Reel sektör için parola: İnovasyon
Caner Samancı
Vergi Müfettişi – İktisatçı
“Şu akıp giden kum seline bak; ne durması var, ne dinlenmesi.
Bak birdenbire nasıl değişiyor dünya, nasıl atıyor bir başka dünyanın temelini…”
Yalnızca Türkiye’de değil, dünyada da işler ‘bilindiği gibi’ gitmiyor. Dünya ticaretinin kendilerine özel ekonomi modelleriyle bir tarafında yer almış tüm ülkeler ve bu ülkelerin öncü sektörleri için ezberlerin bozulduğu bir dönemden geçiliyor. Bizim tarafımızdan bakacak olursak ihracatı domine eden iki sektör: tekstilde ucuz işçilik kaynaklı maliyet avantajımızı kaybediyoruz; otomotivde net ihracatçıyken net ithalatçı pozisyonuna geçtik sayılır. Dünyada ise Batı’dan doğuya doğru olan doğrudan yatırım akışı tam tersine dönmüş durumda. Vergi avantajı kaynaklı doğrudan yatırımcının ülke tercihleri, eli kulağında olan küresel asgari kurumlar vergisi vd. uygulamalar ile yerini başka önceliklere bıraktığını gözlemliyoruz.
Her kriz döneminde reel sektörün yardımına koşan hükümetler bütçe krizleri ile karşı karşıyalar. Merkez bankaları son 30 yılda dağıtılan ucuz parayı daha yüksek maliyete katlanarak geri çağırıyor. Hane halkı küresel enflasyon nedeniyle harcamalarını kısmak durumunda. Küçülen dünya ekonomisi sebebiyle dış talep isteneni veremiyor.
İsmail CEM’in “Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi” isimli kitabının girişinde yer verdiği Mevlana’ya ait olduğu belirtilen yukarıdaki veciz; mutlak devinimi işaret ediyor. Değişen ticaret ve üretim anlayışına geleneksel yöntemler ile cevap vermek ise müteşebbislerin düşme eğiliminde olduğu büyük bir yanılgı. Verimlilik elbette ki önemli, ancak yalnızca maliyet azaltmaya yönelik aksiyonlar almak; kısa vadede olumlu sonuçlar verecek olsa da ilanihaye pozitif bir çıktı sağlamayacak, mutlak kaybı bir süre öteleyecektir.
Ar-Ge’den tasarruf olmaz
Öngörülebilirliğin azaldığı dönemlerde maliyet azaltıcı önlemlerle birlikte bir diğer savunma mekanizması olarak yatırım kararlarının ertelenmesi yoluna gidilir. Ancak daha sonra değerlendirmek üzere rafa kaldırmak yerine yatırım tercihlerine kabuk değiştirtecek mahiyette yeni yatırımlar üzerine mesai yapmak daha doğru bir hamle olacaktır. Ayakta kalmak adına büyüme merkezli yatırım harcamaları yapmak durumunda olan işletmeler, bu defa, ayakta kalmak adına ekonomik konjonktürün verdiği sinyalleri doğru okuyarak yatırımlarına yeni bir yön tayin etmenin yollarını aramalılar.
Yeni dönemde var olmanın kodları, işletmelerin kendi iç dinamiklerinde. Gelişmiş ülkelerin pazarlarıyla yarışmanın ve yakalamanın yolu ar-ge çalışmalarını geriden takip etmekle değil bir adım önde olmakla ancak mümkün. OECD verilerine göre dünya ortalaması %2,5 olan Ar-Ge harcamalarının GSYH’ye payı Türkiye için maalesef %1,5 seviyelerinde. Yaratıcılık, icat ve Ar-Ge süreçlerini kapsayan ve hepsinden daha fazlasını ifade eden inovasyonun; mal ve hizmet ihracatı ile GSYH artışı ve yoksulluğu azaltıcı ilişkisi arasındaki nedensellik bilimsel çalışmalarla kanıtlanmışken Ar-Ge harcamalarını azaltmanın değil, artırmanın yollarını aramak firmaların dahil oldukları pazarda oyun yeniden kurulurken seyirci kalmamalarına katkı sağlayacaktır.