Risk iştahı lehte
CDS ve faiz göstergeleri grafiği 28 Mayıs’ta tepeyi gördükten sonra haziran başından bu yana düşen bir CDS ve CDS ile el ele düşmekte olan faizleri gösteriyor. Grafik bize TCMB faiz indirimlerinin kabul gördüğünü –zaten kurdan biliyoruz- başka bir yoldan tekrar teyit ediyor. Borsa İstanbul göstergeleri de bize olumlu şeyler söylüyor. İran meselesi sadece oynaklık yaratarak geride kalmış gibi görünürken politik risk algısını artırabilecek Libya konusu önemli bir dış politika başarısıyla sonuçlanmaya yaklaştı. Fed hiçbir şey yapmayacağı (favori görüş) veya faiz indireceği (plase) için orada rahatız. Euro alanında para politikasında olsa olsa İsveç Merkez Bankası’nı takiben faiz sıfırlanabilir ki bu da euro/dolar paritesindeki artışla dış ticaret dengemize olumlu yansır. Petrolde konu Hürmüz Boğazı’ydı. Ancak İran’ın boğazı kapatması çok zor. Dolayısıyla İran-ABD ilişkilerindeki politik risk primini en iyi petrol vadelilerinden takip edebiliriz. Bütün hadise belki, o da belki, ortalamada yüzde 5 artışla sonuçlanır. Üç-beş dolarlık artış dış ticaret dengesine zarar verecek boyutta değil.
Faiz indirimi muhtemelen kademeli gerçekleşecek. Faizin gerek reel faiz (yerleşikler için) gerekse kur riskiyle düzeltilmiş olarak ‘bıçak sırtı’ olduğunu, hatta makul hesaplamalarla yüzde 14-15’in bulunabileceğini görebiliriz. Ancak şu anda (bazı) kredi ve mevduat faizleri TCMB faizinin altına sarkmış durumda. Yani hangi faizden bakacağız? Yabancı yatırımcının risk primini TL’nin beklenen değer kaybına ekleyerek mi bakacağız, enflasyona göre stopaj sonrası elde beklenen reel faiz kalmadığı durumda yerleşiklerin reaksiyonunu mu tahmin edeceğiz? İşin burası rahat bir konumda değil, çünkü faiz indirimleri giderek (a) yurt dışında risk iştahının yüksek kalacağını ve risk priminin daha da düşeceğini – mesela CDS (b) enflasyonun yılın ikinci yarısında tek haneye düşerek mevcut veya daha da düşecek nominal faizden nette negatif reel faiz elde edilme beklentisini kıracağını varsayıyor. Önden yüklemeli bir hareket söz konusu. Yatırımcı “faizler düşecek, enflasyon daha da düşecek, kur stabilitesi devam edecek” senaryosuna ikna olursa kur yükselişlerinin yerleşiklerin satışıyla karşılandığı bir an gelecektir. Aksi takdirde top ortada kalır.
Mesele burada düğümleniyor. Yoksa dış alemin lehte olduğu, kredi genişlemesi ve kamu harcaması desteğiyle de olsa – hep öyle zaten – iç talebin canlanacağını, baz etkileriyle birleşerek “şık” rakamlar üreteceğini hepimiz aylardır görüyoruz. Mesele bu durumun yılın tamamına yayılıp yayılmayacağı. Acaba kamu harcamaları ve finansman biçimi veri iken, enflasyon yılın ikinci yarısında beklenenden saparak yılı çift haneden kapatır mı? Böyle bir hesapla 12 ay sonrası için beklenen reel faiz sıfırın altına düşer mi? Etkisi ne olur?
Kanımca tahmin edilenden de yüksek bir GSYH artışı gerçekleşebilir – iş çevrimi, baz etkisi. Ama o zaman tahmin edilenden yüksek bir enflasyon da gerçekleşebilir. Yaz aylarında ilk işaretleri göreceğiz. Nasıl büyümenin “kalitesi” varsa TL varlıkların “kalitesi” diyebileceğimiz bir konu da var ki orada olgusal bakış –yani rakamlar veya teknik- olumlu.