Reform; bağırmaz, dayatmaz, ikna eder

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Bundan çeyrek asır önceydi. Stephen Covey’i dinliyordum. Türkiye’ye gelmiş ve bize Mevlana, Yunus alıntılarıyla “Etkili İnsanların 7 Alışkanlığını” anlatıyordu. Çoğu patron olan dinleyicilere; bağırarak yönetmeye dair söyledikleri hatırımda; “Endüstri devrinden kalma kontrol mekanizmasına sahip olanlar, bağırarak yönetir.”

Doğruydu; dijital çağa geçtik ama bazı yöneticiler hala bağırıp duruyor. Çalışanlarını bağırarak, görüşünü onlara dayatarak kontrol peşinde ve güçlerini bu yoldan kanıtlama gayretindeler. İşe yarıyor mu? Belki çok az ve kısa süreli… Sadece stresli, kaotik ve kurumsal olmayan ortam oluşuyordur.

Peki, reform kelimesinin bağırmakla dayatmakla ne ilişkisi var? Reform, köklü dönüşümler vaadidir ve eğer reform kalplerde karşılık bulmazsa, işe yaramaz. Geniş kabul ve katılım gerektirir. Bağırarak, dayatarak reform yapamadığın gibi elindekinden de olur, mevcudu deforme edersin.

İkna; reformun abı hayatıdır. Reformun benimsenmesi ancak bu sayede sağlanır. Misal hukuk, demokrasi veya ekonomi… Her biri reform sözü verilmiş temel sorun alanlarımız. Burada toplumun tüm kesimleriyle diyaloğa geçmeden, talepleri dinlemeden yola çıkarsan, başarısız olursun.

Reform taleplerini öğrenmenin yolu da öncelikle bağırmamaktan geçer. Azarlamadan, sözünü yüksek sesle dayatmamaktan geçer. Elini sıkmadığın kişi, sırtını sıvazlamaz ki…

SIKILI YUMRUKLA EL SIKIŞAMAZSIN

Eğer söz verildiği gibi Türkiye, reform sürecine girdiyse, ortada dinlenecek çok fazla insan, ikna edilecek yığınca kesim ve mutabakatla sıkılacak yığınca el var demektir.

Biliriz ki bağırarak ikna edemez, dayatarak mutabakat sağlayamaz ve yumruğun sıkılı iken anlaşamaz, el sıkışamazsın. Ancak kavga eder, durursun. Reform için iletişim yöntemi önerim budur…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar