Real World Metaverse ve uygulamalar
Yazılarımı takip edenler bilirler, bu sütunlarda, “Neden hep ‘sanal Dünya’dan bahsediyorsunuz. Yakın gelecek neyin sanal, neyin gerçek olduğunun birbirine karıştığı bütünsel bir evrene doğru gidiyor“ tespitini yapıyorum. Bunu daha iyi anlatabileceğim Real World Metaverse’den bahsedeceğim bugün size… Gelecek aslında Metaverse ile gerçek dünyanın kesiştiği yerde oluşuyor. Real World Metaverse’ü gerçek dünyanın içinde Metaverse’ü yaşatmak olarak tanımlayabiliriz. Aslında bugün her türlü uygulamaya daha yakın, ticarileşebilen pek çok yanı var.
AR ile Metaverse birleşimi
“VR (Sanal Gerçeklik) müthiş bir teknoloji ama VR’ı düşündüğümüz kadar AR’ı (Arttırılmış Gerçeklik) de düşünmemiz lazım. Bu iki durumun dengede olması gerekli. İnsanların sokaklara çıkması, aktif ilişkiler kurması gibi. Neden Metaverse’ü sadece sanal ortamda yaşayalım ki? Gerçek dünya üzerinde de yaşayabilelim ve böylece ikisini de dengede götürebilmemiz gerekiyor“. Geçtiğimiz günlerde ABD’den konuştuğum XR Masters Kurucusu Ali C. Hantal bu sözleriyle aslında yukarıdaki görüşümü doğruluyor. Hantal ile konuştuğumuz önemli noktalardan biri aslında coğrafi konumlama. Bunu bulut üzerinden yaparak, AR aracılığıyla telefonunuzu veya özel bir gözlük aracılığıyla bir coğrafi noktaya baktığınızda, arkada pek çok sanal gerçeklikle birleşiyor. Bu herkes için geçerli yani evrensel. Örneğin, Taksim’de telefonunuzda uygulamayı açtığınızda oranın tarihi bilgisini, gezilecek yerleri görebiliyorsunuz. Bu tarz pek çok uygulama Türkiye’de de yapılmış. Ali C. Hantal bugünlerde bu yeni alanlarda ortak standartları belirlemeye çalıştıklarını söylüyor.
Aslında iki Metaverse var
Evet, VR tabanlı ve AR tabanlı iki Metaverse var aslında. Bunların birlikte çalıştığı ortamlar da var. Ali C. Hantal şöyle diyor: “Türkiye’de herkes genelde VR’ı konuşuyor ama bir de AR var. Fakat burada AR’ın şöyle bir özelliği var. AR deneyimi yaşanırken şöyle bir nokta öne çıkıyor: İçeriğin yerine siz karar veriyorsunuz. Bulutu olmayan AR, konvansiyonel AR şöyle çalışıyor: Bir marker gösteriyorsunuz ve siz karar veriyorsunuz kullanıcı olarak içeriğin nerede olacağına ve bu uygulamayı kapattığınız zaman bütün içerik de yok oluyor. Bir başkası aynı uygulamayı açtığında da, hemen yanınızda bile açsa kendi markerının üzerinde görüyor. Yani bütünleşik, paylaşılan bir içerik değil. Bir başka örnek olarak; yer göstermeniz gerekiyor. Kamera yeri tanıyor, yeri tanıdıktan sonra ne yerleştirmeniz gerekiyorsa yine kullanıcı yerleştiriyor. Bu ikisi de aslında konvansiyonel AR’dı ve bu zamana kadar AR’ın çok kullanılmama ve Metaverse olmama sebeplerinden biri buydu. Çünkü bireysel bir deneyime, siz kapattıktan sonra yok olan bir deneyime, evrensel demek ya da Meta demek çok doğru olmaz.
İlk örnek Pokeman Go oldu
Evrensel AR, ya da bunu bulutta konumlanmış AR da diyebiliriz veya Real World Mataverse dediğimiz de bu… ilk örneğini de Hantal şöyle anlatıyor: “Real World Metaverse’ün ilk örneğini Pokeman Go’da gördük, insanlar hep birlikte oynayabildiler. Real World Metaverse’ün en büyük ihtiyacı da içeriye kullanıcıların değil de content’i yaratan kişilerin karar vereceği bir yapı olmasıydı. Bunun için biz ortamı tarıyoruz. Ortamı taradıktan sonra, ortamın dijital ikizi bizde olduğu için artık içeriğini kullanıcı değil de bir ‘Publisher’ olarak biz bir yere yerleştirebiliyoruz. Örneğin The Marmara Oteli’nin olduğu çevreyi taradık ve ortama kullanıcı değil biz yerleştirdik ve herkes tüm objeleri aynı yerde aynı anda gördü, deneyimledi ve resim çekebildi. Burada bir oyun tasarladık. Oyunda 10 tane hediye kutusunu bulup, havai fişekleri patlatmak gerekiyordu. 1500 puan kazanan herkes The Marmara Otel’den çikolata kazandı. En çok puan toplayan ise Türk Hava Yolları sponsorluğunda bir uçak bileti kazandı. Ortamın içeriği panayır ortamı, normalde kar yağmıyorken orada kar yağıyor ve herkes her şeyi aynı anda görürken en önemli özelliklerinden biri; kullanıcılardan biri ekrandaki havai fişeğe tıkladığı zaman diğer izleyenler de o görüntüyü görebiliyor. Senkronize bir şekilde, içerikler ile olan interaksiyonun herkes tarafından deneyimlenebilmesi çok önemli ve zor da bir uygulama. Bunu gözlük ile de yapabiliyoruz”.
Bulutta coğrafi konumlama
Konumlamanın yapılışı bulutta gerçekleşiyor. Bulutta yapıyoruz ve o konumlamanın ismi de Geopose… Geopose dediğimiz konumlamanın da aslında birçok örneğini yaptık. Benim en çok dikkat çekmek istediğim konu; sizin söylediğiniz. Ben Open AR Cloud Derneği’nin yaklaşık 2,5 yıldır üyesiyim ve aktif olarak yer alıyorum. Bakın internette HTML standartı var, URL var, http var. Biz tüm dünyaya hosting service ile bir www, HTML web sitesi göndererek; sizin bilgisayarınızın Windows olması, Apple olması fark etmeksizin, kullandığınız tarayıcı Explorer, Chrome ya da Safari fark etmeksizin bir web sitesi ile dünyaya ulaşabiliyoruz. Üstelik kimden servis alıyorsanız o size “Şu sitelere gidebilirsiniz” diyerek dikte edemiyor. Ben Amerika’dan da servis alsam, Türkiye’den de servis alsam, www yazdığımız sürece istediğimiz yere gidebiliyoruz. Peki bunu mobil uygulamada yaşadık mı? Ne yazık ki yaşayamadık. Çünkü mobil uygulamalarda böyle bir standart yok. Şimdi biz bu konuda standartların oluşması için yoğun çaba sarf ediyoruz.