Reel getiri arayışları

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM

2022 senesi tasarruf sahipleri açısından çok kötü bir yıl oldu. Borsaya yatırım yapmış bir azınlık dışında tüm yatırımcılar reel (enflasyondan arındırılmış) bazda ciddi kayıplar yaşadı. En büyük kayıp aynı zamanda en büyük tasarruf mecrası olan TL mevduatlarda oldu. Geçen sene reel bazdaki kayıp yüzde 25’in üzerinde. Son 3 seneye baktığımızda ise kümülatif kayıplar yüzde 40’ı aşmış durumda. Bir anlamda yerel para biriminde kalmayı tercih eden yatırımcılar cezalandırılmış oldu. Her fırsatta gelişmiş ülkelere oranla toplam servet birikimi bizim gibi düşük bir ekonominin kalkınması açısından tasarruf birikiminin önemine vurgu yapılırken, böyle bir tasarruf erozyonu çok da istenilir bir durum değil elbette.

KKM’nin devreye sokulması ile birlikte özellikle yılın 2. yarısından itibaren döviz kurlarının sabit kalması sonucunda da 2021’in aksine döviz birikimleri de reel olarak yüzde 20 değer yitirmiş oldu. Keza, Dünya altın fiyatları geçen sene oldukça inişli çıkışlı bir seyir izlemesine rağmen yıldan yıla bakıldığında altında da dövize yakın bir değer kaybı yaşandı. (Bu noktada esasen döviz ve altın yatırımlarının bir ekonomi yönetimi açısından en istenmeyen yatırımlar olduğunu da vurgulamak lazım. Hele altın ve dövizlerin banka hesaplarında değil de piyasadan çekilerek fiziki altın (buna tasarruf amacıyla alınan ziynet eşyaları da dahil) ve kasa veya yastık altında tutulması en kötüsüdür.  Bu şekilde aracılar tarafından ihtiyaç sahiplerine  kullandırılabilecek ve ekonomiye kazandırılabilecek birikimler piyasa dışına çıkarılmış olur. Bu tip yatırımların Türkiye’nin doğrudan cari açığını artırıcı etkisi olması da işin başka bir boyutudur. Bu nedenle para politikaları tasarrufların yerel piyasalarda kalmasına yönelik dizayn edilirler. Ancak bizde yaşanan yüksek enflasyon – düşük faiz ortamında yatırımcıların tasarruflarının reel değerini koruma endişesiyle bu enstrumanlara yönelmesi de gayet doğaldır.

Finansal yatırım aracı olarak geriye ağırlıklı olarak hisse senedi ve tahvillerden (ve onların çeşitli türevlerinden) oluşan menkul değerler kalıyor. Getirilen çeşitli düzenlemeler sonucunda bankalar tarafından yaratılan suni talep nedeniyle devlet tahvillerinin faizleri uzun süredir anormal düşük seviyelerde. (Son günlerde biraz artış göstermiş olmasına rağmen 2 yıllık tahvillerin faizi yüzde 9’un biraz üzerinde.) Bu nedenle bu enstrumana doğrudan yatırım yapan tasarruf sahipleri çok az olmalı. Geriye hisse senetleri kalıyor. Genel borsa endeksine bakarsak burada yüzde 80 gibi önemli bir reel artış olduğunu görüyoruz. Ancak her ne kadar geçen sene borsadaki yatırımcı sayısında 2.3 milyondan 3.7 milyona önemli bir artış olmuş ise de hâlâ borsanın Türk yatırımcısının toplam portföyü içerisindeki payının çok yüksek olmadığını söyleyebiliriz. (2022 sonuna göre Türkiye borsasının piyasa değerinin milli gelire oranı yaklaşık yüzde 14. Ör: ABD’de bu oran yüzde 140 civarında.)  

Aslında mevduatlar ile menkul değerleri aynı kefeye koymak da doğru değil. Her ikisi de finansal varlık olarak gözükse bile, mevduatlar reel değilse bile nominal değerlerini kaybetmeyen varlıklardır. Borsanın toplam piyasa değeri düşse bile toplam mevduat büyüklüğü değişmez. Aksine kredilerdeki artış doğrudan mevduatlarda artışa neden olur. (Son 1.5 aydır yaşandığı gibi mevduat türleri arasında geçişler olabilir tabi.) Bir bankadan çekilen mevduat günün sonunda diğer bir bankanın (çoğu zaman da aynı bankanın başka bir hesaptaki) mevduatı olur. Halbuki borsadan nette piyasa değerinin yüzde 5’i kadar bile bir çıkış olsa endeks ve dolayısıyla toplam piyasa değeri hızla düşer ve bu düşüş sırasında daha geç çıkanlar çok büyük reel kayıplar yaşayabilir. (Nitekim borsa sene başından beri yüzde 11’in üzerinde gerilemiş durumda.)

Bugün geldiğimiz noktada tasarruf sahipleri açısından birikimlerini değerlendirebilecekleri varlıkların seçimi noktasında önemli soru işaretleri bulunuyor. Geçen seneki ve yakın dönemdeki performanslarına ve bugünkü seviyelerine bakınca hali hazırda hiçbir enstruman reel bir getiri vaat etmiyor. Öte yandan, kamu otoriteleri açısından da tasarrufların yurtiçinde kalması ve yastık altına çekilmemesi çok önemli.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar