsa ayırıp bina mı yapacak, bunun bana ne faydası var” diyebilir. Belki de siyasetçiler halkın bu şekilde tepki vermesinden çekindikleri için konuyu hep görmezden geldiler. Geçmişte bir ana sektör için benzer destek ve teşvik sağlandığında da ortalık çok karışmış, bunu yapan siyasi irade çok ağır eleştirilmişti ama sonuç çok başarılı olmuştu. Nasıl mı?
ÖZAL’IN TURİZM İÇİN YAPTIĞI SANAYİ İÇİN DE MÜMKÜN
Türkiye’nin ‘kapalı ekonomi’ çağını kapatan ve ‘küresel rekabete açık piyasa ekonomisi’ kurallarının ilk adımlarını atan eski başbakanlardan merhum Turgut Özal, daha Başbakanlık Müsteşarı iken hazırladığı ve 12 Mart 1982’de kabul edilen 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Türkiye’nin turizmde çağ atlamasını sağlayan siyasetçi oldu. Bu kanunun çıktığı günlerde, 1983’te Türkiye’nin yıllık turizm geliri 400 milyon dolar civarındaydı. Teşvik kanunu ile Türkiye’de tesis ve yatak kapasitesi öyle hızlı arttı ki Türkiye’nin turizm gelirleri 2000 yılında 7,6 milyar dolara ve 2010’da da 20,8 milyar dolara çıktı. 2022’de ise 40 milyar doların üzerinde turizm gelirimiz oldu. Turgut Özal’ın Turizmi Teşvik Kanunu çok kapsamlı ve detaylıydı ama özetle ‘turizme uygun yerlerde devlete ait arsaların 49 yıllığına yatırımcılara tahsisini, tesis inşası için uygun vade ve faizle krediyi, bu kapsamda yapılan yatırımlardan belirli süre kurumlar vergisi istisnasını’ içeriyordu. Tabii ki bu kanun yıllar içinde revizeler gördü ama ilk çıktığında ve sonra Turgut Özal, Anavatan Partisi Genel Başkanı olarak Başbakanlık koltuğuna oturduktan sonra muhalefet tarafından çok ağır eleştirilere maruz kaldı ama güçlü vizyon sahibi bir siyasetçi olarak bunu önemsemedi. Bu sayede Türkiye, Akdeniz çanağında bugün ve gelecekte en iddialı turizm ülkesi haline geldi.
OTOMOTİV SEKTÖRÜ HER ŞEYİ İTHAL Mİ EDİYOR?
Türkiye otomotivdeki üretim ve ihracat gücüyle bir dünya devidir. Ancak bazen ‘diğer sanayi sektörlerinden önemli isimler bile’ otomotiv sanayimizi haksız eleştirmekten kaçınmıyor. ‘Otomotiv ne yapıyor ki her şeyi ithal ediyor’ diyenlerin sayısı hiç azalmıyor. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, 2022 yılı otomotiv ihracatı önceki yıla göre yüzde 5,7 artırarak 30 milyar 996 milyon dolara yükseldi. Aralık ayındaki 3 milyar 157 milyon dolarlık ihracat tüm zamanların en yüksek aylık ihracatı oldu. OİB Başkanı Baran Çelik, “Avrupa başta olmak üzere ekonomilerde yaşanan yavaşlamalara rağmen 2022’yi ihracat artışıyla tamamladık. Üstelik ihracatımızda Euro/dolar paritesindeki değişimden dolayı 3 milyar dolarlık bir kayıp söz konusu. ‘Cumhuriyetimizin 100’üncü Yılı’ şerefi ne 2023 yılı ihracat hedefimizi 34 milyar dolara yükselttik, tüm zamanların rekorunu kıracağız” diyor. Peki, otomotiv sanayimiz neyi ne kadar ihraç etti? Otomotiv sanayimizin en büyük ürün grubu ‘tedarik endüstrisi ihracatı’ 2022’de yüzde 10 artarak 12 milyar 983 milyon dolar oldu. Otomobil ihracatı 9,2 milyar doları aştı. 2022’de 31 milyar dolara yakın ihracata karşılık, ithalatımız yaklaşık 20 milyar dolar oldu. Böylece otomotiv sanayimiz 10 milyar doların üzerinde dış ticaret fazlası vermeye 2022’de de devam etti.