Regülasyon, inovasyon ve kahvenin 40 yıllık hatırı
İnovasyon için regülasyon gereklidir ancak bugün gerekli olan, regülatif yapıların ezberleri bozacak şekilde dönüştürülmesi. Dünya Türk Kahvesi Günü’nde düzenlenen Google Türkiye Yapay Zeka Zirvesi: Fırsatlara Derin Bakış etkinliğinde Boniface de Champris ve Brian Williamson ile bu konuyu ele alırken “disrupt” sözcüğünü kullandık. Bir sonraki hafta ise, Süreyya Ciliv işin Türkçesini anlattı.
Türkiye hareketli günlerden geçiyor ve bu bilimkurgu romanı tadında gerçekleşiyor. Bir yandan Suriye’de İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıcında Almanya’nın lideri Adolf Hitler’in Blitzkrieg stratejisinde olduğu gibi fırtına hızında yaşanan gelişmeler, her şeyin üzerini örtecek kadar kalın bir sis perdesi yaratıyor. Diğer yandan Türkiye’nin geleceğini güvence altına alacak teknolojik dönüşüm projeleri ve fikirleri hiçbir zaman olmadığı kadar güçlü ve gerçekçi bir biçimde gündeme geliyor. Açıkça görülmesi gereken tablo şu: Gerçek konularda gerçek çözümler üretmenin dışında sürdürülebilir bir politika yok. Politikayı, karar alma ve uygulama olarak kullanıyorum; dolayısıyla Suriye ile ilgili bir şey yazmayacağım ama yapay zekâ ve regülasyonun da bir o kadar önemli olduğunu belirtmek isterim.
Hakikat çağına giriyoruz ve bunu tarihçiler tanımlamadan fark etmemiz gerekiyor. Bunu en iyi açıklayan geçenlerde arkadaşlarımın paylaştığı bir karikatür oldu. Drakula’nın kanını emmeye hazırlandığı biri, “Ay aslında bir yıldız değildir, güneşin ışığını yansıtır” diyor ve vampir Drakula toza dönüşüyor. Falcı değilim ama 2025’ten itibaren global dünyadaki gelişmelerin bu gerçekçilikte ve hızda gerçekleşeceğini görmek için zaten falcı olmak gerekmiyor.
Kuika & System Optima Yönetim Kurulu Başkanı Süreyya Ciliv, Mayıs 2025’te düzenlenecek WIN EURASIA Otomasyon ve Makine Teknolojileri Fuarı’nın tanıtım toplantısında ana konuşmayı yaparken bunu matematiksel olarak ifade etti. Teknolojide talebi karşılayacak arzın planlama ve geliştirme aşamaları ile birlikte bugün aldığı sürenin talep ile arz arasında bir faz farkı oluşturduğunu belirten Ciliv, teknolojik çözümün örneğin 12 ay önceki talebi karşılarken güncel talebi karşılamakta kifayetsiz kaldığını söyledi. Bu çok önemli bir tespiti oluşturuyor çünkü bugün içinde dönüşüm geçen bütün tanımlamaların geçerliliğini yitirmesi anlamına geliyor. Doğru yönü gösteren liderlik altında hızlı inovasyon ile rekabetçi olmak dışında bir model bırakmayan bu ifadeyi, ben daha önce müteaddit kereler DevOps’a dayanan iş modelleri geliştirme zorunluluğu olarak ifade etmiştim. DevOps’çular, yapay zekâyı kullanma konusunda yetenek geliştirmekteki hızları ve çeviklikleri kadar yapay zekânın işlerini elinden alacağından korku duyup duymadıkları konusundaki sorularıma istisnasız “korkmuyorum” yanıtını vermeleri ile de dikkat çekiyor.
Ben de kendimi bu işlerin kurmay başkanı olarak atamış birisi olarak, hakikat çağı tanımlamasını yapma cesaretini buluyorum. Günümüzde her yer bir cephe ve bu cephede doğru kararları alarak zafere ulaşmak için gerçek ve gerçek zamanlı bilgi üzerine doğru karar alma mekanizmalarını inşa etmek gerekiyor. 5-6 Aralık 2024’te The Marmara Taksim Hotel’de bir araya geldiğim iki uluslararası uzmanla yapay zekâ regülasyonunu ele alırken ilk sorumun “Regülasyon yapan yapıları nasıl değiştiririz?” (How can we disrupt regulatory bodies and processes?) olması, bu bakış açısından kaynaklandı. Sonrasında planladığımızdan çok daha uzun olarak 47 dakika konuştuk. Pekiyi kimlerle nerede neyi konuştum? Google Türkiye’nin Deloitte Türkiye iş birliğiyle düzenlediği “Google Türkiye Yapay Zeka Zirvesi: Fırsatlara Derin Bakış” etkinliğinde Bilgisayar ve İletişim Endüstrisi Birliği’nin (CCIA) Avrupa Kıdemli Politika Müdürü Boniface de Champris ve Communications Chambers Ortağı Brian Williamson ile Türkiye’nin yapay zekâ alanında daha rekabetçi hale gelebilmek için regülasyon mekanizmasını nasıl bozabileceğimizi konuştuk. Bunun zirvenin ruhuna uygun olduğunu düşünmüyorum ama dediğim gibi hakikat çağında kendimizi de değiştirmemiz gerekiyor. Ben de bunu denedim.
Türkiye’nin yapay zekâ politikalarının şekillendirilmesi ve dijital dönüşüm yolculuğuna katkı sağlamayı hedefleyen Google Türkiye Yapay Zeka Zirvesi’nin değerinden kuşkum yok ancak akademisyenler, STK'lar ve diğer kilit paydaşlardan oluşan katılımcı kitlesinden farklı bir yaklaşım sergilemem gerektiği konusunda da aynı düşünüyorum. Bunun nedenini birazdan açıklayacağım ama önce konuştuğum kişilerin kimler olduğunu aktarayım.
Farklı bir troyka kurdum
CCIA (Bilgisayar ve İletişim Endüstrisi Birliği) Avrupa Kıdemli Politika Müdürü Boniface de Champris birliğin Brüksel ofisinde öncelikle CCIA’nın yapay zekâ (AI) alanındaki savunuculuğundan sorumlu olarak çalışıyor. Boniface, 2023’te bir kamu işleri kurumundan geçiş yaparak CCIA Avrupa’ya katılıyor ve burada çok çeşitli müşteriler için hem AB hem de Fransız dijital politika dosyalarında (içerik denetimi, veri akışları, veri koruması ve platform sorumluluğu gibi çalışıyor. Daha önce Avrupa Komisyonu Hukuk Servisi’nin WTO ekibinde görevli olan De Champris, Avrupa Koleji’nden Avrupa disiplinlerarası çalışmaları alanında yüksek lisans derecesine, Paris Nanterre Üniversitesi’nden Fransız ve Alman hukuku alanında yüksek lisans derecesine ve Potsdam Üniversitesi’nden hukuk alanında yüksek lisans derecesine sahip. Brüksel Rekabet Okulu’ndan (aslında akademi desek daha iyi olur diye not düşmeliyim) hukuk ve yapay zekâ alanında yönetici yüksek lisans derecesine sahip olan De Champris, Fransızca, Almanca ve İngilizce dillerine
hakim.
Communications Chambers Ortağı Brian Williamson ise teknoloji, ekonomi ve politikanın kesiştiği noktada çalışması ile kendime daha yakın bulduğum kişi oldu. Öyle ki sistemi yıkma konusunda iyice ileri gittiğimizde, De Champris’den bizi merkeze çekmesini istedim. Merkezi Londra’da bulunan danışmanlık şirketi Communications Chambers’taki görevinde Williamson, bağlantı, radyo spektrum politikası, internet ve yapay zekâ politikası gibi konularda çalışırken müşterileri, telekomünikasyon, teknoloji, düzenleyici ve hükümetlerden oluşuyor. Danışmanlıktan önce Yeni
Zelanda Maliye Bakanlığı’nda ekonomik reform üzerine çalışan Williamson, London School of Economics’ten ekonomi alanında yüksek lisans derecesine ve Auckland Üniversitesi’nden fizik alanında lisans derecesine sahip.
Ben de naçizane moderatör olarak eklenince ortaya ilginç bir troyka çıktı. Bu da konunun kilit paydaşlarından farklı bir birikim ortaya çıkarmamıza neden oldu. Kapsamlı bir biçimde konuştuğumuz konuları sonraki yazılarda aktaracağım. Bu ilk yazıda işin özetini (key takeaways) aktarmakla yetineceğim. Bunun nedenini de birazdan açıklayacağım.
Yapay zekânın veri tarafını sahipliğinden etiğine kadar çeşitli boyutları ile uzun süredir ele almamıza karşın üç dört sene önce gündemde olmayan elektrik boyutunu da değerlendirmemiz gerektiği en önemli vurgulardan biri oldu. Konuyu özetlemesini istediğimde De Champris, “Doğru girdileri yerli yerine koymanın ve yapay zekâ ile yeni yapı oluşturarak ve inovasyon gerçekleştirerek bunları adapte etmenin, ülkelerin ve bölgelerin ele alacağı ilk konu olması gerektiğini düşünüyorum. Regülasyon oluşturmadan önce, uzmanlığı oluşturmak/toplamak ve teknolojiyi anlamak gerekiyor. Son bir örnek vermem gerekirse, bizim Avrupa’da şimdiden bir nevi günü geçmiş hale gelen kurallarımız bulunuyor. Bunlar sadece birkaç aylık. Piyasaya birçok büyük model ile birlikte çok sayıda küçük dil modelinin de girdiğini görüyoruz, ki bu küçük modeller en az büyükler kadar iyi performans gösteriyor. Büyük modellerle ilgili yükümlülükler konusunda eşikler belirlendi ama bu mantıklı mı? Dinamiklerin ne olduğunu, teknolojinin nasıl çalıştığını bilmeden veya anlamaya gerek görmeden regüle etmeye çalışmak anlamlı değil ve regülasyonun sürekli değişmesini getiriyor” şeklinde konuşuyor. 25 kere değişen regülasyonun 26’sının geleceğinden hiçbirimizin kuşkusu yok. De Champris’nin önerdiği yöntem ise, bir yere yaya yolu yapılacağı zaman önce bir süre bekleyip insanların nereden yürüdüğünün görülmesi şeklindeki usta yöntemine benziyor.
Williamson ise, “Avrupa’nın yapay zekâ (AI) tüzüğünü kopyalamak için acele etmeyin. Beklemeyi göze alabilirsiniz ve beklemek akıllıca olacaktır. Hükümet, yapay zekânın önündeki engelleri araştırmaları için farklı kollarındaki düzenleyicileri cesaretlendirebilir. Faydalı bir uygulamayı aslında nerede durduruyoruz? Bu sürücüsüz araçlarla ya da yeni bir ilaçla ilgili olabilir. Herhangi bir şey olabilir ama ekonominin her yanına bakmanız gerekir ve bu ayrıntılara dikkat ederek yapılması gereken bir iştir. Hükümet bu konuda stratejik bir rolü üstlenebilir ve yeni engeller koymak yerine engelleri keşfedip kaldırmaya odaklanabilir. Buradan girdiler üzerinde konuşmaya geçersek, Türkiye’nin güncel stratejik planında beceri sahipliği yer alıyor ve bunun orada kalması gerekiyor. Belki daha önce gündemde olmayan elektrik gibi sorunlar daha görünür hale gelmiş durumda ancak altyapının oluşturulması ile insanların çok fazla engelle karşılaşmadan veri merkezleri kurmasına olanak tanınıyor. Birleşik Krallık, planlama sürecinin o kadar uzun olmasını engelleyerek veri merkezi kurmayı kolaylaştıracak bir yasal düzenleme üzerinde çalışıyor” diyor.
De Champris, “Sanırım ABD’de Microsoft izin süreçlerini hızlandırmak için yapay zekâ kullanıyor. Yapay zekâ ile regülasyonun labirentlerinde daha kolay ilerlemeyi sağlıyorlar. Son olarak Avrupa regülasyonunu kopyalamak yerine, ne sonuçlar yaratacağını görmek için bekleyebilirsiniz. Regülasyonu yaptıktan sonra karşınıza çıkacak sorun, ‘tamam da şimdi inovasyonu desteklemek için ne yapacağız’ olacak. Biz bunu zamanında yapmadığımız için beş yıl kaybettik. Inovasyonun nasıl destekleneceği her zaman odakta tutulmalı.”
Artık tekerlek dönmeye başladığı ve herkes neyin peşinde olduğumu anladığı için Williamson doğrudan söze giriyor: “Hükümetlerin en etkili oldukları koşul, odaklandıkları zaman ortaya çıkıyor. Ancak her şeyi kendi başınıza yapamazsınız. Yapay zekânın önünde bir anlamda engel oluşturacak bir yasayı çıkarmaya odaklandığınızda inovasyonu nasıl teşvik edeceğinize odaklanmadığınız muhtemeldir. Burada seçeneğe sahip değilsinizdir çünkü hükümetler sadece sınırlı sayıda işi etkin bir biçimde yapabilirler. İşletmeler gibi hükümetlerin stratejik öncelikleri vardır ve burada Avrupa yanlış tercihte bulundu.”
Willimason’ın anlattıkları ile birlikte iş, kaldırım döşemekten Gazi Mustafa Kemal’in milletinin önündeki engelleri kaldırarak başarmasını sağlama stratejisine dayanıyor. Elimizde bu kadar başarılı bir örnek varken kimsenin başarmada beceriksizlik gösterme şansı olduğunu sanmıyorum.
Müşteriye odaklanma zamanı
Buradan Ciliv’e dönersek, kutup yıldızı ile odaklanmayı kavram olarak birleştiren bu liderimizin kutup yıldızı olarak müşteriye odaklanma ifadesine dikkat etmek gerekiyor. Müşteri, bir cumhuriyet için vatandaşları ya da bir spor takımı için taraftarları olabilir. Benim regülasyon ile müşteri kavramlarını birleştirmemi sağlayan Dünya Türk Kahvesi günü olarak da kutlanan 5 Aralık’ta yaşadığım deneyim oldu.
Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, Eminönü’ndeki Beta Yeni Han’da Türk kahvesinin tarihini anlatırken Osmanlı döneminde bunun sunulma töreninden de bahsetti. Günümüzde ise Türk kahvesi, kolay erişilebilirliğini sağlayan makineler ile dikkat çekiyor. Arçelik Telve ile şirket ofislerinde Türk kahvesi servis edilmeye başlarken Arzum Okka ile köpük performansını daha fazla beğendiğim bir seçenek oluşturuyor. Evde Telve kullanıyoruz ve her seferinde kahveyi fincana hızlıca boşaltarak köpüğün cezveye takılmasını engellemeyi öğrendim ama Okka bunu kendi başına yapıyor. Usta kahvecilerle aşık atabilecek etkileyici bir inovasyon…
Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı, etkinlikteki konuşmasında, yurtdışındaki mekânların menülerinde Türk kahvesinin yer almadığına dikkat çekerek “Yurtdışına gittiğinizde Türk kahvesi talep edin ki, kahvemiz o menülere girsin” derken bu alanda uygun teknolojiyi geliştirmiş olmanın gücüyle haklı bir talepte bulunuyordu. Müşteri olarak bunu talep edersek, Ciliv’in başarılı şirket tanımındaki müşteriye odaklanan şirketler bu talebe saygı göstereceklerdi. Biz ise, sadece kahvemizi değil bunun üzerine inşa ettiğimiz katma değerli makineleri de uluslararası pazara taşıyabilecektik. Böylece ihracata dayalı ekonominin oyuncusundan farklı olarak global oyuncu olan şirketler çıkarabilecektik.
Kolbaşı’nın sözlerini aklımda çevirerek metrodan inip The Marmara’ya doğru çıkarken önümde yürüyen bir üniversite öğrencisi kız nasıl yapılması gerektiğini görmemi sağladı. Telefonda görüntülü görüştüğü annesine, Kahve Dünyası bedava kahve dağıttığı için oturup kahve içtiğini ve okula yeni gittiğini anlatıyordu. Annesi de bu fırsatı değerlendirmek istemiş olmalı ki, bir sonraki sözü “Çarşının içinde Kahve Dünyası var” oldu ve var mı yok mu tartışması başladı. Genç kız annesine “Google’dan arat, haritadan bakarak gidersin” dedi ve o sırada Taksim meydanına çıktığımız için gerisini dinlemedim. Bedava kahve teşviği kahveyi olduğu kadar Google’ın teknolojisini de destekleyen bir etki yaratmıştı. “Yapay zekâda da böyle yapmalıyız” diye düşündüm. Mekanizmaları kurmak için birlikte kolektif zekâ yaratmamız gerekiyor ancak insanların katılımını sağlamanın yolunun, onları kullanıcı haline getirmek olduğunu şimdiden biliyoruz.
De Champris ve Williamson ile konuştuklarımızın ayrıntılarını ve Google’ın belirli alanlarda yapay zekâ kullanımını geliştirmek için teşvikleri nasıl kullandığını yani işin nasılını gelecek yazılarda ele almaya devam edeceğim. Bizi lider yapacak şekilde “neden yapmamız gerektiği” sorusunun yanıtını da vermemiz gerekecek. Acı kahvenin neden 40 yıllık hatırı olduğunu da ele alacağız.