Sakarya’da hububata değer katan makineler
Sizinle bugün paylaşacağım öykünün kahramanı Turgay Çelik Batum göçmeni bir ailenin çocuğu… Büyük göç yaşamış bir aileden geliyor. Ünlü 93 Savaşında (1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı) yerini yurdunu terk etmek zorunda kalan aile Sakarya’yı yeni vatan edinmiş…
Ülkemizde her ailede bir seferberlik öyküsü vardır. Çelik ailesinin büyük dedesi Dursun Çanakkale Savaşlarında gidip geri dönmeyenlerden. Turgay Çelik’in babasını amcası Tahir büyüttüğü için, yaşadıkları yörede Tahir’in Osman diye biliniyor.
Ailede bir “girişimci damar” var. Karapınar Köyün’de ilk fındık kırma makinesini kuruyorlar. Ayrıca akaryakıt istasyonları var. Satın alınan 70 dönümlük bir fındık tarlasına sahipler. İnşaat işleri de yapıyorlar. Tahir’in Osman aynı zamanda Adapazarı’nda yörenin önemli zahire tüccarı: Un, yem, kepek ticaretiyle uğraşıyor.
Turgay Çelik 1961 doğumlu… Ticaret Lisesini bitiriyor. Askere gitmeden Büyükbaş hayvan, alabalık yemi üretme tesisini yönetiyor Kemik unu bulamadığı zamanlarda midye kabuklarını kırarak kemik un haline getiriyor. Hammaddeyi İstanbul’dan sağlıyor. Günde 15 ton üretim yapan yem üretim tesisini askere giderken kapatıyor.
İşin kaynağında olmanın avantajı
Turgay Çelik asker dönüşü ailenin ana işi olan zahirecicilik yapıyor. 1984’de mısır ve diğer zahire depolarını Budaklar’a taşıyor. Kardeşleriyle birlikte o gün bugündür Budaklar merkezli çalışmalarını sürdürüyorlar. Turgay Çelik, “ İşin kaynağında bulunmanın ne denli önemli olduğunu Budaklar’da yaşayarak öğrendik” diyor.
Aile Sakarya’da lisanslı depo kurulmasında öncülük ediyor. Mısır hasattan sonra kurutulması gereken bir ürün. Önce İtalya’dan, sonra da ABD’den “kurutma makineleri” satın alıyorlar. Kurutma sırasında önemli kayıpları önlüyor makineli kurutmaya geçiş.
Makinelerde saatte 6 ton kurutuluyor; ama arıza olunca parçaların getirtilmesi sorun yaratıyor. Parçalar da 500 dolar. Zaruret maharet yaratıyor: “Biz bu makineleri üretebilir miyiz?” sorusu zihinlerini işgal ediyor. Turgay Çelik, “ Makine üretimini 1999’da zihnimize yerleştirdik, ama olgunlaşıp üretime dönüşmesi 2002’yı buldu. İlk makinamızı satın alsak 55 bin dolar ödeyecektik. Ürettik, test ettik sonuçlar iyi çıktı ve o makine hala bugün çalışıyor” diyor.
Birikimlerden yararlanmanın önemi
İlk kurutma makinesinin yarattığı özgüven 5 adet TÜBİTAK ve 4 adet KOSGEB’de onaylanan Ar-Ge projesine dönüşüyor.
Önce “yatay makine üretimiyle” işe başlanıyor. Sonra “katlı makinelere” geçiliyor; saatte 12 ton kurutma işlemi yapan makinelerin kapasiteleri 60 ton düzeyine yükseliyor.
Turgay Çelik’e kurutma makineleri üretiminde başkalarının birikiminden nasıl yararlandığını soruyorum: “ Yıllardır müşterim olan, makine bilgisini yakından bildiğim Dilaver Bozkurt’a hisse önerdim. Benim girişimci yanım ile Dilaver Bozkurt’un teknik bilgisinin yaratacağı sinerjiyi değerlendirmek istedim. Dilaver Bozkurt Arçelik, küresel şirketlerin teknik hizmetlerini yönetmişti. Önerimi kabul etti ve birlikte yola çıktık” diyor.
Ar-Ge çalışmaları kurutma makinelerinin teknik olanaklarını ve kapasitelerini sürekli geliştiriyor. Turgay Çelik ve ortaklarının ürettiği makinelere değer katma süreci sadece makinelerle sınırlı değil… Yaşanan son salgından sonra “gıdaları güven altına alma” iklim değişikliğiyle birlikte bütün toplumların gündeminde ilk sıraya yerleşiyor. Kurutma makinelerinde yatay makinelerden katlı makinelere, kule kurutmaya ve kapalı sisteme geçişler yapılarak; İtalya, Almanya ve ABD’deki makinelere eş düzey gelişme yaratılıyor.
Turgay Çelik’in “rol modelleri” de ABD’deki üç firma: GSİ Sukup, Zimmenman ve Sukup...
“Neden bu üç firmayı kendine rol modeli seçtiğini” de soruyorum: “ Müşteri ağlarının yaygınlığı, yüksek kapasiteli makineler geliştirmeleri, ısıtılan havayı geri dönüştüren enerji tasarrufu gibi işe değer katma özelliklerinde öncü rolleri nedeniyle” yanıtını alıyorum.
Kurutma makinelerinin Ar-Ge odağı
ABD firmaları son 10 yılda Türkiye’ye makine satmıyor. Türkiye’de üretilen makinelerin fiyatı230 bin dolar; ABD makinelerinin 300 bin dolar. ABD’deki firmalar dijital uygulamaya daha erken geçiş, Sakarya’da üretilenler ise şimdi onlarla eş dijital dönüşüm gerçekleştirmiş… Sakarya’dan 36 ülkeye hem manuel çalıştırılan hem de otomasyon uygulanan ve yöre koşullarına uyum sağlayan makineler veriliyor. Tahılların hasattan sonra kısa zamanda kurutulması ihtiyacı, makinelerin nicelik ve nitelik ihtiyacını da belirliyor. Türkiye makinecilerinin “hizmette erişilebilirlik kalitesi” de müşterinin tercihini belirleyen önemli bir etken. Turgay Çelik, “Savaşın ortasında bile bizim insanımız oraya gidip üreticinin yardımına koştu… Başka ülkelerdeki insanların bunu yapması biraz zor” diye insani bir özelliğin altını çiziyor. Bugün Sakarya’da üretilen makinelerin geliştirilmesinde gündemin çok açık olduğunu anlatıyor Turgay Çelik: Yapay zeka algoritmaları, sistem kontrolünün yaygınlaştırılması ve derinleştirilmesi, montaj, bakım-onarım gibi hizmetlerde hız ve kalitenin artırılması, kesintisiz sistemin süreçteki bütün işlemleri otonom bir anlayışla yapabilmesi…
Makine kullanımında eğitimleri simülasyonla hızlandırılıyor.
Sakarya Makine OSB’de yeni bir alanda makine üretiminden büyük umutları var Turgay Çelik’in… Güneşli gün sayısı az plan ülkelerde hububat kurutma ihtiyacındaki hızlı gelişmenin farkında…Bulabilirse küresel birikim ve deneyimi olan bir firma ile stratejik işbirliği yapma konusu da zihninde iyice yoğunlaşmış durumda.