Rekabet gücünü kazanmak

Erhan ASLANOĞLU
Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Geçtiğimiz pazartesi günü peş peşe birçok veri açıklandı. Otomobil dış dengesinde ithalat payının arttığını, reel kur endeksinin TL lehine değerlenme eğiliminde olduğunu, Türkiye’nin altın ithalatının gücünü koruduğunu, Ekim ayı dış ticaret verilerine göre, dış açıkta sınırlı bir düşüş olduğunu öğrendik. Aslında tüm veriler birbiriyle ilintili ve sanayinin rekabet gücü ile ekonomideki dolarizasyon hakkında fikir vermeye devam ediyor.

Ekim ayı dış ticaret verilerinde son 10 aylık ve yıllık eğilimlerine baktığımızda, dış açıkta azalma eğiliminin yavaş ilerlediğini görüyoruz. İthalatın artış hızı düşerken ihracat hafif toparlanma sinyali veriyor. Ekim ayında ihracat %7.4 yıllık artış gösterirken, ithalat artışı %1.3 olarak gerçekleşmiş durumda. Bu yılın başından itibaren aldığımızda Ocak - Ekim döneminde ihracat artışı %0.3 olurken ithalat artışı %1.2 gerçekleşmiş görünüyor. Eylül ayında olduğu gibi Ekim ayı verileri de ihracatta bir miktar toparlanma sinyali vermekle birlikte ithalatta bir düşüş sinyali henüz ortaya çıkmış değil. Para politikasındaki değişimin Haziran ayında devreye girdiğini dikkate alacak olursak, beş aylık bir süreçte dış dengede sınırlı bir iyileşme olduğunu, bunun da önemli oranda altın ithalatındaki sınırlamaların katkısıyla gerçekleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Dolarizasyon çok yüksek ama artış durdu

Altın ithalatı düşüş eğilimini korumakla birlikte hala rakamlar mutlak değer olarak oldukça yüksek. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında 3.4 milyar dolar olan altın ithalatı bu yıl sınırlamalara rağmen 2,6 milyar dolara gerilemiş. Son iki yılda altın ithalatındaki artış dolarizasyonun bir yansımasıydı. Bir gerileme olsa bile çok sert olmadığını ve ters dolarizasyonun henüz net bir şekilde karşımızda olmadığını gösteriyor. KKM’nin seyrine baktığımızda da düşüş olduğunu fakat tüm teşviklere rağmen bunun sınırlı seyrettiğini görüyoruz.

Otomotivde dış açık vermeye başladık

Dış ticaret verilerinin alt kalemlerine baktığımızda otomobilde genelde dış fazla veren ülkemizin son dört ayda açık verdiğini ve bu açığın artmaya devam ettiğini görüyoruz. Yılın ilk 10 ayında 1.1 milyar $ açık veren otomotiv sektörü sadece Ekim ayında 600 milyon $ açık vermiş görünüyor. İthal ürün almak birçok sektörde olduğu gibi otomotiv de de cazip durmaya devam ediyor.

TL’de değerlenme

Reel kur endeksinin gidişatı da Türk Lirası’nın değerlenme sürecini devam ettirdiğine işaret ediyor. En çok ticaret yaptığımız 23 ülke parası ve enflasyonu ile hesaplanan reel kur endeksi Ekim ayında hafifte olsa çıkışını sürdürerek 56 değerine yaklaşmış bulunuyor.

Tüm bu bahsettiğimiz veriler aslında dış piyasalarda rekabet gücümüz açısından sıkıntının devam ettiğine işaret ediyor. İthal ürün almak, ihracatta zorlanma, otomobil gibi dış fazla verdiğimiz bir sektörün açık veren bir sürece girmesi, dolarizasyonun gücünü belli orada koruması söz konusu sıkıntının işaretlerinden birkaçı denilebilir.

Rekabet gücünde sınırlı toparlanma

Geçtiğimiz hafta yayınlanan TCMB iktisadi yönelim anketinde sanayi sektörünün AB pazarında ve AB dışında rekabet gücünü ölçen bir endeks yayınlanıyor. Grafikten de izlenebileceği gibi 2021 yılı sonundan itibaren genelde rekabet gücünde kayıp yaşayan sanayicinin son aylarda bir toparlanma işareti verse de hala geçmiş verilerin çok altında bir rekabet gücünde olduğuna işaret ediyor. Bu zayıflık AB pazarında daha net izleniyor. AB dışı pazarlarda görece daha iyi toparlama olsa da yine geçmiş verilerin oldukça altında bir rekabet gücü olduğunu görüyoruz.

İhracata destek gerekiyor

Kişisel olarak ihracatta rekabet gücünün fiyat ile kazanılacağına inanan birisi değilim. Bilimsel akademik çalışmalarda buna işaret ediyor. Bir ülkenin rekabet gücü sattığı ürünün kalitesi, teknolojisi,  tasarımı, özetle katma değerinin gücü ile belirlenir. İhracat yaptığımız piyasaların büyüme oranı rekabet gücünüzde önemli bir unsurdur. Bununla birlikte, son iki yılda öylesine güçlü bir enflasyon sürecine girdik ki üretim maliyetleri ciddi biçimde arttı. Döviz kurlarının yatay seyretmesi veya maliyet artışına göre daha sınırlı artışı, ürünlerimizin fiyatında ya artışa yol açtı ya da rakiplerimizin fiyat indirimlerine ayak uyduramadık. Dolayısıyla pazar kaybı yaşadık. Küresel ekonomide yavaşlamanın olduğu, yani pazarın küçüldüğü bir ortamda rekabet daha da artıyor. Bu çerçevede fiyat rekabeti kaybedilen müşterilerin kazanılması açısından çok daha önemli bir noktaya gelmiş durumda.

Rekabette fabrika ayarlarına dönmek

Önümüzdeki süreçte enflasyonla mücadelede iç talebin yavaşlamasını dış taleple ne kadar ikame edebilirsek büyümeyle ilgili risklerimizi de o kadar azaltırız. Hem mal hem hizmet ihracatının desteklenmesi sadece büyüme değil, rekabet gücünün korunması açısından da önemli görünüyor. Vergi yükünün azaltılması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve döviz kurlarının rekabetçi bir seviyede oluşturulmasına izin verilmesi rekabet gücü açısından önemli politika unsurları olabilir. Bu desteklere kaynak yaratmak için kamunun tasarruf etmesi gerekiyor. Sürekli rekabetçi kurla ihracatı arttırmaya çalışmak hiçbir zaman gerçekçi olmayacaktır ama bugün sanayinin ve ihracatçının rekabet gücünde kaybettiği fabrika ayarlarına ilk etapta dönmesi gerekiyor. Talebin yavaşladığı bir ortamda rekabetçi kurun enflasyona geçişkenliği de azalacaktır. Fiyat rekabetinden sonra ürün rekabetinde ne kadar güçlü olursak paramız da o kadar değerlenecektir.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bu sefer farklı 06 Kasım 2024