Rakamlar bir miktar daha sıkılaştırmaya işaret ediyor
Enflasyonla mücadelede kararlılık ve bunun yaratacağı kredibilite sonucunda beklentilerde oluşacak olumlu yöndeki değişim çok büyük önem arz ediyor. Belki son enflasyon raporunda 2024 sonu hedefinin değiştirilmemiş olması MB açısından bir kararlılığı ifade ediyordu, ancak enflasyon konusundaki fiili gelişmeler bu hedefin tutturulması konusunda soru işaretlerini artırmaya başlarsa, bu kararlılığı destekleyecek ek tedbirler ivedilikle alınmalı. Bugünkü toplantı böyle ek tedbirlerin alınması için henüz biraz erken bir tarih olabilir, ancak piyasadaki gelişmelerin yerli ve yabancı tüm yatırımcılar tarafından çok yakından izlendiğinden de kimsenin şüphesi olmasın.
Bu bağlamda şubat ayı piyasa katılımcıları anketindeki yıl sonu beklentisi ile MB hedefi arasındaki makasın açılmış olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Geçen aya göre beklenti yaklaşık bir puan artarak 43’e yükselmiş bulunuyor. Kredi artış hızları, reel faizler, kur artışları, cari açık, bütçe dengesi, piyasadaki likidite durumu, bunların hepsi yakından takip edilen göstergeler. Ve bunların hiçbirisi ile ilgili son gelen rakamların anti-enflasyonist sürece güçlü bir destek verdiğini söylemek zor.
Kredi artış hızlarında gerileme devam ediyor gözükmekle birlikte bu konuda bazı soru işaretleri de var. Toplam TL kredilerin kredi artış hızı ivmesi (son 3 aylık hacmin bir önceki 3 aylık hacime göre artış oranının yıllıklandırılması) yüzde 33,7’e gerilemiş durumda, ancak son hafta bir miktar artış olduğu da gözden kaçmıyor. Bu artışın büyük ölçüde tüketici kredilerinden kaynaklandığını söylemek mümkün. Tüketici kredilerinde ivme aralık sonunda yüzde 35’e kadar gerilemiş iken 9 Şubat itibarıyle yüzde 48’in üzerine çıkmış durumda! TL ticari kredilerde ise artış ivmesi yüzde 25’lerde. Ancak son dönemde ticari kredilerde döviz kredilerine doğru bir kayma olduğunu da dikkat almak gerekiyor.
Reel faiz meselesine gelirsek öncelikle politika faizinin yüzde 45 olması 12 aylık manşet enflasyon olan 64,86’ya göre düşük kalırken önümüzdeki 5 aylık dönem için en fazla “nötre yakın” bir oranı ifade ediyor. (MB enflasyon raporunda haziran sonu itibarıyle yüzde 70 civarında bir enflasyon bekliyor. Bu da 5 ay için aylık ortalama yüzde 3, yıllıklandırılmış olarak da yüzde 42 enflasyon anlamına geliyor.) Böyle bakıldığında çok da sıkılaştırıcı sayılmayabilir. Ticari kredi faizlerinde ise yüzde 54 civarında bir plato oluşmuş vaziyette. Ancak tüketici kredisi faizlerinde bir miktar gerileme söz konusu. Kredi kartı borçlanmalarındaki artış da dikkate alındığında, bugün en azından 3.11 olan referans kredi kartı faizlerinde bir artış beklenmeli.
Kur artışları da dikkatle takip edilen bir olgu. “Yönetilen kur” sistemi içerisinde kur artışlarını enflasyonun altında tutmanın TL’nin değerinin fazla artarak ihracattaki rekabetçiliği zayıflatmasını önleme anlamında bir mantığı olsa bile, daha önceleri de ifade ettiğim gibi bu durum DTH’lardan ve KKM dönüşlerinden TL’ye geçişi zayıflatıyor. Bu bağlamda kurun yönetilmeye başladığı eylül başından beri sepet kurda yüzde 16,2’lik bir devaluasyon söz konusu. Son bir aydaki devaluasyon ise yüzde 2 civarında. (Dolarda ise parite etkisinden dolayı yüzde 2,4 ile daha fazla.)
Cari açık ve diğer ödemeler dengesi kalemleri de dikkatle takip edilen göstergeler. Aralıkta cari açığın 2.1 milyar dolar gelmesi olumluydu. Son 5 ayda 12 aylık açık 13 milyar dolar gerilemiş bulunuyor. Kasım başından beri tahvil ve borsaya olan toplam portföy girişleri de 4 milyar dolara ulaşmış durumda. Şu anda takip edilen veriler içinde en baş ağrıtmayanların bunlar olduğu ifade edilebilir. (Buradan da özellikle seçim sonrasında döviz dengesinin korunması noktasında çok fazla sıkıntı yaşanmayabileceği sonucu çıkarılabilir.)
Neticede, enflasyonla mücadele açısından gelen verilerin bir miktar daha sıkılaştırmayı öngördüğü, ve bu konuda da özellikle kredibiliteyi korumak bakımından çok da geç kalınmaması gerektiği düşüncesindeyim.