Sanayi üretimindeki düşüş yüzde 19.9 mu, yüzde 30.6 mı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Sanayi üretiminde moralimizi düzeltecek küçülme yüzde 19.9 görünüyor ama gerçek daralmanın oranı yüzde 30.6. Nisandaki yüzde 31'den sonra mayısta da neredeyse aynı oran görüldü, hazirandaki hızlı artışla ikinci çeyrek daralması yüzde 20'ye ancak inecek.

Katar'la olan swap anlaşmasının tutarında yapılan 10 milyar dolar karşılığı artırım mayıs ayı ödemeler dengesi istatistiklerine yansıdı. Bu swapla Merkez Bankası rezerv anlamında nefes alırken ödemeler dengesi de kendine geldi.

TÜİK sanayi üretiminin mayıs ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 19.9 oranında gerilediğini açıkladı. Bu, yüksek bir oran olmakla birlikte hiç kuşku yok ki nisan ayındaki yüzde 31.3’lük gerilemeye göre çok daha az kötü.

Ancak, mayıs ayındaki üretim gerilemesinde kafaları karıştıran bir başka oran daha var. Üretim, bir hesaba göre de yüzde 30.6 gerilemiş durumda.

Peki hangi oran mı doğru?

İkisi de! Nerede kullanmak istediğinize, ne amaçla kullanmak istediğinize bağlı olarak iki oran da doğru!

Önce yüzde 30.6’lık değişimi veren orana değinelim. Bu ham endekse, yani takvim etkisinden arındırılmamış endekse göre bulunan oran. Hep verdiğimiz bir örnek var ya; sanayi üretimini tek ürün varsayalım, örneğin buzdolabı, geçen yıl mayısta kaç buzdolabı ürettik, bu yılki üretim kaç adet, onların kıyaslaması. Elle tutulur, gözle görülür, sayılabilir üretim adedinden söz ediyoruz.

Ama biliyoruz ki her yıl aynı aylarda aynı sayıda işgünü yok. Hele bu yıl sayı iyice şaştı. Sokağa çıkma yasakları, bazı işyerlerinin kapalı olması gibi nedenler... Dolayısıyla bu yılın mayısındaki işgünü sayısı geçen yıldan çok azdı. İşte gerçek üretim eğilimini, gerçek üretim performansını yakalayabilmek için bu durumlarda devreye takvim etkisinden arındırılmış hesaplama giriyor. Yaklaşım şu: Bu yıl mayısta, geçen yılın mayısındaki kadar işgünü olsaydı üretim hangi düzeyde gerçekleşirdi? Buna göre hesaplanan endekse göre üretim azalması ise yüzde 19.9.

Gerçek üretim gerilemesi yüzde 30.6

Ama dikkat edelim; takvim etkisinden arındırılmış endeks gerçek üretim eğilimini, gerçek üretim performansını yansıtıyor ama gerçek üretim düzeyindeki değişimi yansıtmıyor. Bu biraz da sanal bir üretim değişimi. “Aynı gün sayısında çalışabilseydik, ne üretirdik” sorusuna yanıt aranmış oluyor.

İki oranın da doğru olduğunu belirttik. Yüzde 19.9’luk gerileme üretim potansiyelimiz, performansımız anlamındaki oranı veriyor.

Ancak somut üretim düzeyindeki değişimi veren oran yüzde 30.6’lık gerileme.

GSYH hesaplamasında da somut üretim düzeyini gösteren yüzde 30.6’lık oran esas alınacak, bunu da unutmamak gerek.

Bir ay önce yazmıştık

Tarih 17 Haziran. Nisan ayı sanayi üretiminin hem ham endekse göre, hem takvim etkisinden arındırılmış endekse göre bir önceki yıla kıyasla yüzde 31 gerilediğinin açıklanmasından sonra şunları yazmıştık:

“Takvim etkisinden arındırılmamış sanayi üretim endeksi nisan ayında 78 olarak gerçekleşmişti. Mayıs ayındaki üretimin nisanla aynı düzeyde, yani endeks bazında 78 olarak gerçekleşeceğini varsayıyoruz. (Gerçekleşme 84 oldu.) Geçen yılın mayıs ayındaki üretim endeksi 121 düzeyinde bulunuyordu.

Üretimin haziranda ise belirgin olarak artacağını ve geçen yılki 97'ye yaklaşacağı öngörüyoruz.”

Bir ay önce yaptığımız tahmin, mayıs ayı sanayi üretiminde geçen yıla göre yüzde 30-35 arası bir gerileme olacağı yönündeydi. Nitekim açıklanan oran da yüzde 30.6 oldu.

Haziranda hızlı bir artış var

Sanayi üretiminin haziranda mayısa göre en az yüzde 20 artış gösterdiği tahmin ediliyor. Bu oran yüzde 25’i bile bulmuş olabilir.

Bu durumda hazirandaki üretim geçen yıla göre de yüzde 5 dolayında artış gösterecek.

Haziranda beklenen bu performansa rağmen nisan ve mayıs aylarında yüzde 30’un üstünde gerçekleşen gerilemeler yüzünden yılın ikinci çeyreğindeki sanayi üretiminin geçen yılın yüzde 20 kadar altında kalması, bu etkiyle GSYH’de de bu çeyrekte yüzde 15-20 arası bir gerileme yaşanması beklenmeli.

Daha önce GSYH’de ikinci çeyrekte beklediğimiz gerileme yüzde 20-25 aralığındaydı, hazirandaki üretim performansının tahminlerden yüksek seyretmesinden dolayı tahminimizi güncelleme ve biraz daha iyileştirme ihtiyacı duyduk.

Swapımı yaparım, keyfime bakarım!

Ödemeler dengesinin finansman kaleminden hem giriş olur, hem çıkış; ama Türkiye gibi genel olarak cari açık veren bir ülke için beklenen, umulan ve normal olan girişin daha fazla gerçekleşmesidir. Net finansman girişi olmalıdır ki cari açık finanse edilebilsin.

Ancak çıkış daha yüksek oluyorsa o zaman hem cari açığı kapatabilmek, hem de finansman çıkışını karşılayabilmek için “evdeki gümüşler” satılır, yani Merkez Bankası rezervi kullanılır.

İyi de ya evde satacak gümüş kalmıyorsa...

Mart ve nisan aylarında olağanüstü gelişmeler yaşandı. Yabancı Türkiye’yi adeta terk etti, finans kalemindeki bu çıkışı karşılayabilmek için de bu aylarda Merkez Bankası rezervinden sırasıyla 16.6 milyar ve 8.6 milyar dolar kullanmak gerekti. Ancak Merkez Bankası her ay böyle milyar dolarlar satacak güce sahip değildi ki...

Ödemeler dengesini "dengelemek” gerekiyordu ve işte mayıs ayında bu yapıldı.

Katar’la olan 5 milyar dolara denk tutardaki swap anlaşmasının 15 milyar dolara çıkarılmasıyla yaratılan 10 milyar dolar mayıs ayı ödemeler dengesine girdi.

Ödemeler dengesinin "finansman hesabı-diğer yatırımlar-efektif ve mevduatlar-net yükümlülük oluşumu-Merkez Bankası” kaleminde mayısta ağırlıkla Katar'la yapılan swap anlaşmasından kaynaklanan 9 milyar 969 milyon dolarlık giriş oldu. Bu kalemde ilk üç ay neredeyse hiç hareket gözlenmemiş, nisanda ise 997 milyon dolarlık giriş kaydedilmişti.

Mayıstaki bu 10 milyar dolara yakın tutarla birlikte Merkez Bankası’nın bu kalemdeki net yükümlülük oluşumu, yani döviz girişi beş ay toplamında 10 milyar 958 milyon dolara ulaştı.

Tabloda bu kalem mayıs ayı için sarı ile işaretlediğimiz 9 milyar 735 milyon dolar kapsamında yer alıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar