Salgın, tarım topraklarının önemini iki ayda gösterdi
TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Gıda güvencesinin yeniden sorgulandığı salgın süreci, tarım topraklarının ne kadar önemli olduğunu iki ayda anlatmayı başardı” diyor.
COVID-19 sürecinde, sağlıktan sonra en fazla gündemimizde olan konu gıda güvencesi oldu. Son iki ay içinde, gıdasız yaşamın devam ettirilemez olduğu; dünya genelinde tüm ihtiyaçların ve ilişkilerin tarım ve gıda güvencesi ekseninde şekillendiğine tanık olduk. Tedarik zincirinin güvenliği açısından da, yerel üretimin, yani tarım topraklarının yaşamsal önemini anladık.
TEMA Vakfı; tarım topraklarının önemini, doğayı korumanın yaşamımızı korumak anlamına geldiğini, biyolojik çeşitliliğin yaşamsal önem taşıdığını senelerdir farklı proje ve çalışmalarla anlatmaya çalışıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından 5 Haziran’da kutlanan Dünya Çevre Günü kapsamında görüşlerini aldığımız TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Gıda güvencesinin yeniden sorgulandığı salgın süreci, tarım topraklarının ne kadar önemli olduğunu iki ayda anlatmayı başardı” diyor.
Yaşamın sağlıklı bir şekilde devam etmesinin ve insanlığın gıda güvenliğinin devamlılığının biyolojik çeşitliliğe bağlı olduğunu belirten Ataç, “Gün geçtikçe habitatlar hızla tahrip ediliyor. Örneğin; dünyadaki iki yaşamlıların yüzde 80’ini, kuş türlerinin yüzde 75’ini, memelilerin yüzde 68’ini bulunduran, bir anlamda canlılar için adeta güvenli liman olan ormanlar yok oluyor. Sadece 2010-2015 yıllarında dünyada 32 milyon hektar orman alanı yok edildi. Yaygın pestisit ve kimyasal gübre kullanımı, toprak biyolojik çeşitliliğini ve tozlaşmada rolü tartışmasız olan arıları yok ediyor, sucul ekosistemleri ise kirletiyor. İklim değişikliği, kirlilik, kentleşme ve vahşi madencilik nedenleriyle gezegenimizi değiştirdiğimiz için antroposen çağı olarak isimlendirilen yaşadığımız çağda türlerin yok oluş oranları insanlık tarihinde görülen tür kayıplarının bin katı” yorumlarını yapıyor.
İnsanlığın doğa ile kurduğu ilişkiyi yeniden tanımlama ve kurma ihtiyacını hissettiğimiz bugünlerde Dünya Çevre Günü, biyolojik çeşitlilik temasına odaklanarak tüm dünyada “Doğa Zamanı” sloganıyla kutlanıyor. Bu kapsamda, arazi bozulumu, iklim değişikliği, aşırı yararlanma ve işgalci türler nedeniyle yaşanan biyolojik çeşitlilik kayıplarına dikkat çekiliyor. Dünyadaki türlerin yüzde 25’inin -yani yaklaşık 1 milyon türün- yok olma tehdidi altında olduğunu belirten Ataç “Genetik çeşitlilik azalıyor. Doğaya olan yükümüz her geçen gün artıyor. Bu yükün azaltılması için tek bir bireyden tüm insanlığa, politikacılara ve yöneticilere görevler düşüyor. Daha fazla zaman kaybetmeden her birimizin gezegenimiz konusunda sorumluluk alarak harekete geçmesi gerekiyor. Bu anlamda salgın sonrası dünyada, doğa koruma ve biyolojik çeşitliliği tehdit eden iklim krizi ile mücadelede daha somut adımlar atılmasını umut ediyorum” ifadelerini kullanıyor.