Saçmacılar, zırvacılar, boş lafçılar, palavracılar
Belki hatırlayanlar çıkar son on artı yıldır yani emekli olduğum yıldan bu güne rahmetli Nezih Demirkent’in ricasıyla haftada bir yazmaya başladığım DÜNYA gazetesindeki 30 Mayıs 2018 tarihli köşemde köşemde ilk kitabımla ilgili şunları yazmışım: “İlk kitabım olan ve şu anda piyasada mevcudu olmayan ‘Yukardakiler, Aşağıdakiler’ kitabım bundan 37 sene önce 1981 yılında Ertem Büro ve Yayınevi’nden çıktığında yazar, şair, aktör, direktör sevgili dostum, kardeşim rahmetli Çetin Öner “Cahilin Cesareti” diyerek yapıcı! Eleştirilerini sunmuştu.”
Rahmetli haklıydı. Ocak ayından beri kitapla uğraşıyorum. Pek memnun kaldığımı söyleyemem. Neyse eğer “Hoca niye okuyorsun” diye merak ediyorsanız kitapta yazdıklarımı beğenen ve ikinci baskısını isteyen okurlar var. Açıkçası kitabı düzeltip mi yayınlayayım yoksa sadece imla ve gramer yanlışlıklarını düzelteyim karar veremedim. Yeniden yayınlarsam kitabın özgün hali ortadan kalkacak. Sadece gramer ve imla yanlışlıklarını düzeltsem yeterli olmayacak. Neyse eğer umursarsanız karar verince size haber veririm.
Kitaptan bahsetmemin nedeni kararsızlığımdan dert yanmak değil. Kitapta genç işletmecilere hitapla “Her örgütte rastlayabileceğiniz ve sizin örgüt hiyerarşisinde yukarılara doğru tırmanma çabanızda önünüzde engeller oluşturacak” dediğim tipleri sıralamış ve “Bu adam veya kadınları tanımanız, konuda bir şey yapsanız da yapmasanız da yararlıdır” demiştim. Kitapta bu tipleri:
a) Palavracılar,
b) Yağcılar
ve
c) Fareler,
olarak isimlendirmiştim.
Bu yazıda ve muhtemelen devamında sizlerle palavracılar konusunda sohbet etmek istiyorum. İstiyorum ama ne 1981 yılında ne de kırk yıl sonra içinde bulunduğumuz 1921 yılında tarif edeceğim tipe palavracılar demekten başka bir tanımlayıcı isim bulamadım. Benim palavracıdan kastım ‘Meşhedi[1]’ tipi palavracılar değil İngiliz İngilizcesindeki ‘balderdash’ yani saçma sapan söz, boş laf veya Amerikan İngilizcesindeki ‘bullshit’ yani tam tercümesi boğa b..ku olup ancak saçmalama, zırvalamayı tanımlamak için kullanılan özelliğe sahip olan insanlar.
Zırva deyip geçmeyin. Bullshit’in ciddiye alınması gereken bir illet olduğunu çok satanlar arasındaki kitabıyla ilk inceleyen Frankfurt[2] zırvanın her yerde var olan kültürel bir olgu olduğunu ileri sürmüştü. Hatta batı kültürlerini kasıt ederek kitabına “Kültürümüzün en göze çarpan özelliği zırvanın bolluğudur. Bunu herkes bilir. Hepimiz de bu bolluğa elimizden geleni katarız” diyerek başlamıştı. Kitabı 2005 yılında New York Times’ en çok satan kitaplar listesinde yer almanın yanı sıra birçok yazar tarafından 2017-2019 yılları arasında özellikle ABD Cumhurbaşkanı Donald Trump’ın anlaşılabilmesi için! Kullanılacak referans kitap olarak gösterilmişti
Nereden esti? Diye soruyorsanız iki şey var. Birincisi bu özelliğe sahip, yani ‘bullshit artist’ olarak tanımlanan kişilerin sayısı ‘enformasyon ve iletişim’ devrimi denilen bilgi edinme olanaklarının artmasıyla azalacağı yerde çoğalıyor. İkincisi, okuduğum bilimsel bir araştırma raporu amacı bu olmamasına rağmen palavracıların tanımlanması için bazı öneriler geliştirmiş onu sizlerle paylaşmak istedim[3]. Onların önerilerinin 1981 yılında benim kendi kısıtlı gözlemlerimden ürettiğim özellikler listesine eklenmesinin örgütlerdeki palavracıların keşfedilmesi konusunda faydalı olacağını sanıyorum. Palavracıların belirlenerek, eğer örgütte orta-alt sıralardaysanız gözünüzü açık tutmanızda, yok eğer üst kademelerdeyseniz onlardan kurtulmanızda fayda vardır. Çünkü kendilerinin profesyonel bir başarıları olmamak bir yana başkalarını başarılarını da hazmedemedikleri için onlara da mâni olurlar. Yıllar önce bakın palavracılar için neler demişim:
Palavracılar görünümlerine önem verirler. Genellikle iyi giyinirler. Bununla beraber kendilerine bir özellik kazandıracağına inandıkları garip giysi veya tavırlar takınanlarına da rastlamak mümkündür. Takındıkları genel tavır uzmanlıktır. Evet, palavracılar bir konuda mutlaka uzmandırlar. Bu konu yatırımlar, maliye, pazarlama, hatta kadınlar olabilir. Bu son özellik palavracıların, genellikle cinsiyetlerden erkek olarak adlandırılana ait olduğunu gösterir. Hakikaten çoğu palavracı erkektir. Bunun nedenlerini araştırmak bir ruhbilimci için ilginç olabilir. Palavracılar iyi konuşurlar. İyi konuşmadan kasıt, anlamlı konuşurlar demek değildir. Çünkü palavracılar nadiren anlamlı konuşurlar. Cümle yapıları düzgün, kelimeleri iyi seçilmiş olmakla beraber, konuşma ya içerikten yoksundur veya aksi savunulamayacak türdedir. Mantıklı bir dinleyici bir palavracıyı dinlerken sıkıntı çeker. Çoğu kez bazılarını dinlerken, ilk iki üç dakikadan sonra kaybolup dinlemeyi bırakırız. Burada büyük bir olasılıkla bir palavracıyı dinliyoruzdur. İçimizden “Yahu bir dakika ne diyorsun, hiçbir şey anlamadım” demek gelir, ancak bunu bir türlü söyleyemeyiz. İşte palavracının en güvendiği şey budur. İnsanlar genellikle “Anlamadım” demeye sıkılırlar. Palavracılar bunu iyi değerlendirerek uzun, kesiksiz ve içeriksiz konuşurlar. Palavracı eğer içeriksiz konuşmuyorsa, aksi ileri sürülemeyecek bir içerik kullanıyordur. Söz gelimi insanların iki ayaklı oldukları veya banka faizlerinin yüksek olduğu konusunda saatlerce konuşabilirler. Tanıdığım bir diğer palavracı bir yapılabilirlik (fizibilite) raporunun neler kapsaması icap ettiğine dair iki saat konuşmuştu. İşin garibi herkesin önünde bir yapılabilirlik raporunun neleri içermesi gerektiğine dair bir liste vardı. Palavracılar bazen, aksi ileri sürülemeyecek konuları içeren konuşmaların bir çeşidi olarak, aksini ileri sürmenin önemli olmadığı iddiaları ortaya koyarlar. Bir diğer palavracı ikide birde bir zamanlar altında çalıştığı İngiliz amirinin falan veya filan konuda söylediği aşikar vecizleri sanki tanrısal prensiplermişçesine kullanır dururdu. Üretimin artması maliyetleri düşürür falan gibi işletmecilik birinci sınıf talebelerinin bildiği bir ekonomik olguyu pek güzel ve de süslü bir biçimde anlatırdı. Böyle bir iddianın aksi iddia edilemeyeceği gibi, İngiliz George Smith’in böyle bir şey söyleyip söylemediği konusundaki tartışma da yersizdir. Palavracılar konuşurlarken içeriksiz veya aşikarı savunan konuşmalar yaparlar demek, onların hazırlıksız konuştukları anlamına gelmez. Palavracılar genellikle konuşmalarını iki çeşit gürültü ile süslerler. Bunlar gerçek veya hayali isimler ile gerçek veya hayali teknik terimlerdir. Konuşmalarda sık sık tanıdık veya tanımadık isimlere ve teknik terimlere rastlanır. Böyle bir süslemenin deneyim ve hazırlık işi olduğu su götürmez bir gerçektir. Malum santimle düşünüp metreyle konuşmak için yüklüce bir hazırlık gerekir. Palavracı, isim veya teknik terim kullanırken nadiren hata yapar. Söz gelimi “Einstein ‘to be or not to be’ demiştir” demez ama “Einstein’ın Freud’a söylediği şekilde E = mc2” gibi teknik takibi ve anlaması zor cümlelere sık sık rastlayabilirsiniz. Palavracının mesleği icabı genel kültürü en azından orta seviyededir. Bu bakımdan birçok konuda söz sahibiymişçesine konuşabilirler. Biraz derinlemesine inildiğinde o kadar bilgili olmadıklarını görmek mümkündür. Palavracılara, şirketlerde genellikle danışman kadrolarında rastlamak mümkündür. Ancak birçok palavracının kurmay kadrolarından emir komuta kadrolarına geçtiği de sık rastlanan olumsuz terfilerdendir. Palavracılar sadece iş konularında “palavra” atmayabilirler. Aşk, macera, dostluk ve bunun gibi konularda da konuştukları görülmüştür. Bu konuda örgütte yapılabilecek en önemli hatalardan biri örgütsel palavracıyı, beş metre boyundaki ayının karşısında silahsız kaldığında elini onun ağzına sokarak kuyruğundan ters çevre eden masum palavracıya karıştırmaktır. Örgütsel palavracılar tehlikeli adamlardır. Özellikle foyalarını meydana çıkarabilecek yetenektekilere karşı saldırgan olabilirler. Saldırganlıkları ise oldukça zararlıdır. Genellikle küçük düşürme, çıkmaza sokma gibi ince taktiklerle çalıştıklarından dikkatli olmak gerekir. Bir örgütsel palavracı karşıtını pohpohlayarak yıkma yöntemi dahil, her yönteme başvuracak zekavette olduğundan, ona karşı uyanık olmak gerekir. Örgütsel palavracıları gevezelerle de karıştırmamak gerekir. Uygulamada hem çok hem de az konuşanlara rastlamak mümkündür. Aslında genellikle geveze sayılmazlar çünkü söylendiği gibi “uzman” geçinmek işlerine gelir. Patronunuzla aranıza giren palavracı size babalık, ağabeylik, dostluk taslayabilir. Bu, onun sizi tehlikeli gördüğünün bir işaretidir. Uyanık durup, kendisini kuşkulandırmamak, örgütteki yeriniz sağlamlaşıncaya değin yapılabilecek en olumlu harekettir.
Şimdi örgütünüze bir bakın. Yukarıdaki tanıma uyan tipler tanıyor musunuz? Tanıyorsanız onlardan uzak durun. Size bir faydaları olmaz zararları olur. Haftaya sizlerle ana dilleri İngilizce olan 40 bin denek kullanılarak yapılan bullshit araştırmasını paylaşacağım. Bizde öylelerine pek rastlanmaz! Ama gene de hani rastlarsanız diye bilmenizde yarar var.
Sağlıcakla kalın
Kaynaklar:
[1] Meşhedi Ercüment Ekrem Talu’nun yarattığı “Balık yemi olarak balina kullanmak” gibi abartılarla birçok fıkraya konu olan bir kurgu karakterdi. Ercüment Ekrem'in ölümünden sonra 1960'lı yıllarda İstanbul Radyosunda tiyatrocu Muzaffer Hepgüler’in ‘Meşhedi'nin Maceralarını’ adlı komedi programı İran Konsolosluğundan, Türkiye'deki İranlıların rahatsızlık duyduğunu belirten bir mektup gelmesi üzerine yayından kaldırılmıştı.
[2] Frankfurt, H. G., “On bullshit”, Princeton University Press, 2005
[3] Dıscussıon Paper Series, IZA Institute of Labor Economics, John Jerrim – UCL, Phil Parker - Australian Catholic University and Nikki Shure - UCL and IZA, “Bullshitters. Who Are They and What Do We Know about Their Lives?” APRIL, 2019