Reform paketinde çiftçiye destek yok, fatura çok!
Köklü değişiklik anlamında kullanılan reform sözcüğünün de içi boşaltıldı. Sürekli bir reform paketi açılıyor. Ekonomi reformu, mali reform, yargı reformu, sağlık reformu, enerji reformu, dinde reform, dilde reform, yerel yönetimler reformu ve aklınıza gelecek her alanda sürekli reform paketleri açılıyor.
Sebze meyve satışını düzenleyen Hal Yasası'ndaki değişiklik bile reform olarak sunuluyor. Sebze meyve satmanın nesi reform?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı Ekonomi Reform Paketi'nde çiftçi ile ilgili doğrudan bir destek, düzenleme yok. Gıda enflasyonunu, gıda israfı, fiyat istikrarı, hal yasası ve benzeri konularla ilgili daha önce defalarca dile getirilmiş ama uygulamada başarı sağlanamamış konular tekrar pakete konulmuş.
Türkiye'de reform sözcüğü hep yanlış kullanılıyor. Kendi adıma tarım sektörü ile ilgili ne zaman "reform" sözcüğünü duysam irkilirim. Reform denilince kurumları özelleştirmek, yok etmek, yağmalamak akla geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı pakette çiftçi yok sayılmış. Geçmiş yıllardaki reformlara bakılırsa iyi ki yok denilebilir. Fakat işin özü şu; sadece bugün değil birçok hükümet tarımı, tarımsal üretimi, ihracatı ülkenin önemli bir ekonomik gücü olarak görmüyor. Çiftçiyi, tarımı yok sayıyor. Bu bazen bilinçsizce bazen de bilinçli olarak yapılıyor.
Tarımda Milli Birlik Projesi uygulansa felaket olurdu
İki yıl önce, Nisan 2019'da dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Ekonomi Reform Paketi açıkladı. O pakette de gıda enflasyonu, fiyat istikrarı, modern seraların kurulması, Tarımda Milli Birlik Projesi vardı. Tarımda Milli Birlik Projesi ile ülke tarımı, yerli ve yabancı şirketlerin ortaklığında kurulacak Semerat Holding'e teslim edilmesi öngörülüyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a projenin sunum yapılmadan ele geçirip yazdık. Deyim yerindeyse ülke ayağa kalktı ve bu proje iptal edildi. Proje yaşama geçirilse ülke tarımı yerle bir olacaktı.
Çiftçiyi ilgilendiren düzenlemeler
Bu hatırlatmadan sonra yeni açıklanan Ekonomi Reform Paketi'ne yakından bakalım. Pakette çiftçi yok ama çiftçiyi yakından ilgilendiren bazı önemli konular var. Onlara sırayla bakalım:
1- Erken uyarı sistemi kurulacak. Pakette; "İklim, afet ve ürün ekim davranışlarındaki değişimler enflasyon sepetinde önemli bir ağırlığı olan gıda fiyatlarını etkilemekte ve dalgalanmalara yol açmaktadır. Bu dalgalanmaların önlenmesi ve enflasyona etkisinin azaltması amacıyla Erken Uyarı Sistemi kurulacaktır" deniliyor.
Aslında erken uyarı sistemi daha önce kurulmuştu. Gıda Komitesi'ne başkanlık yapan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 21 Şubat 2017'de yaptığı basın toplantısında erken uyarı sisteminin kurulduğunu alınan ilk sinyallerle ürün bazında önlemler alınacağını açıklamıştı. Şimdi yenisi kurulacak. Demek ki, kakan değiştikçe yeni bir erken uyarı sistemi kurulacak.
Gıda Kaybı ve israfı azaltılacak
2- Gıda kaybı, israfı azaltılacak. Birleşmiş Milletler 2021 Gıda İsraf Raporu'na göre Türkiye yıllık 7.7 milyon ton gıda israfı ile dünyada 15.sırada. Fakat en çok israf eden ülkeler arasında kişi başına tüketimde ise 3.sırada. Cumhurbaşkanı Erdoğan, paketi açıklarken Türkiye'nin gıda israfının 19.9 milyon ton olduğunu, meyve ve sebzenin yüzde 25'inin israf edildiğini, 500 milyar liralık israfın yüzde 2 azaltılması ile 10 milyar lira tasarruf edileceğini söyledi.
3- Elde kalan ürünler DİTAP'ta satılacak. Pakette, tarlada ve hallerde kalan ürünler Tarım ve Orman Bakanlığı'nın kurduğu Dijital Tarım Pazarı’nda (DİTAP) açılacak özel bölümde alıcılarla buluşturulacağı ifade ediliyor. Dijital Tarım Pazarı henüz normal satışlarda bile istenilen performansı sağlayamazken elde kalan ürünler nasıl pazarlanacak? Çiftçinin deposunda çürümekte olan soğan ve patates neden satılmıyor?
4- Lojistik, gıda bankacılığı ve tüketici: Pakette ayrıca daha önce defalarca dile getirilen ama yapılmayan düzenlemeler tekrar yer aldı;
- Üretim, lojistik ve perakende sektörüne yönelik rehber dokümanlarla yönlendirmeler yapılacaktır.
- Sebze ve meyve zayiatının azaltılması için soğuk zincir oluşturulmasına destek verilecektir.
- Gıda israfının önüne geçmek amacıyla Gıda Bankacılığı Sistemi cazip hale getirilerek yaygınlaştırılacaktır.
- Sosyal medya ve diğer iletişim araçlarıyla, tüketicilerin gıda israfı konusunda farkındalığı artırılacaktır."
5- Sözleşmeli tarım: Reform paketinde; "Tarımsal üretim planlamasına katkı sağlamak, üretimde öngörülebilirliği artırmak ve fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek için, çiftçi ve sanayicinin yazılı akite olan güvenini artıracak sözleşmeli tarım mekanizmaları geliştirilecektir." deniliyor. Sözleşmeli üretimle ilgili yasal düzenleme yapılması defalarca dile getirilmesine rağmen bu düzenleme henüz yapılmadı. 2020 üretim sezonunda sözleşmeli olarak üretilen sanayi tipi domateste yaşanan sorunlar, sözleşmeye yazılan fiyatın altında ürün alımları, sözleşmeli üretimin yasal düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu açıkça gösterdi.
Tarım Kredi Kooperatifleri, Türk Şeker çiftçilerle sözleşmeli üretim yapıyor. Bu üretimdeki temel hedef gıda enflasyonunu düşürmek olduğu için çiftçinin ürününü düşük fiyattan satması için ciddi baskı oluşturuluyor.
6- Hal Yasası: "İşlenmemiş gıda fiyatlarında aracılık maliyetlerini de düşürecek olan Hal Yasası Teklifi TBMM’ye sunulacaktır " deniliyor. Berat Albayrak'ın bakanlığı döneminde hazırlanan tasarı 2019 reform paketinde de yer almış ve bir ayda Meclis'e sevk edileceği duyurulmuştu. Aradan iki yıl geçti. Şimdi tekrar Meclis'e sevk edilecek deniliyor. 2010 yılında çıkarılan ve 2012'de uygulamaya konulan Hal Yasası ile "fiyatlar yüzde 25 ucuzlayacak" denilmişti. Ama fiyatlar ucuzlamadı. Yasa'da çıktığı gibi uygulanmadı. Şimdi değiştirilmesi öngörülüyor. Hal yasası çıkarmakla gıda fiyatları düşmez.
7- Kooperatifçilikte Yasası değişecek: "Kooperatiflerin ve üst kuruluşlarının daha şeffaf, etkin ve profesyonel bir yönetim yapısına kavuşması amacıyla Kooperatifçilik Kanununda düzenlemeler yapılacaktır."
8- Piyasa Gözetim ve Denetim Kurumu kurulacak: Kurum; insan sağlığı, can ve mal güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı, çevre ve tüketicinin korunması açısından asgari güvenlik koşullarını sağlamayan ürünlerin piyasaya arzına karşı etkili uygulama yapacaktır. Kurum çatısı altında, özel sektörün ve tüketicilerin de temsil edildiği Piyasa Gözetimi ve Denetimi Danışma Kurulu teşkil edilecektir.
9- Fiyat istikrar Komitesi Kurulacak: Hazine ve Maliye, Ticaret, Sanayi ve Teknoloji, Tarım ve Orman, Enerji Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile Merkez Bankası Başkanlığı'ndan oluşacak komite Gıda Komitesi ile neredeyse bire bir aynı. Gıda Komitesi zaten 2014'ten beri faaliyet gösteriyor. Şimdi paralel bir komite daha kurulacak. Fiyat istikrarı için tek komite çözüm olmadı bir komite daha olursa çözüm bulanacak mı?
10- Kamu İktisadi Teşekkülleri Reformu: Reform içinde reform yapılacak. Tarım ile ilgili TMO, Et ve Süt Kurumu, Atatürk Orman Çiftliği gibi kurumlarla ile ilgili düzenlemeler öngörülüyor.
Özetle, Ekonomi Reform Paketinde, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, ithalat bağımlılığının azaltılması, çiftçi borçlarının yapılandırılması, çiftçinin üretim araçlarının haczedilmesi ile ilgili bir önlem veya destek yok. Pakette çiftçiye destek yok ama fatura çok. Çiftçi birçok pakette olduğu gibi yok sayılmış. Çiftçinin yok sayılması ülkenin gıda üretiminin, geleceğinin yok sayılması anlamına gelir. Bunun faturasını yakın gelecekte hep birlikte öderiz.
Sözde reformlarla tarım çökertildi
Tarım sektörü için kimilerine göre en büyük "reform" 1980'li yıllarda Turgut Özal tarafından yapıldı. Reform adı altında tarım desteksiz bırakılarak uluslararası sermaye ve kuruluşların dayatması ile kontrolsüz bir şekilde dışa açıldı. İthalat kapıları sonuna kadar açılarak çiftçiyi “ithalatla terbiye etme” politikası uygulandı.
Kurumsal yapı dağıtıldı. Ziraat İşleri, Zirai Mücadele, Toprak-Su, Gıda İşleri, Veteriner İşleri gibi alanında uzmanlaşmış kurumların hepsi kapatıldı veya başka kurumlara bağlandı. Etkisizleştirildi. Tarımı besleyen ana damarlar kesilmiş oldu. Sözde reform politikaları ile tarım çökertildi.
1990'lı yıllarda yine "tarımda reform" denilerek bu alandaki Kamu İktisadi Teşekkülleri, Yem Sanayi AŞ Süt Endüstrisi Kurumu, Et ve Balık Kurumu gibi çiftçiye destek olan kurumlar özelleştirildi, yağmalandı. Hayvancılık çöktü.
2000'li yılların başında Uluslararası Para Fonu (IMF) destekli Dünya Bankası'nın "Tarımda Reform Uygulama Projesi" ile özerklik adı altında Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerine mali destek sağlanması yasaklandı. İşletmelerinin çoğu kapatıldı. Bazıları tamamen etkisiz hale getirildi. Çiftçiye destek olan bu birlikler çiftçiden uzaklaştırıldı. Bugün ayakta kalanlar tamamen kendi çabaları ve tüm engellemelere rağmen çalışmalarını sürdürüyor,
Destekleme sistemi değiştirildi. Doğrudan gelir desteği uygulaması ile üretim değil üretim yapmamak üzerine bir sistem oluşturuldu. Alternatif ürün projesi ile fındık ağaçları sökülmeye çalışıldı. Çiftçi bu oyuna gelmedi ve fındığını sökmedi.
Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olmadan önce eleştirdiği bu politikaları 2002'den itibaren aynen uyguladı. TEKEL, şeker fabrikalarının büyük bölümü bu dönemde özelleştirildi. Üretim yerine ithalat politikası benimsendi. Çiftçi üretimden koparıldı. Bütün bunlar "tarımda reform" diye sunuldu.