Reasürans yenilemeleri piyasaya nasıl yansıyacak?
Koray Erdoğan
Ray Sigorta Genel Müdürü
Reasürans yenilemeleri beklenenden daha uzun sürdü ve oldukça zorlu bir süreçti. Bölüşmeli programlara girmeyen reasürörler nedeniyle; bölüşmeli plasmanlar yüzde 100 tamamlanamadı. Bölüşmelibölüşmesiz yapıların beraber çalıştığı hibrit yapılar hayatımıza girdi. Reasürans yenilemelerinde dikkat çekilmesi gereken bir diğer konu da, daha önce ismini hiç bilmediğimiz, isimleri yeni duyulan reasürörlerin plasman yapılarında ortaya çıkmasıdır. Bu durum sektörümüz için ciddi bir risk ve bu konuda titizlikle çalışmak gerekecektir. Artan kapasite ihtiyaçları ve maliyet artışlarıyla birlikte plasmanlar son güne kadar devam etti ve birkaç program özelinde bugün itibariyle halen çalışmaların devam ettiği belirtilmektedir. Reasürans maliyetlerindeki artış sadece deprem ile hayatımıza giren bir konu değil. 2023 yenilemelerinde de bu konu çok gündemde idi. İklim değişikliğine bağlı olarak doğal afetlerin frekansında görülen artışlara bir de enfl asyondaki artışa bağlı olarak artan sigortalı varlık değerleri eklendiğinde bunun hem sigortalıya hem de sigorta şirketine yansıması kaçınılmazdı. Buna bir de bizim gibi ülkelerdeki niteliksiz underwriting (başvuruların seçilmesi, sınıfl andırılması ve fiyatlandırılması süreci) politikaları eklendiğinde fiyat artışlarının boyutu biraz daha büyük oldu. Bu gelişmelerin piyasaya yansımasının nasıl olacağını irdelerken konuyu birkaç boyutu ile değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum.
Kapalı koasürans işlemleri hayatımızdan çıkıyor
Birincisi, bölüşmeli reasürans anlaşmaları. Maliyetlerden ziyade kapasitelerde önemli ölçüde azalmalar görülecektir. Kapasitesini önemli ölçüde azaltmak istemeyen şirketlerin konservasyon (sigorta şirketinin devretmeyip üzerinde tuttuğu risk miktarı) oranlarını ciddi ölçüde yükseltmeleri gerekecek ki bu da karşı karşıya kaldıkları hasar maliyetlerini önemli ölçüde yükseltecektir. Burada da Şirketlerin özkaynak yapılarının ne kadar güçlü olduğu konusu önemli bir sorun haline gelecektir. Yani ya düşük konservasyon-düşük kapasite ki büyük kurumsal işlerin önemli bir kısmında olmamak anlamına gelecektir ya da yüksek konservasyon-yüksek kapasite ki önemli bir özkaynak gücü gerektirecektir. İkinci kısım tabii ki bize özgü kapalı koasürans (riskin şirketler arasında bölüşülmesi) işlemlerinin artık hayatımızdan çıkıyor olması. Artık kapalı koasürans hayatımızdan önemli ölçüde çıkıyor. Bu da kapasitelerin biraz daha daralmasına yol açacaktır. Üçüncüsü de reasürans komisyonlarında düşüşler görülecektir. Bu da nihayetinde sigorta şirketlerinin aracılara ödeyebileceği komisyon oranlarında düşüşlere neden olacaktır.
Son olarak katastrofik hasarlara karşı koruma sağlayan anlaşmalarda da önemli maliyet artışları olacağını söyleyebiliriz. Burada hem kapasiteler daraldı hem fiyatlar çok yükseldi. Buradaki fiyat artışlarını deprem tarifesindeki yüzde 25’lik artış ile karşılamak mümkün görünmüyor. Ama bu fiyat artışlarının müşteriye yansımasının ne şekilde olacağı şirketten şirkete büyük farklılık gösterecektir.
Maliyetlerin primlere etkisi Kapasitelerin azalmasının, kapalı koasüransın hayatımızdan yavaş yavaş çıkmaya başlamasının, reasürans komisyonlarının düşmesinin ve katastrofik hasarlara karşı koruma sağlayan anlaşmalardaki maliyet artışlarının tabii ki piyasaya yansımaları olacak. Öncelikle birçok şirket kurumsal işlere kapasite koyamayacaktır. Yurt içinden plasman sağlanamadığında ihtiyari plasman için yurt dışına çıkmanız gerekecektir ki bu da maliyetlerin önemli ölçüde artması anlamına gelecektir.
Bütün bu etkilere rağmen ben fiyat artışları konusunda çok fazla genelleme yapma taraftarı değilim. Yani fiyatlar üç kat beş kat artar demek çok doğru bir ifade değil. Firmalar için maliyeti belirleyen birçok faktör var. Rizikonun türüne, sigortalının yaklaşımına, muafiyet tutar ve oranlarına, hasar prim durumuna göre oldukça farklılık gösterir. Sigortaya sadece bir maliyet kalemi olarak bakmayan, doğru şirketlerle uzun soluklu çalışmayı planlayan ya da çalışan, gerekli koruma, önleme tedbirlerini alma konusunda işbirliğine yatkın, istekli firmalarda, büyük bir hasar da söz konusu değilse, çok büyük maliyet artışları olmayacaktır. Benim görüşüm, oto dışı sigortalarda fiyat artışlarından daha ziyade konuşacağımız konu muafiyet ve koasürans oranları olacaktır.
Ucuza kaçan firmaların maliyetleri artacak
Kurumsal işlerde prim artışını belirleyecek bir diğer önemli konu da yenilemenin ne zaman yapıldığı ve ne şekilde yapıldığı? Özellikle deprem sonrası kurumsal risklerin fiyatlarında önemli artışlar gördük. Bu şekilde deprem sonrası fiyatlaması daha makul yerlere gelmiş ve daha çok yurt dışı kapasitesi kullanılan işlerde 2024 yılında çok büyük bir fiyat artışı beklememek gerekir. Ama uzun yıllardır yurt içinde plasmanı yapılan ve ilk defa bu sene globale çıkacak işlerde önemli bir fiyat artışı olacaktır.
Özetle, deprem sonrası yenilemesinde fiyat artışları yapılan işlerde %40-50 gibi artış beklemek daha makul iken deprem öncesi yenilmesi yapılan işlerde genel olarak bunun çok daha üzerinde bir fiyat artışı beklemek gerekecektir.
Son söz; her yıl sırf daha ucuzu olsun diye sigorta şirketi değiştiren firmaların maliyetleri çok yükselecek hatta bazıları teminat bulmakta çok büyük sorunlarla karşı karşıya kalacaklardır.