Salgına karşı mücadelede başarılı ve başarısız örnekler…
Dünya piyasalarında yukarı yönlü dalgalı seyir devam ediyor. Vaka sayılarında devam eden yükseliş nedeniyle gelişmiş ülke borsalarındaki satış dalgası kısa sürdü. Kayıplarını büyük ölçüde geri alan ABD ve Avrupa borsalarının sene başından beri dolar bazında getirisi yüzde 10’u üzerinde seyrediyor.
Türkiye yükselişe katılmayan az sayıda gelişmekte olan ülke arasında yer alıyor. Salgının kontrolden çıkması, ekonomi politikalarındaki belirsizlik ve jeopolitik risklerdeki artış Türkiye piyasalarını gelişmekte olan piyasalara göre negatif ayrıştırıyor.
MSCI Türkiye sene başından beri yüzde 23 kayıpla en çok kaybettiren gelişmekte olan borsa endeksi konumunda. Son üç yılda ortalama yüzde 23, son 10 yılda yüzde 12 kayıpla oldukça kötü bir performansa sahibiz.
Jeopolitik riskler konusunda Türkiye’nin yapabilecekleri sınırlı. Belalı bir coğrafyada yaşıyoruz. Değiştirme şansımız yok. Ama gerek salgınla mücadele gerekse ekonomi politikalar konusunda ilerleme sağlamak için çok yerimiz var.
Bu yazıda ağırlıklı olarak salgınla mücadelede başarı sağlayan ve sağlayamayan ülkelerin ortak özelliklerinden bahsedeceğiz. Ancak pek çok cümleyi salgın yerine enflasyon koyarak okursanız anlamın değişmediğini göreceksiniz.
Üçüncü dalgaya karşı son dönemde başarı sağlayan ülkelere baktığınızda iki temel özellik görüyorsunuz. İlk iki dalgayı iyi yönetememişler. Salgın nedeniyle ağır kayıplar vermişler.
Dolayısıyla üçüncü dalgaya karşı başarısız olmaya toplumun tahammülü yok. Siyasi otorite salgına karşı önlemleri devreye erken alıyor ve kalıcı düşüş sağlanana kadar kararlılıkla sürdürüyor. Gerekli kaynağı olduğu için aşılama hızında pozitif ayrışıyor.
En iyi örnek olarak açık ara İngiltere öne çıkıyor. Milyon kişiye düşen vaka sayısı 800’e kadar yükselirken yüzde 85’i geçen kapama önlemi alınıyor. Vaka sayısı 150’nin altına inene kadar hiç bir gevşeme yapılmıyor. Daha sonra geriden ve kademeli olarak gevşeme geliyor.
İngiltere kadar olmasa da İspanya ve İtalya’da başarılı örnekler. İspanya vaka sayısı artmadan çok önce kapama önlemlerini yüzde 70’e çıkarıyor. Vaka sayısı 800’den 200’ün altına inene kadar neredeyse hiç gevşetmiyor. İtalya hızlı ve sert önlemlerle (yüzde 80) vaka sayısını 600’den döndürüyor. Vaka sayısının 200’e gerilemesine rağmen hiç bir gevşemeye gitmiyor.
Başarısız örnek olarak Fransa öne çıkıyor. Vaka sayısında ekim ayında yükselmeye başlamasına rağmen ancak sayı 800’e yaklaşınca kasım başında yüzde 80 kapamaya gidiyorlar. Alınan önlemlerle başarı sağlanınca hemen gevşemeye gidiyorlar. Vaka sayısının sınırlı artmasına rağmen gevşetmeye devam ediyorlar. Vaka sayısı yeniden 700’e yaklaşınca yüzde 80 kapatmaya gidiyorlar.
Türkiye. Bu tabloda nerede yer alıyor? İlk dalgada hiç şüphesiz en başarılılar arasındayız. Vaka sayısı 50’nin altında olmasına rağmen yüzde 75’in üzeri kapanmaya gidip kademeli olarak gevşetiyoruz.
İkinci ve üçüncü dalgalarda maalesef aynı performansı gösteremiyoruz. İkinci dalga ilk dalgaya göre daha sert olmasına rağmen daha sınırlı yüzde 65- yüzde 70 bandında bir kapama yapıyoruz. Üçüncü dalgada karnemiz kırık. Mart ayında salgın tırmanırken kısmi gevşemeye gidiyoruz ve sonrasında ekonomiyi kapatmada geç kalıyoruz. Muhtemelen aşıya güveniyoruz. Ancak istediğimiz aşılama hızına ve etkisine ulaşamıyoruz. Artık önümüzdeki maçlara bakacağız.
İki haftadır piyasa dışı yazmamın gerekçesi, salgına karşı sabırlı bir politika izlenmesi için gereken uzun soluklu mücadeleye dikkat çekmek. Karşımızda eskisine göre daha hızlı yayılan ve daha öldürücü bir düşman var. Toplum da siyasi otorite de daha bilinçli ve kararlı olmalı. Mücadelemizi nisanda kapatalım mayısta açarız üzerine değil kalıcı ilerleme sağlama üzerine kurmalıyız. Ancak bu şekilde 2020 yılında sağladığımız bilimsel başarıyı tekrarlayabiliriz.
Çalışmada kullanılan veriler “ourworldindata” sitesinden alınmıştır.